Ucuz et, halk ekmek ve gıda kuyruklarına baktıkça, sanki zaman tüneline girip, yıllar öncesine geri dönmüşüz gibi bir duyguya kapılıyorum.

Hele ucuz et kuyruklarında saatlerce bekleşenleri gördükçe dayanamıyorum.

Çünkü bol keseden ithalatla değirmenin suyunun bir gün kesileceğini, hazıra döviz dayanmayacağını ve tek çözümün meraların ıslahıyla hayvancılığı teşvik etmekten geçtiğini görmüş ve söylemiştik.

Hem de AKP öncesinde, daha Özal’lı yıllarda...

Türkiye’de aşırı artan gıda fiyatları vatandaşları özellikle et ürünlerine ulaşmakta zorluyor. Bu nedenle indirimli satış yapan yerlerde uzun kuyruklar oluşuyor. 

★★★

Türkiye siyaset tarihinin gördüğü en dürüst, en çalışkan, en fazla proje geliştiren isimlerinden biri olan merhum Adnan Kahveci ile TEMA Vakfı’nın kurucusu, “Toprak Dede” Hayrettin Karaca, bir grup bilim insanıyla Anadolu’yu gezmişler, meraların ıslahı için muhteşem bir proje hazırlamışlardı.

İstanbul’dan başlayıp, Karadeniz yaylalarına, oradan Van’ın Bahçesaray ilçesine kadar süren bu doğa yolculuğunun bir bölümüne ben de katılmıştım.

AKP iktidarı kolaya kaçmak, yani et ve hayvan ithalatı yapmak yerine, iktidara geldiği yıldan itibaren devletin hafızasına kayıtlı o projeye sıkı sıkıya sarılmış olsaydı, geniş otlaklarda hayvancılık teşvik edilecek ve ithalata gerek kalmayacaktı.

Ancak onlar meraları ıslah edip hayvanlarla doldurmak yerine, yeni cezaevleriyle doldurdular!..

★★★

Binlerce köy okulunu boşalttılar.

Öğretmenleri çekip, köyleri ölümü bekleyen yaşlılara ve onların cenazelerini kaldıracak imamlara bıraktılar!..

Ulusal tarım politikası hazırlamayı ve onun gereği olan “planlı tarımı” umursamadılar.

Bunun sonucu olarak soğan mı pahalandı?

Gelsin ithalat...

Mercimek mi, patates mi, buğday mı, ayçiçek yağı mı, kısacası hangi ürünün fiyatı pahalandıysa, gelsin ithalat...

Oysa planlı tarım politikası uygulanmış olsa, çiftçiler, devletin öngördüğü ürünleri ekip biçmeye yönlendirilse, mazot, tohum gübre ve zirai mücadele ilacı maliyetleri için belirli teşvikler sağlansa, o dövizler ithalata gitmeyecekti. Böylece hem üretici kazanacak hem de fiyat istikrarı korunacaktı. Ama İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri’nin başarıyla uyguladıkları modeli, Tarım Bakanlığı görmezlikten geldi.

Ülkenin güçlükle biriktirdiği dolarlarla ithalat yaparak elin üreticilerini ihya etti!

Bu yanlışların sonucunda Antalyalı, Mersinli, Çukurovalı üretici para etmeyen ürünlerini tarlalarda çürüttü ya da yollara döktü. Trakya’da, Orta Anadolu’da köylü, tarlasına ekim gübresi atamadı. Kimiyse ekim yapmaktan vazgeçti. Türk çiftçisi can çekişirken iktidar ülkeyi, çoğumuzun adını ilk kez duyduğu tropik meyve cennetine çevirdi.

★★★

CHP’nin çalışkan isimlerinden Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in önceki sabah gün doğarken gittiği Niğde Hayvan Pazarı’ndaki izlenimlerini okurken, Adnan Kahveci ve Hayrettin Karaca’nın meralarımızın ıslahı için hazırladıkları raporu hatırladım.

Meğer ne büyük öngörüde bulunmuşlar...

Ömer Fethi Gürer’in besicilerin sorunlarını dinledikten sonra yetkililere yaptığı şu çağrıyı okuyunca sanırım siz de bana hak vereceksiniz:

“Buradan yetkililere sesleniyorum; ithal hayvanda çözüm aramayın, yerli üreticiyi, besiciyi destekleyin, yem fiyatlarını düşürün. Kendi ülkemizin besicisi bu konuda yeterli ama destek alamadığı için hayvancılığı bıraktıklarını söylüyorlar. Ayrıca hayvana verilen yem miktarı düştüğü zaman süt alınamıyor, o hayvan kendini istediği şekilde geliştiremediği için de et ağırlığında düşme meydana geliyor. Hayvan pazarında dert çok ama vatandaş da -haklı olarak- raftaki et fiyatının artmasından şikayetçi. Ne besici kazanıyor ne tüketici uygun fiyatla et tüketimi sağlıyor. Aracılar, ithalatçılar, rantçılar, bu işten nemalananlar parayı kazanıyor. Onların kazandığı paranın da hayvancılığa faydası olmuyor. AKP zihniyeti et alamaz duruma getirdiği vatandaş gibi hayvancılık yapanı da mağdur eden uygulamaları nedeniyle hayvancılığı da zor duruma düşürdü...”