Ülkemizde vergi sistemi; “parayı” değil, “malı” takip ediyor. Devlet, vatandaşına “Nereden buldun?”, “Nasıl kazandın?”, “Elde edilen kazanç ile ilgili vergi ödedin mi?” sorularını yasal düzenleme olmadığı için soramıyor. Bundan önce çıkartılan “Varlık Barışı” ve “Matrah Artırımı” düzenlemelerinden de yararlanılmış ise bu tür kazanç elde edenler, ceza yargılaması hariç tam dokunulmazlık da elde etmiş oluyorlar.
Bugün uyuşturucu, sahte fatura düzenleme, tefecilik, göçmen kaçakçılığı ve yasa dışı bahis gibi kanunlar ile yasak edilmiş faaliyetlerden elde edilen kazançların, vergilendirilip vergilendirilmeyeceği konusunu sizlerin dikkatine sunacağım.
VERGİ VAR
Kanunların suç saydığı fiilleri işleyerek, elde edilen kazancın vergilendirilebileceği düşüncesinin ortaya atılmasının dayanağı, “vergilemede adalet” ilkesidir. Bu ilke, vergilendirmede genellik ve eşitlik ilkelerinin uygulanması ile hayat bulacaktır. Yasaklanmış bir faaliyeti gerçekleştiren gerçek veya tüzel kişiyi, vergi kanunları açısından vergilendirmemek; bu kişileri korumak ve bu tür kazançlara istisna tanımak olacaktır. Ayrıca belirlenmiş yasal sınırlar içinde faaliyette bulunan kişilerin, yasa dışı faaliyetler ile gelir elde ettiğinde vergi ödemeyeceği anlayışı ile bu tür yasa dışı faaliyetlere yönelimi artacak ve toplumun vergi ahlakının da bozulmasına neden olacaktır.
Vergi Usul Kanunu’nun 9’uncu maddesinin ikinci fıkrasında; “Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması, mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz” hükmü yer almaktadır. Vergi tarhiyatı için, vergilendirilecek eylem ve işlemlerin yasal olması ile ceza kanunlarına göre bir suçun konusunu oluşturması veya diğer hukuk kuralları tarafından yasaklanmış olması arasında herhangi bir farklılık söz konusu değildir.
Kanunlar ile yasaklanmış bir faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişilerin vergilendirilebilmesi için, aynı yasal sınırlar içinde faaliyette bulunan diğer gerçek ve tüzel kişilerde olduğu gibi, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü gerekir. Herhangi bir vergi alacağının doğması için, vergiyi doğuran olayın vuku bulması şarttır.
Vergilendirmeye itiraz var!
Konusu suç olan veya kabahat teşkil eden bir fiil sebebiyle elde edilen gelirin vergilendirilmesi konusuna çeşitli eleştiriler yapılmaktadır.
Kanunla yasaklanmış fiillerden elde edilen kazançların vergilendirilmesinin, bu tür kazançların aklandığı gibi bir izlenim ortaya çıkardığı iddia edilmektedir. Ceza Hukuku anlamında yapılması gereken cezalandırma yapıldığı için, aklama iddiası çok zorlama bir yorumdur. İkinci eleştiri, bu tür kazançlar hakkında kazanç müsaderesi veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi tedbirinin uygulanması halinde, gerçekten bir kazanç elde etmeden vergi ödemeyi gerektiren durumların ortaya çıktığı konusudur. Bu husus caydırıcılık açısından faydalı gibi görünse de, vergiyi bir tür caydırıcılık unsuru olarak görmenin doğru olmadığı ileri sürülmektedir. Suç işlemiş bile olsa, bir kişi hakkında müsadere veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi neticesinde iktisadi bir kazanç olmadan vergilendirme yapılmasının, vergi adaletine ve mülkiyet hakkına aykırı olduğu, zira ekonomik yaklaşım ilkesi gereği duruma iktisadi açıdan bakılırsa, kazanç müsaderesine veya mülkiyetin kamuya geçirilmesine tabi tutulan bir gelirin ortadan kalktığı ve vergilendirilecek bir kazanç olmadığını görmek gerekir denilmektedir. Kazanç müsaderesi ile suç işlemenin, kazanç kaynağı olarak görülmesinin önüne geçilmeye çalışılırken, diğer taraftan suçtan kaynaklanan gelirlerin kişinin kazancı olarak vergiye tabi tutulması, verginin suçtan elde edilen gelirin içinden alınması hususu dikkate alındığında; suçtan elde edilen gelirlerin müsadere edilmesi sonucu suçluların tasarrufundan çıkması ve tamamen devletin hüküm ve tasarrufu altına girmesi neticesinde, suçluların tasarrufunda üzerinden vergi alınacak ekonomik bir değer de kalmamaktadır denilmektedir.
Bu itiraz ve eleştiriler kanun koyucu tarafından dikkate alınmamış ki Türk Ceza Kanunu’nun 235. maddesinde düzenlenen “ihaleye fesat karıştırma” suçu sonucunda elde edilen kazanç, Türk Ceza Kanunu’nun 55. maddesine göre müsadere edilmekte, hem de Gelir Vergisi Kanunu’nun 82/2. maddesi uyarınca “arızi kazanç” olarak nitelendirilerek gelir vergisine tabi tutulmaktadır.
UYGULAMA YERLEŞMİŞ
Kanunlarla yasaklanmış faaliyetlerden elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi, çok doğru bir uygulamadır. Gelirin ve kazancın olduğu her durumda vergi alınmalıdır. Uygulamada ufak tefek sorunlar yaşanabilir. Ancak uygulama artık yerleşmiş durumda. Sahte fatura düzenlemiş iseniz, hakkınızda düzenlediğiniz fatura toplamının %2’si komisyon geliriniz olarak dikkate alınarak; 3 kat vergi ziyaı cezası ile birlikte hem Gelir ya da Kurumlar Vergisi ve Katma Değer Vergisi tarhiyatı yapılır. Ayrıca, Asliye Ceza Mahkemesi’nde 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası istemi ile yargılanırsınız. Keza, tefeciliğin ve pos tefeciliğinin vergilendirilmesinde de problem yok. Diğer suçlardan elde edilen gelirler ile ilgili olarak da önce vergi tarhiyatı yapılır ve müsadere edilen mal paraya çevrildiğinde, önce vergi dairesine olan borç ödenir. Fona devredilen bankalar ile ilgili varlık satışı nedeniyle elde edilen paralar da Bankalar Kanunu uyarınca böyle yapılmaktadır.
Yıllar yıllar önce Kapadokya bölgesinde fuhuş ile mücadele etmekte zorlanan Emniyet Müdürü, tek çare vergi denetimi demiş ve Maliye’yi göreve davet etmişti! Hatırlatırım.