Bu ifade en çok Gezi olayları sırasında duymuştuk. İktidar, Gezi Parkı eylemleriyle ilgili olumsuz algı yaratmak, protestocuları terörist gibi göstermek için öyle akıl almaz iddialar ortaya atıyordu ki insanlar “yav he he” diye dalga geçiyordu.
Ben de geçen cumartesi günü bir videoyu izlerken aynı duyguyu yaşadım ve gayri ihtiyari “yav he he” deyiverdim.
Ne miydi o video?
AK Parti Sakarya Milletvekili Lütfi Bayraktar’ın partisinin Sakarya’daki bir ilçe kongresinde yaptığı konuşmanın kaydıydı.
★★★
Partisinin Sakarya’daki icraatlarını anlatan Bayraktar, önce cennete giden yolun AK Parti’nin mücadelesinden geçtiğini söylüyor. Ardından da lafı ekonomik krize getirip şöyle diyor:
“Ekonomik sıkıntı yaşıyoruz ama etrafınızı bir görün. Eğer bu iktidar başta olmasaydı, çevremizde sadece Libya, Irak, Suriye, Gazze olsaydı, bu iktidar olmasaydı 20 yıl siz yiyecek bulamazdınız. Kıbrıs’ta yaşadık bunu. Bu iktidar 20 yıldan bu yana savunma sanayini güçlendirmeseydi, bu kadroları kurmasaydı sizin vatanınız yoktu.”
Bayraktar, bu kadarla da yetinmiyor. Bakın daha neler diyor?
“Dünyanın bütün umudu, dünya mazlumlarının umudu, Hristiyan mazlumların umudu, Yahudi mazlumların bütün umudu, bütün Müslüman mazlumların umudu Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan’dır. Net, dünyada hak hukuk gelecekse bu coğrafyada gelecek ve bunun temsilcisi AK Parti ve Erdoğan’dır.”
★★★
- Belli ki kendisi “mübarek” bir adam ve dediğine göre Cennete giden yol AK Parti saflarında mücadele etmekten geçiyormuş. Dinin siyasete alet edilmesi konusunda kimse bu kadar ileri gitmemişti!
- Mübarek adam, dediğine göre AK Parti olmasaymış hepimiz aç kalırmışız (Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında olduğu gibi).
Bilmiyor ki son 22 yılda ne Kıbrıs Barış Harekâtı var ne ikinci dünya savaşı. Filistin sorunu 1947’den bu yana sürüyor. Ortadoğu yüz yıldır kan gölü, 80’ler yanı başımızda Irak İran savaşıyla geçti. Ancak bu ülke hep ayakta kaldı, millet aç kalmadı.
Bilmiyor ki Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında Türkiye’ye uygulanan ambargoların hiçbirini AK Parti iktidarı döneminde yaşamadık. Tersine AK Parti iktidarının ilk döneminde Türkiye’ye para aktı. Cumhuriyet’in bütün varlıkları satıldı ve 60-70 milyar dolar özelleştirme geliri geldi. Ayrıca İktidar 22 yılda yüz milyarlarca dolar vergi topladı.
Buna rağmen bu ülkede millet 2024 yılında açlık sınırının altında yaşıyor. İnsanlar, yüksek enflasyon, yüksek faiz, yüksek döviz kuru üçlüsünün karşısında 12 bin 500 lira emekli maaşıyla, 17 bin 2 liralık asgari ücretle büyük bir geçim sıkıntısı yaşıyor. Yatağa aç giren yetişkinlerin, çocukların sayısı milyonları buldu.
- Mübarek adam, dediğine göre AK Parti olmasaymış, savunma yatırımlarını yapmasaymış hepimiz vatansız kalacakmışız.
Bilmiyor ki bu ülke 1923’ten bu yana tek bir karış dahi vatan toprağı kaybetmedi. Ta ki AK Parti iktidarına kadar. Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu Türkiye toprakları bu iktidar döneminde IŞİD terör örgütüne bırakıldı.
Bilmiyor ki daha geçen ay AK Parti iktidarı hava savunmasında çelik kubbe kurabilmek için vatandaşların kredi kartı limitlerinden 750 lira vergi almaya kalkacak kadar zorda.
- Mübarek adam, dediğine göre AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan bütün dünyanın, Hristiyanların, Yahudilerin ve Müslümanların umuduymuş.
Bilmiyor ki Türkiye dünyada büyük bir yalnızlık yaşıyor.
Bilmiyor ki “Darbeci, katil” dediği Sisi’yle yeniden dost olabilmek için yapmadıkları şey kalmadı.
Bilmiyor ki “Esed” yaptıkları Suriye Devlet Başkanı’yla yeniden dost olabilmek için çalmadık kapı bırakmadılar.
Bilmiyor ki “Bütün dünyanın umudu” olan iktidarın Hazine ve Maliye Bakanı kapı kapı dolaşıp para bulmaya çalışıyor. Bulamayınca da daha fazla har(a)ç, ceza ve vergi toplamak için milletin boğazına yapışıyor.
★★★
Bakın her saçma cümleye ayrı ayrı detaylı yanıtlar verince insanın yeri dahi yetmiyor.
Kendi milletine umut olamayan bir iktidar, dünyanın umudu olabilir mi?
O nedenle bu tür yüksekten uçan iktidar siyasetçilerini dinlerken yapılması gereken en doğru şey “yav he he” deyip geçmek oluyor.
Yav he he Lütfi Bey, ufak atın, civcivler de yesin!
4. Murad’a mı özeniyor?
Tunalı Hilmi Caddesi, Tunus Caddesi, Bestekar Sokak, Bülten Sokak ve Kuğulu Park’ın bulunduğu bölge Ankara’nın en yoğun yeme içme ve eğlence merkezi oldu.
Bu aralar ne zaman o mekanların önünden geçsem, esnafın yakınmalarıyla karşılaşıyorum.
Polisin kendilerine göz açtırmadığını, ikili üçlü sivil guruplar halinde mekanlara girip kimlik kontrolü yaptıklarını, bu kontrollerin özellikle kadın kadına oturan masalarda yoğunlaştığını, mekânın önünde sigara içerken sohbet eden müşteriler nedeniyle işletmelere baskı yapıldığını anlatıyorlar.
Esnafın verdiği bilgiye göre Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç de bazı akşamlar bu denetimlere bizzat katılıyormuş.
Sonuçta müşteriler rahatsızlık duyup uzaklaşıyormuş ve esnafın işi olumsuz etkileniyormuş.
Başkent’te o kadar çok güvenlik sorunu varken, Türkiye’nin en gözde savunma kuruluşu TUSAŞ gündüz vakti iki teröristin kanlı katliamına sahne olurken polisimizin uğraştığı şeye bakın!
Acaba 4. Murad’a mı özeniyorlar?