Şu sınavlar, seçmeler, sorular, koşuşturmalar, bunca üzüntü, telaş...
Bir başka çıkmaza karşı yarış sanki...
Mezhebin, bıyıkların, akrabalığın, yanaşmalığın “Kariyer” sayıldığı bu zamanda, çocukları bekleyen şey; sevmedikleri bir meslek, istemedikleri bir iş, ya da işsizlik...

*

İşsizden mesaj gelmişti, kısacık notunda diyordu ki:
“Rüyamda işe girmişim...”

*

İnsanlarla konuşurken, çay bardağını elinde çevirirken, sizinle sohbet ediyormuş gibi yaparken, hatta güldüğünde, dudağının bir yanına o sızı takılıp kalır işsizin...
Sabahları bir işe yetişecekmiş gibi hazırlanır işsiz...
Gidecek bir işi varmış gibi yapar...
Oysa o gün de bir umudu kovalamaktan başka işi yoktur...

*

En çok akşamları çöker işsizin sızısı...
Eve giden son köşedeki duraksama...
Akşam sofrasında boğazdan geçmeyen düğümlenmiş lokmalar...
Bakışların sessizliğindeki sorular...
Herkes gecesini yaşarken, ışığı söndürülmüş bir odada, kimsenin asla duymadığı o bitmeyen müzakere...
Ve kimseye duyurmadan ağlar işsiz...

*

Ben size söyleyeyim; seçim meydanlarında “işsizlere iş” sözü verirken işsizlere yalan söylediler...
Sadece seçim palavrasıydı...
Tam tersine işsizlik artıyor, daha da artacak, yüzde 10.1’i aştı gidiyor...
3.7 milyon işsizden, yaklaşık 1 milyonu üniversite mezunu...
(İş bulmuş olanların; huzursuzluğunun, mutsuzluğunun, korkularının istatistiğini yapmıyorlar...)

*

Üretimi durmuş, fabrikaları satılmış, çökmüş şirketleri işçi çıkartan, tarımı-sanayisi dibe vurmuş, turpu bile dışarıdan alan bir ülkede, işsize iş bulunmaz...
Basiretsizlik, böylece er geç çocukların acısına dönüşür...

*

Sınavlar, sorular, tercihler, bunca telaş ve panik... Bence çocukları üzmeyin, onların suçu yok, bu bir ülkenin kara yazgısıdır...

*

Mesaj atmış işsiz, notunda diyordu ki:
“Rüyamda işe girmişim...”

plusbanner2x