Sizi kandırmalarına izin vermeyiniz:
Çağımız bilgi çağı değil...
Çağımız dijital çağı değil...
Çağımız iletişim çağı değil...
Aydınlanma Çağı ya da Akıl Çağı’ndan günümüzde Yalanlar Çağı’na geldik! Yani:
Çağımız yalancılık çağı!
Çağımız aldatma çağı!
Çağımız ikiyüzlülük çağı!
Gelişigüzel söylentilerden, pembe yalanlardan bahsetmiyorum. Gücünü pekiştirmek için ihtiyaç duyduğu alternatif gerçekliği yaratmak için hesaplanmış planlı-programlı yaratılan kandırmalardan bahsediyorum...
Özellikle ulusal güvenlik kurumlarının, korku yaratarak yaptığı çok fazla siyasi yalan tehlikeli sorun haline geldi. Tek kanıt aranmaksızın peşin peşin suçlu ilan edilerek milyonlarca insan katledildi dünyada...
Sanırım bu çağın, “Saddam Hüseyin bakteriyolojik silah geliştirdi” kara propagandası ile başladığını söyleyebiliriz. Ki arkası hep geldi; adaletsizlik dünyayı esir aldı/almayı sürdürüyor...
Günümüzde yalanlar daha kolay, daha kabul edilebilir hale geldi ve ulusal ruha daha fazla yerleşti. Böylece:
Kargaşadan, sürekli savaştan, yasa dışı dijital gözlemden-istiladan, arama-el koyma gibi maruz kaldığımız sürekli gerilim durumunu normalleştirir olduk! Aslında buna mecbur bırakıldık. Yalancı bir sisteme karşı giderek daha savunmasız hale geldik!
İşte:
★★★
Çetin Doğan Paşa’nın başına gelen bunların sonucudur.
Balyoz kumpası...
28 Şubat kumpası...
Yedi yıldır hapiste.
İdam cezası kalkmasa belki darağacına sallandırılacaktı; 28 Şubat davasından müebbet ceza verildi!
Hakikat aranarak mı mahkûm edildi Çetin Doğan? Bin kez hayır.
Bu köşede defalarca 28 Şubat yazıları yazdım. Her seferinde 28 Şubat’ı ideolojik olarak analiz etmek ile yargısal değerlendirmenin ayrı tutulması gerektiğini belirttim.
Siyasetin kan davasına dönüştürülerek mahkemelerin buna alet edilmesi ilk değil kuşkusuz. Dün de güçlü, ayrıcalıklı ve kendilerini hak sahibi hissedenlerin işkence tezgahları, idam sehpaları, faili meçhul cinayetler gibi ne vahşetler yaptığını yaşadık.
Ama şunu da gördük; uzun vadede güçlüler de güçsüzler kadar savunmasız hale geliyor.
Heyhat! AKP eleştirdiğine benzedi. “Düşman ceza hukuku” AKP elinde “silaha” dönüştü.
85 yaşında bir emekli asker, hasta olmasına, ağır ameliyat geçirmesine rağmen inatla hapiste niçin tutulmakta? Öç alma dışında bunun tek açıklaması yok.
AKP’nin bu sert tutumuna şaşırmıyorum. Beni asıl şaşırtan başka:
★★★
Şaşırdığım, toplumun korkunun doğurduğu yalana bu derece inanması. Ya da “inanmak” demeyeyim; inanmış gibi yaparak sessizliğini, tepkisizliğini sürdürmesi...
Evet kimsecikler, ustalıkla örülen yalana karşı bir cephe açma gönüllüsü değil.
Bu sebeple:
Ülkemizde, “her koyun kendi bacağından asılıyor” hâlâ...
Ülkemizde, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” anlayışı hâkim hâlâ...
Yalan çağı Türkiye’de hayli hızlı ilerledi/ilerliyor. Toplumsal travma her geçen gün büyüyor. Gerçeğin kaybı özgürlüğün kaybıyla sonuçlanmayı sürdürüyor.
Ulusal güvenliği korku aracına/ “kriminal” hale dönüştüren otoriter iktidarlar, kitleleri örgütsüz bir başına bırakma stratejisini başarıyla uyguluyor. Şiddet içermeyen protesto geleneği bile yok edilmeye çalışılıyor...
Yani:
Mesele sadece 85 yaşındaki bir komutana hapiste acı çektirilmesinin çok ötesinde:
Çetin Doğan hapiste değil, bizler dört duvar arasındayız!
Özgürlüğümüzü korumak istiyorsak, o zaman gerçeğin peşinden gitme konusunda ciddi yükümlülüğümüz var.
Aslolan bizlerin yalan kuşatılmışlığını yarmamızdır...
Kurtuluşun yolu, insanlığı kaybetmemekten geçer çünkü...
Şundan şüpheniz olmasın:
Karanlık dönemler elbet biter.
İyilik kötülüğe, gerçek yalana mutlak galip gelir...