Bir saç telini parmaklarının arasına al. Işığa doğru tut. İşte o telin kalınlığının üçte biri kadar ince bir alanı düşün...
O kadar küçük.
Ama işte Nvidia, o alana tam 208 milyar adet elektrik devresi sığdırdı.
Bir “Blackwell B200” çipi bu. Kibrit kutusundan biraz büyük. Ama içinde, modern bir şehrin elektriğini yönetecek kadar karmaşık bir devre ağı var.
Daha da ötesi bu çip, sadece sayıları değil, düşünceleri de işliyor.
Çünkü onun içinden geçen elektrik, artık bir oyunun grafiklerini değil, bir yapay zekânın (ChatGPT gibi) kararlarını da yönlendiriyor.
Kimi zaman bir robot koluna hareket veriyor, kimi zaman borsa algoritmalarına yön çiziyor. Bazense savaş alanında hedef belirliyor.
Ve bu devrelerin her biri, neredeyse bir sinir hücresi gibi davranıyor.
“Evet” ya da “Hayır...” Saniyede milyarlarca kez!
208 milyar devre... Her biri bir mikro kapı. Açılıyor, kapanıyor. Bir sıfır, bir bir.
Ama bu basit akım dansı, bir araya geldiğinde şunu üretiyor: Zekâ.
Yani şunu diyebiliriz! Bir zamanlar beyin cerrahlarının hayaliydi; şimdi Nvidia’nın ürünü.
Küçük bir çip, artık insan zekâsına rakip oluyor.
Hem de saç telinden ince.
★★★
Silikon Vadisi’nde artık takım elbise değil, siyah deri ceket giyiliyor.
Ve o ceketin içinde, Nvidia mikroçip şirketinin kurucusu Jensen Huang var.
Sahneye çıktığında bir CEO gibi değil, bir rock yıldızı gibi yürüyor.
Kalabalık susuyor. Çünkü sadece ürün tanıtmıyor; yeni bir çağ başlatıyor.
1993’te, Tayvan’lı bir mühendis olarak Amerika’da yola çıktı.
Hayali ne miydi?
Bilgisayar oyunlarını daha gerçekçi kılmaktı. Oyunlardaki gölgeler, ışıklar, patlamalar...
Hepsi onun çipleriyle daha “gerçek” olacaktı.
Ama sonra o çipler, bambaşka alanlara sızmaya başladı: Bilim, sağlık, savunma, finans, yapay zekâ...
Ve şimdi?
Nvidia, yalnızca oyun kartı üreten bir şirket değil. Dünyanın en değerli şirketi.
Apple’ı geçti. Microsoft’u geçti.
Bugün piyasa değeri 4 trilyon doları aştı. (Türkiye’nin 4 katı)
Sadece 5 yıl önce bu rakamın dörtte biri bile hayal gibi görünüyordu.
Ve tüm bunların başında, tek bir cümleyle koca bir vizyonu anlatabilen biri var:
“Biz teknoloji üretmiyoruz. Geleceği inşa ediyoruz.”
İşte Huang’ın farkı burada.
Diğerleri ürün tanıtırken, o kehanet tanıtıyor.
Diğerleri hız derken, o evrimden söz ediyor.
Steve Jobs iPhone’u tanıttığında nasıl bir kültür başlattıysa, Huang da şimdi aynı şeyi yapıyor.
Ama onun silahı cam ve metal değil. Silikon.

Jensen Huang
★★★
Yaptığı son ürün Blackwell B200, bir çip değil, bir beyin ve sonsuz senaryo...
Kulağa sıradan bir model adı gibi geliyor olabilir. Ama O, 208 milyar transistörüyle şu anda yeryüzündeki en karmaşık mühendislik ürünlerinden biri.
Söyle düşünün: Siz bu satırları okurken, dünyada binlerce veri merkezi, milyonlarca yapay zekâ uygulaması, trilyonlarca işlem Blackwell çipleriyle yapılıyor.
ChatGPT dahil birçok yapay zekâ platformu onunla eğitiliyor.
Hastanelerde kanser tanıları, savunma sistemlerinde hedef tespiti, finans dünyasında algoritmik işlemler...
Hepsi Blackwell’in omuzlarında yükseliyor.
Robotları düşünün. Eskiden sadece çizilmiş yollarda yürüyen makinelerdi.
Şimdi? Konuşan, anlayan, hatta sizin ses tonunuza göre duygu analizi yapan robotlar geliştiriliyor. Ve onların beyni de bu çipler.
Savaş alanını düşünün. Uçan dronlar, hedefi kendi seçip ateş edebilen sistemler, saniyede binlerce analiz yapan savunma ağları...
Sadece bilgi işlenmiyor artık; karar veriliyor.
Ve bu kararları insanlar değil, çipler veriyor.
Blackwell çipleri sadece bir ürün değil. Bir çağın altyapısı.
Meta, Google, OpenAI gibi devler, binlercesini sipariş etti. Her biri on binlerce dolarlık.
Ama değerini, fiyatıyla değil, kendi başına bir stratejik silah haline gelmesiyle ölçmek gerek.
Bugün ABD, bu çiplerin Çin’e satılmasını ulusal güvenlik riski sayıyor. Çünkü artık mesele grafik kartı değil; üstünlük.
★★★
Nvidia artık sadece bir teknoloji şirketi değil.
Bir ülke gibi davranıyor.
Kendi ordusu yok belki ama yapay zekâ ordularını o eğitiyor.
Diplomasisi yok ama Biden da, Trump da onun çiplerine ambargo koyarken iki kez düşünmek zorunda kalıyor.
Ve üretim rakamları, küçük bir mucizenin dev bir sanayiye dönüşümünü anlatıyor:
Nvidia yılda 100 milyon adede yakın çip üretiyor.
Ayda ortalama 8 milyon. Günde ise 270 bin.
Üstelik bunlar sıradan değil; her biri silikon zırhlı birer beyin.
Bu çipler robot pazarının da kapısını açıyor.
Nvidia sadece yapay zekâ yazılımlarına değil, fiziksel robotlara da işlemci veriyor.
Şimdiden lojistik depolarda, fabrikalarda, hatta ameliyathanelerde kullanılan robotların sinir sistemi onunla çalışıyor.
Jensen Huang, “Geleceğin fabrikası, insanların değil, makinelerin tasarladığı bir yer olacak” diyor. Ve o geleceği, sadece inşa etmiyor, satıyor da.
Nvidia, OpenAI ve Meta gibi devlere donanım sağlamanın ötesine geçiyor.
Kendi robotik platformlarını piyasaya sunmaya hazırlanıyor.
Bu, tıpkı Microsoft’un yazılımla yaptığı devrimi şimdi Nvidia’nın donanımla yapması gibi.
Dünya ekonomisinde de ağırlığı artıyor:
Bugün, S&P 500 endeksindeki 214 küçük şirketin toplamı kadar değere sahip.
Yani tek başına bir kıta gibi.
Yazının başında “saç telinden ince bir çip” demiştik.
Ama o çip, artık bizim yerimize karar veriyor.
Borsada hangi hisseyi alacağımızdan, trafikte hangi rotaya sapacağımıza...
Savaşta hangi hedefin vurulacağına, hastanede hangi tedavinin uygulanacağına kadar.
İşte o yüzden, Nvidia’nın 4 trilyon dolarlık değeri bir balon değil.
Belki de ucuz bile.
Çünkü geleceği kim kodlarsa, çağ da onun olur.