Büyük Önder Atatürk’e bir sohbette “Paşam, dünyada en zor şey nedir?” diye sormuşlar. Gazi hiç düşünmeden “Büyük Türk Milleti’ni harekete geçirmektir” diyerek devam etmiş:
“Ama bu millet bir defa harekete geçti mi, onu durdurmak, harekete geçirmekten daha zordur, hatta imkansızdır!..”

★★★

Dün sabah uyanır uyanmaz baktım, güneş ufukta kendini göstermiş... Hemen kalkıp balkon penceresini açtım. Ciğerlerimi bahar havasıyla doldururken, o nisan sabahını hatırladım.

★★★

Yıl 2018...  Samsun-Havza’dayız...

Değerli kardeşim Atilla Köprülüoğlu ile Halk Arenası’nı yapmak üzere, Merzifon’a geçmeden önce Mustafa Kemal’in Milli Mücadele’yi örgütlemek ve milleti harekete geçirmek için Samsun’dan başladığı büyük yürüyüşün Havza’daki ilk karargâhını ziyaret ediyoruz.

Altı yıl önce, Samsun-Havza’daki Atatürk Evi’nin önündeyim.

★★★

Anılarla dolu tarihi binada dolaşırken aklıma büyük yazar Falih Rıfkı Atay’ın o günleri anlattığı “Babanız Atatürk” adlı eserinden şu unutulmaz satırlar geliyor:

Ülke işgal altındaydı!

19 Mayıs’ta Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, İngilizlerin istediği gibi çalışmasına izin vermeyeceklerini gördü... Anadolu içlerine doğru ilerlemeye karar verdi. İlk durak Havza olacaktı.

Yaverinden hemen bir otomobil bulunmasını istedi.

Araştırıldı, soruşturuldu... Sonunda Benz marka, çok eski bir otomobil bulunabildi.

Mustafa Kemal,

“Tamam” dedi.

Arkadaşları,

“Ama çok eski” diyerek kuşkularını belirttiler.

Mustafa Kemal,

“Olsun” dedi.

Arkadaşları,

“Her an arıza çıkarıp bizi yolda bırakabilir!” diye uyarmaya çalıştılar.

Bunun üzerine Mustafa Kemal,

“Başka otomobil var mı?” diye sordu.

Arkadaşları,

“Yok” dediler.

“Öyleyse bununla yola çıkacağız!..”

★★★

Samsun’dan çıkıp, gecenin karanlığında Havza’ya doğru yol almaya başladılar...

Korkulan sabaha karşı başlarına geldi.

Motor su kaynatıyordu... Suyun soğutulması ve değiştirilmesi beklenirken, Mustafa Kemal otomobilden indi.

Şafak sökmekte, dağların bulutlara değen tepeleri yeni yeni pembeleşmekteydi.

Kuş cıvıltıları arasında daha önce kimsenin duymadığı bir marşı söylemeye başladı:

★★★

Dağ başını duman almış,

Gümüş dere durmaz akar.

Güneş ufuktan şimdi doğar,

Yürüyelim arkadaşlar...

Sesimizi yer, gök, su dinlesin,

Sert adımlarla her yer inlesin!

Bu gök, deniz nerede var?

Nerede bu dağlar taşlar?

Bu ağaçlar, güzel kuşlar,

Yürüyelim arkadaşlar...

★★★

Dün sabah ciğerlerimi dolduran havanının kokusundan anladım ki bahar geldi, gelecek...

O halde tam yol ileri, yürüyelim arkadaşlar...