Siyasetçilerin yıllar yılı süren diploma savaşları, Ekrem İmamoğlu’nun 35 yıl önce aldığı diplomasının iptali ile AKP’nin hiç hesaplamadığı bir süreci tetikledi. Diploma iptalinden sonra İmamoğlu’nun tutuklanması, suskunluklarıyla bilinen Z kuşağını harekete geçirdi. Atatürk’ün ülkeyi emanet ettiği diplomalı-diplomasız Türk gençliği, “Yeter artık!” çığlığı atarak, Saraçhane’nin yolunu tuttu. Üstün zeka adresi ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ gibi asırlık üniversitelerde okuyanların yanında, yükseköğretimde ilk kez vakıf üniversitesi öğrencileri de sokağa çıktı. ‘Özel üniversitede ana-baba parasıyla okuyor’ diye küçümsenen bu gençler de Saraçhane’deydi. “Atam, birinci vazifemiz için buradayız” diyerek, tüm üniversite gençleri el ele verdi.
“ABİ BEN TERÖRİST MİYİM?”
Ülkede, 23 yılda olup bitenleri büyük bir sükunetle izleyen Türk gençliği, korku duvarlarını yıktı. Masasındaki bardağını kaldırmayan, üşengeç bir nesil olmakla itham edilen Z kuşağı, üstün parlak zekasıyla meydanlardaydı. Elinde telefonu, kulağında kulaklığı, Türkiye’de olup bitenlere gözü kapalı sanılan teknoloji çağı mahdumu Z kuşağı çocukları, ülkedeki antidemokratik gidişe ‘Dur’ demek için ayaktaydı. Ellerindeki dövizlerde yazan esprili sloganlardan zeka fışkırıyordu. Kim miydiler? Şimdilerde 20’li yaşlarında olup, hiçbir eyleme katılmamış, eylemde polise mukavemet ettiğini gösteren tek kare fotoğrafları olmayan ülkenin öz evlatları. Gözaltına alan polislere, ‘Abi ben terörist miyim? Yapma’ diyebildiler.
AİLELERDEN GİZLENDİ
Türkiye’nin geleceği gözaltındaki gençlerin savunmasını, kendileri de Z kuşağı olan hukukçular aldı. İstanbul Barosu avukatlarından Halil Enes Kavak ve Ceren Altın’a, gençlere 19 Mart’tan bu yana Saraçhane, Vatan Emniyet ve Gayrettepe Emniyet’de neler yaşatıldığını sordum. Vatan Emniyet, Gayrettepe Emniyet derken, gençler nezarethanelere sığmayınca, ilçe emniyetlere gönderilmiş. Avukatlar Kavak ve Altın gençlerin gözaltında olduğundan başta aileleri olmak üzere kimsenin haberi olmadığını fark etti. Avukat görüşmeleri tutanak altına alınsa da gözaltılar 48-72 saat arası yani 3 gün aile ve arkadaşlarından gizlenmiş!
TUTTUĞUNU GÖTÜRMÜŞLER
Satırlarımı, yaşananların bire bir tanığı Av. Halil Enes Kavak’a bırakıyorum: “İlk 48 saatte çocuklarından haber alamayan çok sayıda aile, emniyete kayıp başvurusu yapınca, emniyet gençleri aramaya başlamış. Gözaltındaki gençlerin Av. Ceren Altın ile görüştüklerini anlayan polisler arayıp, “Ailesi kayıp başvurusu yapmış. Siz görüşmüşsünüz. Bilginiz var mı?” diye sordu. Bu tablo bile polislerin kimi, niye gözaltına aldığını bilmediğini gösterdi. Saraçhane’de polis, tuttuğunu toplamış. Polisten kaçmadığı için bile gözaltına alınan çok sayıda genç olduğuna tanığım. İçlerinde, darp izi olmayan hiç kimse yok. Çoğunun gözü, kulağı patlamış, vücutları yara bere içinde.”
EKSİ YEDİNCİ KAT
“Saraçhane’de gözaltına alınan gençleri, önce birden fazla polis dövüyor. Barikatlarının arkasına alıp, ters kelepçe takıp yere yatırıyorlar. Savunmasız bırakıp, sinkaflı küfürler ederek topluca biber gazı sıkıyorlar. Sonra Vatan Emniyet’te -7. kata götürdüler. O kadar çok kişi gözaltınaydı ki, nezarethanelere sığmadılar. Gençlerin çoğu ilk kez gözaltına alınmıştı. Polis bunu eziyete dönüştürüp, hiç kimseye haber vermedi. Kıyafetlerine işleyen biber gazıyla tıkış tıkış 4 gün bekletip, psikolojik baskı uyguladı. Silivri’ye gönderilen, gözaltında olan veya serbest bırakılan tüm müvekkillerimiz, çok keskin biber gazı kokuyordu.”
CAN KURTARMA DAYAĞI
“Gözaltında doktor kontrolüne götüren gençlerin muayenesine hukuka aykırı olarak bazı polisler de girince, çocuklar vücutlarındaki morlukları gösterememiş. Boğaziçili 3 gençten 2’si tutuklandı. 2024 YKS’de ilk 500’e giren Ö.F. C. da içlerinde. Çok trajik ama polisten kaçmadığı için alınanlar var. Üniversiteli A. Ö. K. ifadesinde, ‘Saraçhanedeydim. Konuşmaları dinleyip, ayrıldım. Yaşlı biri, yerde çırpınıyordu. Yardım istendi. İlkyardım sertifikam var. Kalp krizi geçiren hastaya yardım ederken, polis beni hastanın üzerinden darp ederek alıp, kelepçeledi ve Gayrettepe’ye götürdü’ dedi. Ö. gözaltı boyunca bana, ‘Kalp krizi geçiren amca öldü mü abi?’ diye sorup durdu.” Gençlerin tüm bu yaşadıkları; Türkiye’de hukuk devleti ve demokrasinin kalp krizi geçirdiğinin açık kanıtıdır.