TBMM kapandı ama siyasette tartışma bitmiyor. Süleyman Soylu’nun dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili başvurusuna TBMM Başkanı’nın verdiği cevap, Bahçeli’nin 17-25 Aralık mesajı, Meclis’te şiddet, CHP içindeki tartışmalar… CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ile hepsini konuştuk.

- TBMM Başkanlığı’na dokunulmazlığının kaldırılması için başvuruda bulunan Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’tan yanıt geldi. “Başkanlığımıza hakkınızda herhangi bir tezkere ulaşmamıştır. Bu açıklamalar doğrultusunda başvurunuz hakkında Başkanlığımızca yapılabilecek herhangi bir işlem yoktur.” Zaten böyle olacağı biliniyordu. Buna rağmen Sayın soylu neden böyle bir girişimde bulundu?

Süleyman Soylu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık İçişleri Bakanı’dır. Hakkındaki iddialar kitap olur. Suç örgütlerine koruma sağlamak, kara para aklama, yolsuzluk ve rüşvet, ihale usulsüzlüğü, gözaltı ve tutuklamalardaki adil yargılanma hakkının ihlalleri, emniyet güçlerinin orantısız güç kullanmaları... Sedat Peker’in arkası yarın açıklamalarıyla iyice artan suç örgütleri ilişkilerine dair iddialar... Soylu tüm bu iddiaların siyasi saikle yapıldığını söyleyip durdu. Hakkında tek bir soruşturma açılmadı. Bakın bana, Edremit Belediyesi’nin Kitap Fuarı’nda Soylu’yu eleştirdiğim için fezleke gönderildi. Peki onun hangi tehdidine, hakkındaki hangi iddiadan bir soruşturma açıldı? Sezgin Baran Korkmaz ile ilgili, Ayhan Bora Kaplan ile ilgili temaslarına dair iddialardan dolayı bir soruşturma açıldı mı? Sinan Ateş olayıyla ilgili azmettiricilerle görüşmesine dair iddialar hakkında bir soruşturma açıldı mı? Silivri Emniyet Müdürü’nün intiharıyla ilgili kendisine bir soruşturma açıldı mı? Süleyman Soylu’nun birçok mafya örgütü liderleriyle fotoğrafları çıkmışken, THODEX dolandırıcısıyla fotoğrafları çıkmışken, İçişleri Bakanlığı döneminde birçok mafya örgütü lideri Türkiye’de rahatça cirit atarken hakkında herhangi bir soruşturma açıldı mı? Hayır. Şimdi yasama dokunulmazlığının kaldırılması için dilekçe vermesi, şovdan başka bir şey değildir. Eğer Soylu, bu iddialardan aklanmak istiyorsa, yapılması gereken hakkında bir meclis soruşturması açılmasıdır. Eğer Süleyman Soylu verdiği dilekçede ciddiyse, amacı şov yapmak değilse, gerçekten hakkındaki iddiaların ortaya çıkmasını istiyorsa biz meclis soruşturulması açılması konusunda imzacı oluruz. Kendisi de AKP milletvekillerini ikna etsin, salt çoğunluğu oluşturalım ve Meclis soruşturma önergesi verelim. Daha sonra da 360 milletvekilinin oyuyla soruşturma açalım. Madem yasama dokunulmazlığının kaldırılmasını bu kadar istiyor o zaman gelsin yüreği varsa meclis soruşturmasını kabul etsin. Cumhur İttifakı da Soylu’yu üzmesin, kendisini Yüce Divan’a sevk etsin. Ama tüm bunların gerçekleşmeyeceğini bildiği için Soylu, ‘Ben yasama dokunulmazlığımın kaldırılmasını istedim, Meclis Başkanlığı kabul etmedi’ diyerek topluma ‘aklandım’ mesajı vermek istiyor. Bu yapılan danışıklı dövüş. Yani toplum bir ‘Soylu Şov’ izledi. Bu bir oyundur ve yaptığı yalancı pehlivanlıktan başka bir şey değildir.

Sürekli niyet okumak zorunda kaldığımız zamanlardan geçiyoruz. Yine kafa yorduğumuz mevzulardan biri Sayın Devlet Bahçeli’nin verdiği 17-25 Aralık takvimli mesaj… Bahçeli kime ne mesaj veriyor?

Bahçeli bunu hep yapıyor. Önce simgelerle mesaj veriyor, ya sitem ediyor ya tehdit ediyor. Sonra bir açıklama yapıp ‘nereden çıkarıyorsunuz, yaygara koparmayın’ diyor. Yerel seçimler sonrasında gayet normal olan görüşmeler sürecinde ittifak ortağına ‘Söyleten sensin’ şarkısı eşliğinde klip çekerek mesaj vermemiş miydi? Sinan Ateş davasında yine elindeki yüzükle bir dosyayı göstermiş ve AKP’deki çıkıntılık yapanlara ayar vermemiş miydi? Şimdi de aynı şekilde 17/25 mesajı. Bahçeli, 17-25 Aralık saati için “Pilini ben çıkarttım, 17-25’e sabitledim, hesabının sorulması vaadimizden asla geri adım atmayız” demişti. Bahçeli sözünde durmadı, hesap sormadı tam tersine bu hesaba ortak oldu. Bahçeli, o dönem yaşadığı zorlukları ittifak ortağına hatırlatıyor besbelli; dört bakanın ve çocuklarının da dahil olduğu büyük yolsuzluklar, yasa dışı para transferleri, rüşvet alıp verme suçlamalarıyla AKP’nin yaşadığı derin meşruiyet sarsıntısını bugün siyasi mühendislikle kendi çıkarına kullanıyor. Elimde koz var diye AKP’ye karşı gösterişte bulunuyor. Dert, ülke çıkarları olsaydı 17/25 hesabı çoktan sorulurdu, elinde tuttuğu dosya da açılırdı. Ama bunların derdi ülke çıkarları değil, bunların derdi çiftçinin-emeklinin-işçinin durumu, öğrencilerin yurt sorunu, asgari ücretlinin geçimi değil. Bunların tek derdi var; o da kendi çıkarlarını korumak. Emniyet’e, Jandarma’ya, Yargı’ya eş-dost tanıdık atamak ve bürokraside etkin olarak, devleti kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettirmek.

Bir gün sonrasında neden hep Cumhur İttifakı yıkılmaz mesajı veriyor?

O mesaj da halka. Bakın diyor, biz yolsuzlukların hesabını sormadık, biz o dosyaları tozlu raflardan indirmedik. Bizim derdimiz siz değilsiniz, bizim derdimiz halk değil, bizim tek derdimiz var o da hükümete ortak olmak diyor. Bir gün sonrasında cumhur ittifakı yıkılmaz demesinin sebebi de işte tam olarak bu.

ÇIKIŞ YOLU ERKEN SEÇİMDİR

Orada hep bir vurgu var. Seçim tarihi 2028… Erken seçime izin vermeyeceğiz demek mi bu?

Her fırsatta erken seçim söylemlerine karşı net bir duruş göstermeye çalışıyorlar. Erken seçimin gündeme gelmeyeceği veya getirilmeyeceği konusunda ne kadar konuşurlarsa konuşsunlar, erken seçime karar verecek olan millettir. Zaten seçim tarihinin 2028 olması önemli değil, biz daha erken bir tarihte seçim olacağını öngörüyoruz çünkü halkın geçim derdi büyük. Bu ekonomik zorlukta, bu geçim sıkıntısının olduğu yerde cumhuriyet tarihinde her zaman bir çıkış yolu olmuştur. Çıkış yolu erken seçimdir ve CHP’nin iktidarıdır.

Gelelim Meclis’te yaşanan şiddete. Hemen ardından yeşil sahada. Sokakta, her yerde. Son olarak Dilruba’nın tutuklanması… İktidar sertleşecek değerlendirmelerine katılıyor musunuz?

Şu bir gerçek; 31 Mart seçimlerindeki yenilgiyi sindiremediler, hazmedemediler. Bugüne kadar gördüğümüz anket sonuçları AKP’nin giderek zayıfladığını gösteriyor. AKP bu nedenle sertleşiyor. Maalesef, Türkiye Cumhuriyeti giderek artan bir şiddet sarmalı içine girmiş durumda. Eskiden sokak aralarında çocuklar top oynarken, şimdi çocuklar her köşe başında zehir tacirleriyle karşı karşıya. AKP iktidarı sadece ekonomik bir çöküntü yaratmadı, ahlaki ve kültürel çöküntüye de sebep oldu. Eskiden güvenli sokaklar varken, şimdi güvensiz sokaklarla iç içeyiz. Her gün bir kadın cinayetine tanık oluyoruz. Her gün bir trafik magandasının şiddetini izliyoruz. İnsanlar sokağa çıktıklarında kendilerini güvende hissedemiyor. Bu iktidar, kimse konuşmasın, düşüncelerini ifade etmesin istiyor. Beyefendi istediği her türlü hakareti savururken, en küçük leştiriyi bile kin ve düşmanlık sayıyor. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girmişken AKP tarafından yaratılmış kirli düzen nedeniyle toplumda yaratılan bu güvensizlik çok büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Biz vatandaşların yüzünün gülmesini istiyoruz, sağlıklı bir toplumu tekrar oluşturmak istiyoruz.

CHP 100 YILDIR AYAKTADIR VE AYAKTA KALMAYA DEVAM EDECEKTİR

- Ankara kulislerinde CHP içinde farklı ittifaklar yaşanabileceği iddiaları var? CHP’de parti içi bir kavgaya tanık olur muyuz yine?

Cumhuriyet Halk Partisi için her zaman böyle iddialar ortaya atılır ama bu parti 100 yılı devirmiş koca bir çınardır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin mensupları, üyeleri fikirlerini her zaman özgürce ifade eder. Evet tartışmalar yaşanır ama bu bizi yıpratmaz, aksine güçlendirir. Bizim partimizde demokratik bir ortam mevcuttur ve bu demokratik ortamda her partilimiz kendi fikirlerini sunabilir. Bakın bir tüzük yenilemesine gidiyoruz. Orada da herkes bir fikir sunacak ve partimizin anayasası üzerine bir çalışma yapacağız. Biz diğer partiler gibi, ‘oldu-bitti’ anlayışıyla hareket eden bir parti değiliz. O sebeple CHP 100 yıldır ayaktadır ve ayakta kalmaya da devam edecektir.

Partinin oyu yükseliyor mu? Masanın üzerindeki anketler ne söylüyor? Farklı kesimlere açılmayı başarabildiniz mi?

31 Mart seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi halkın oylarıyla yerelde iktidar olarak önemli bir ivme yakalamıştır. O günden bu yana da anketler sürekli yükselen bir grafik göstermektedir. Partimizin oyu elbette yükseliyor. Bunu yaptığımız tema mitinglerinde de görebiliyoruz. Gençler, çiftçiler, emekliler, işçiler ve diğer bütün sosyal kesimler Cumhuriyet Halk Partisi’nin paydaşıdır. Son zamanlarda çoğunlukla emekliler ve gençlerden aldığımız oy oranlarında ciddi bir artış görüyoruz. Farklı kesimlere elbette açıldık. Örneğin, AKP’ye oy verip de pişman olan çiftçi ve emeklilerin birçoğunun artık CHP’ye oy verdiğini rahatlıkla söyleyebilirim.

İLK DÖRT MADDENİN TEMİNATI BİZİZ

- Anayasa çalışmalarıyla ilgili Hayati Yazıcı’nın ‘Birinci maddeden son maddesine kadar yeni bir anayasa için harekete geçiyor’ açıklaması hemen akla ilk dört maddeyi getirdi ve yeni bir tartışma başladı. AKP nasıl bir çalışma içinde?

Öncelikle, anayasanın ilk dört maddesi değiştirilemez ve bu maddeler üzerinde tartışma dahi yapılamaz. Halkımız da bilsin ki, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak değiştirilemeyecek maddelerin teminatıyız. Eğer saraydaki danışmanların attığı tweetlere bakarsanız sarayın nasıl bir çalışma ve çatışma içerisinde olduğunu görürsünüz. Kendi içlerinde anayasa konusunda yaşadıkları anlaşmazlıkları ortada. Örneğin, bazı kesimler %50+1’in değişmemesi gerektiğini savunurken, bazı kesimler de %50+1’in değişmesi gerektiğini ve zorlayıcı bir hüküm olduğunu savunuyorlar. Yazıcının açıklamasından hemen sonra Mehmet Uçum da ‘Olağan gündemimiz yeni anayasa’ diyerek bir açıklama yaptı. Sarayın duvarları kalın ama yine de söyleyelim; olağan gündemimiz yeni anayasa değil, geçim derdi.

AKP sizce CHP listelerinden Meclis’e giren partilerden destek alır mı?

Öncelikle bizim tavrımız net bir şekilde şudur: Biz anayasacılık oynamıyoruz. Anayasa yapmak kolay bir iş değildir. Önce bu iktidar, Anayasaya uysun, Anayasa Mahkemesi kararlarına uysun. Biz anayasaya uymayanlarla neyin anayasa tartışmasını yapacağız? Ortada bir anayasa var ama uygulayan bir iktidar yok. Biz “yeni anayasa” tartışmasında değiliz, biz anayasanın uygulanması hususundayız, neden anayasa değişikliğinden bahsedelim? Bugün bu iktidar tarafından TBMM’nin bile anayasaya uyması engellenir hale getirildi. Anayasa Mahkemesinin verdiği hak ihlali kararına karşın, seçilmiş Hatay Milletvekili Can Atalay’ın haklarını gasp ederek anayasayı çiğneyenlerle, anayasayı yok sayanlarla değil anayasaya saygı gösteren, uygulayan ve anayasa yeminine sadık kalanlarla anayasa konuşuruz.

Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri ekonomi ve gelir adaletsizliği. Aynı zamanda da kara para. Bu konuya çok kafa yoran bir siyasetçi olarak şimdi yeterince mücadele edildiğini düşünüyor musunuz?

Türkiye Cumhuriyeti daha önce hiç karşılaşmadığı bir gelir adaletsizliği, ekonomik ve kültürel bir çöküntüyle karşı karşıya. Ülkemizde kara para ticareti önemli bir alan olmuş, mafya örgütü liderleri, bahis baronları gibi ne idüğü belirsiz insanlar ülkemizde cirit atar olmuşlardır. Ben, bu konuda halkı bilinçlendirmek ve kara para ilişkileri ağı üzerine “Susurluktan Pekergate’e Mafya Siyaset Ticaret” adında kitap yazdım. Ancak sadece kitap yazmakla da kalmadım, Meclis’te ve programlarda kara para ağını, mafya ve çeteleşme üzerine birçok konuşma yaptım. Bakın Türkiye, kara para aklama ve terörizmin finansmanını engellemek ve suç gelirlerinin aklanması konusunda OECD tarafından kurulan Mali Eylem Görev Gücü’ne 1991 yılından beri üye. Türkiye, AKP iktidarında maalesef Mali Eylem Görev Gücü tarafından gri listeye 2 defa alındı. 2 defa gri listeye girmemiz de ne tesadüf AKP döneminde oldu. Geçtiğimiz aylarda da gri listeden çıktığımızı bir başarı gibi bize anlattılar, bu başarı değil rezalettir. Açın, MASAK’ın paylaştığı verilere, raporlara bir bakın. Yeterince mücadele edilip edilmediği hem uluslararası verilerle hem de MASAK’ın verileriyle ortada. 2023 Küresel Organize Suçlar Endeksi’nde Avrupa’da lider olmuşuz. Her yerde T.C Pasaportu verilmiş, mafya örgütü liderlerinin tutuklanma haberleri var. Böyle bir mücadele olabilir mi? Elbette olamaz.

BATIK EKONOMİNİN CEZASINI CHP’Lİ BELEDİYELER DEĞİL ERDOĞAN ÖDEMELİ

- SGK borçlarıyla ilgili belediye başkanlarının çözüm için bir araya geldiğini biliyoruz. Nasıl yol alacaksınız?

Bu konuda parti içinde bir çalışma yapılıyor. Belediyelerin borçlarında bir yapılandırılma ve gelir artırıcı önlemlerin alınması hususunda detaylı bir çalışma var. Hem belediyelerimizden hem de bu konuda uzman kişilerden bilgi alınıp, bu konuda bir sonuca varmak istiyoruz. Bu borçların çoğu AKP döneminden kalma borçlardır. AKP, bu borçları kendi dönemlerinde tahsil etmedi ve biz şimdi yerelde iktidara geldiğimiz için tahsil etmeyi amaçlıyor. Asıl hesapları CHP’ye nasıl hizmet yaptırtmam, belediyeleri nasıl çalışamaz hale getiririm diye düşünmek. Bu sebeple AKP’nin yapmış olduğu bu kaynaktan tahsil etme meselesi, belediyelerde hizmeti kısıtlamaktan başka bir şey değildir. Mesela AKP, kendi belediyelerinin SGK borçlarını, belediyelerin taşınmazları karşılığında mahsuplaşıyor ama iş bize geldiğinde bu yöntemi dahi ileri sürmüyor. Ancak burada şunu belirtmek isterim, ülkenin ekonomisini belediyeler değil, Erdoğan’ın ekonomi yönetimi batırdı. Bu yüzden batık ekonominin cezasını CHP’li belediyeler değil, Erdoğan’ın ödemesi gerekiyor.

GERÇEKLE DEĞİL, ALGIYLA HAREKET ETTİLER

- Eren Erdem sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, partisinin kendisini disiplin kuruluna sevk ettiğini duyurdu ve CHP'den istifa ettiğini açıkladı. Orada şöyle diyor: ‘Bu şahsın “maaşlı anonim hesapları,” Ali Mahir Başarır’ı “Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı adayı olabileceğini ifade ettiği” konuşma sebebiyle linç edip nedamet getirtmedi mi?” Neden bahsediyor?

Türkiye’de maalesef gerçeklik kayboluyor, algılar üzerinden konuşuluyor. Hatırlarsınız, o söyleşiyi sizinle yapmıştık. Bizim gündemimizde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin değil, yaşanan yoksulluğun, emekli ve asgari ücretlinin alım gücündeki azalmanın, ekonomik krizin olduğunu söylemiştik. Sözlerimizin doğru bir bağlamda ele alınmadığını o zaman da söyledik. O gün maalesef birkaç cümleyi cımbızlayarak farklı bir algı oluşturdular. Gerçekle değil, algıyla hareket ettiler. Hala aynı algıyla hareket edildiğini görmek üzüntü verici. Ben Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekiliyim, bu koltuk önemlidir, bu koltukta önemli isimler oturdu. Benim nedamet göstereceğim tek şey halktır.