Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘enflasyonu da faizi de indiriyoruz’ propagandası yapsa da yılın ikinci yarısında enflasyon beklentilerindeki bozulmayı kurdaki yükselişi ve artan yoksulluğu konuşacağız
Bu hafta faizi ikinci kez indirecek olan Merkez Bankası’nın martta da indirime devam etmesi bekleniyor. Cumhurbaşkanı ve ekonomi yönetimi indirimleri kullanıp ‘işte enflasyonu da faizleri de indiriyoruz’ propagandası yapacak. Ancak yılın ikinci yarısında enflasyon ve faizde yaşanacak tökezlemeleri, beklentilerin bozulmasını ve kurlardaki artışı konuşacağız. Yani, son günlerdeki moda deyimle; ‘ekonomideki büyük turplar yılın ikinci yarısında heybeden çıkmayı bekliyor’ diyebiliriz. Döviz rezervlerindeki artışın birkaç ay daha devam etmesi, buna bağlı yeni not artırımları gelmesi bekleniyor. Yıllık enflasyonda baz etkisiyle düşüş de devam edecek. Yılın ikinci yarısında ise indirimlerde artık doyum noktasına ulaşılacak.
Mevcut sıcak para girişinin, faizde belli bir noktaya kadar devam etmesi, indirimler yavaşlamaya başladığında durması bekleniyor. Sıcak para bu yıl faizdeki düşüş beklentisi ve TL’de değerlenme süreceği için geliyor. Yabancı fonlar böyle süreçlerde kârlarını maksimize edip, beklenti durduğunda ise çıkarlar, bu hep böyle olmuştur.
KAÇINILMAZ SONUÇLARI
Kura ve yüksek faize dayalı uygulanan ekonomi programıyla, bu yıl ilk aylarda olumlu sonuçlar alınacak ama bu yöntemle tıkanma kaçınılmaz. Cari açık bu yıl büyüyeceği için, döviz ihtiyacı ve kur baskısının artması da kaçınılmaz.
Bütçe açığını azaltalım deseler, Erdoğan varlıklılardan vergi almayı istemediği için, halkın etkileneceği yeni zamlar ve vergiler getirilecek. Başta enerji olmak üzere KİT zararlarının büyümesi ya zamları, ya da bütçeden desteği gündeme getirip açıkları büyütecek. Bu arada ocakta TÜFE’yi etkilemiyor diye yüksek zam yapılan köprü-otoyolların, gıda başta, dolaylı etkileri çok küçümseniyor. Bu nedenle ilk 2 ayda yıllık enflasyonda gerileme düşük kalabilir.
Bütün bu gelişmeler ekonomi heybesindeki turpları tarif ediyor. Turpların en büyüğünü ‘Yoksullaşan kesimin artacak toplumsal tepkisi’ olarak görebiliriz. Siyasi alanda İmralı süreci, muhalefet belediye başkanları ve yöneticilerine açılan soruşturmalar eklenince, zaten ekonomik politikalardan boğulan geniş toplumsal kesimlerin sesi çok daha yüksek çıkabilir.
Ek zam için seslerin artması kaçınılmaz
Şubatta aldığı maaşı açlık sınırının altında kalacak asgari ücretli, komik zamlar alan memur, işçi ve emeklilerinin tepkileri büyüyecek, temmuzda ek zam için şikayetlerini büyütecekler. Kredi kartı borçluları başta olmak üzere, düşük zam alanların borçlarını ödeyemez duruma gelmesi kaçınılmaz. Bu durumda iktidar pes edip ek zam kararı alırsa, o zaman da bıçak sırtı dengedeki ekonomik programda geri dönüleceği algısı oluşacak, başta yabancı sıcak para olmak üzere, dövize dönüşler başlayacaktır.
İhracatçı kur artışının hızlanmasını istiyor
İktisatçılar, yüzde 30 veya biraz altı yılsonu enflasyon beklentisi varken, faizde yüzde 35’e inildiğinde, TL’nin cazip olmaktan çıkıp gözlerin kurlara çevrileceğini söylüyor. Çünkü tasarrufçu aylık getirilere bakıyor ve TL ile kurlar arasında getiri farkı kalmayınca, her zaman tercihi dövizden yana oluyor. Yerli ve yabancı yatırımlar birbirini gözleyip, birinde telaş başladığında diğeri de ona katılıyor. Kur artışı aylık 1’in altında götürülürse de ihracatçı sesini yükseltip, siyasi baskıyla kurlardaki artışı hızlandırmayı başarıyor.