Nasıl bir çelişki bu?

Vatandaş her geçen gün biraz daha küçülüyor, cebindeki para eriyor, yoksulken daha da yoksul oluyor ama bir yandan da Türkiye ekonomisi büyümeye devam ediyor!

Türkiye İstatistik Kurumu’na göre Türkiye geçen yıl yüzde 4.5 büyümüş...

İşin garibi büyürken bile fakirleşmişiz!

Ortada vatandaşı rahatlatacak hiçbir şey yok!

Türk-İş’in araştırmasına göre ülkemizde son durum ürkütücü:

Açlık sınırı 16 bin 257 lira...

Yoksulluk sınırı 52 bin 855 lira...

Açlıkla boğuşan yoksullar ülkesi olmuşuz ama TÜİK’in bundan haberi yok!

Bu rakamlara göre Türkiye’nin yüzde 80’i yoksul... Çünkü 52.855 lira maaş alan kaç kişi var ülkede?

★★★

Tabii ki, Türkiye’de büyüyen bir kesim de var...

Toplam nüfusun yüzde 20’si (yaklaşık 17 milyon kişi) ülkemizde Avrupa düzeyinde yaşıyor.

Bal tutup parmak yalayanlar bunlar...

Yandaş iş adamları, müteahhitler, cemaatler, vakıflar vs. mutlu... Çünkü büyümenin aslan payını onlar alıyor.

Dar gelirliler, asgari ücretliler, emekliler ise perişan...

Özellikle maaşları 10 bin lira olan emeklilerin hali içler acısı...

İktidarın ortağı Devlet Bahçeli:

“Emeklilerin çağrıları haksız değildir. Gerekli iyileştirmeler cömertlikle yapılacaktır” diyerek emeklileri umutlandırdı ama boşuna...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, emeklilere daha fazla para vermenin mümkün olmadığını, bütçede bunu karşılayacak para bulunmadığını söyleyerek kapıları kapattı.

Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun bir itirafı gibiydi bu... Fakat...

Aynı Cumhurbaşkanı Erdoğan ertesi gün ekonominin büyümesiyle övünerek:

“Türkiye ekonomisi geçen yıl deprem ve diğer olumsuzluklara rağmen yüzde 4.5 büyüyerek önemli bir başarıya imza attı.

Hani ekonomi kötüydü? İşte buyurun. Avrupa’nın en çok büyüyen ülkesi olduk. Muhalefet hani ‘Yandık, bittik, öldük diyordu ya, ne oldu?” dedi.

★★★

Evet, Türkiye’de büyüyenler var ama bunlar hep iktidarın üst düzey yandaşları... Saray halkı, AKP’li vekiller, belediye başkanları, partinin il ve ilçe yönetim kadroları, yandaş vakıflar, cemaatler vs...

Ya vatandaş?

Geçim derdi her geçen gün daha da büyüyerek insanlarımızın üzerine kâbus gibi çöküyor! Özellikle asgari ücretlilerin ve 10 bin lira ile geçinmeye çalışan emeklilerin vay haline!

TEBESSÜM

Seçmen “Hadi be” derse!

70’inci sanat yılını kutladıktan sonra sahnelere veda eden Müjdat Gezen artık günlük kısa köşe yazılarıyla kendisini sevenlerin karşısına çıkıyor.

Meral Akşener’in Ankara’nın Mamak İlçesi’ndeki bir seçim gezisinde kendisine “Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı neden bıraktın?” diye soran yaşlı bir kadın seçmene kötü davranarak onu azarlaması, Müjdat Gezen’in de haklı eleştirilerine yol açtı.

Müjdat Gezen, bizim TEBESSÜM sütunumuza konu olacak şekilde şunları yazdı:

“Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin kurucusu Doktor Mazhar Osman’a biri demiş ki:

“Falanca politikacı senin için ‘DELİ’ diyor.”

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Mazhar Osman cevaplamış:

“Onun, benim için ‘deli’ demesinin bir kıymeti harbiyesi yok. Ama ben onun için ‘deli’ dersem atarlar tımarhaneye, haberi olsun!”

Bu öyküyü nakleden Müjdat Gezen yazısını şöyle tamamlıyor:

“Meral Akşener, bir vatandaşa ‘Hadi be’ demiş. Bunun bir önemi yok.

Ama vatandaş Akşener’e ‘Hadi be’ derse, işte bunun çok önemi var!”

★★★

Görünen o ki, Meral Akşener’in “Hadi be” diye efelenmesine seçim günü vatandaş da kızıp aynı üslûpla “Hadi be, sen de!” diye cevap verecek!

GÜNÜN SÖZÜ

Yumurta taşla, siyasetçi seçmenle kavga etmemeli!