Zavallı gazetecilik
Recep Tayyip Erdoğan seçim kampanyasına AKP Genel Başkanı olarak değil Cumhurbaşkanı olarak katılıyor biliyorsunuz.
YSK’nın Başkanı öyle buyurdu çünkü.
Dedi ki, “Cumhurbaşkanı’na seçim yasağı yok.”
Böylelikle iktidar partisi devletin tüm gücünü ve etkisini arkasına alarak seçimlere girme şansı yakaladı.
Erdoğan da bunu hakkıyla iyi değerlendiriyor.
Her yere Cumhurbaşkanı olarak gidiyor, hiçbir yasağa uymak zorunda olmadığı için, her yerde cumhurbaşkanı protokolü ile karşılanıyor. Böylelikle devlet erkanı da yandaşlık yaparken hukuki bir sorunla karşılaşma tehlikesi yaşamıyor.
Erdoğan televizyon programlarına da AKP Başkanı olarak değil Cumhurbaşkanı sıfatıyla katılıyor.
Önce ATV’de bir programa çıktı.
Sözde gazeteciler, güya soru soruyormuş gibi yaptılar.
Erdoğan AKP propagandası için gereken neyse onları söyledi, sözde gazeteciler de tasdik ettiler sadece.
Aslında bu rezalet son 6-7 yıldır hep yaşanıyor.
Her seferinde aynı sahneler yaşatılıyor. Gerçek gazeteciler kızıyor, öfkeleniyor ama artık ar damarı çatlamış hatta hiç kalmamış yandaş-tetikçi medyanın kibri ve şımarıklığı daha da artıyor.
Cumartesi akşamı Erdoğan Kanal D ve bağlı televizyonlarının ortak yayınındaydı.
Karşısında oturanlar soruları önceden aldıklarını ve görevlerinin sadece ve sadece Erdoğan’ı rahat ettirmek olduklarını çok açık ediyorlardı.
Sözde sorular sordular.
Örneğin otomobil satışları düşmüş son zamanlarda ama ihracat müthişmiş, iç piyasayı canlandırmak için bir şeyler yapılacak mıymış?
Hangi gazetecinin aklına gelir bu soru?
Normalde gelmez tabii de ama Erdoğan, “Taşıt kredilerinde vadeyi 60 aya çıkarıyoruz” müjdesini! verecekse sormak zorunda garipler.
Gerçek bir gazeteci ısmarlama sorular sormaz.
Özellikle soru sorduğu kişinin sözlerinden yeni sorular üretir.
Cumhurbaşkanı, “Yatay şehirleşmeye öncelik verdik. Süleymaniye’nin etrafı şu anda yenileniyor. Tarihi eserler vs. Katar-Türkiye-KİPTAŞ iş birliği ile yıkılıp aslına uygun şekilde inşa edilecek” dediğinde gerçek bir gazeteci, “Tarihi eserin yıkılması ne demek?” diye sorar. Gerçek gazeteci, “tarihi eser vb” tanımının üzerinde durur mutlaka ve “vb’den kastınız nedir?” diye sorar.
Örneğin gerçek gazeteci, “Amerika’nın PKK’ya verdiği desteği uzun zamandır anlatıyorsunuz, peki bunu Trump’a söylediğinizde size ne diyor?” diye sorar.
Bunların aklına bile gelmiyor, gelse bile sormak için yürekleri yetmez.
Sözde gazetecilerin önceden verilmiş soruları sordukları o kadar belliydi ki, Erdoğan bazı soruların cevabını içinde çok sayıda rakam olduğu için promterden okudu, tabii izleyici fark etmedi bile.
Yandaş yalaka tetikçiler gazeteciliği öldürdüler, zavallı hale getirdiler.
Bİ SORALIM BAKALIM
Hiçbir şey bilmeyenler Atatürk Havalimanı’na nasıl gitti?
Erdoğan seçimi kazanmak için adeta canını dişine taktı.
Hergün en az iki meydanda konuşuyor.
Saraya binlerce kişi topluyor.
Konuşuyor da konuşuyor.
Tabii bu kadar çok konuşunca muhtemelen daha önce söylediklerini unutuyor, eskileriyle ya da resmi söylemle çelişen yeni şeyler söylüyor.
Bir tanesi çok dikkatimi çekti.
Erdoğan aynen şöyle dedi bir konuşmasında; “15 Temmuz gecesi Marmaris’teydim. Haber gelince hemen eşim, damadım, kızım, torunlarım hareket ettik. Ve son ana kadar nereye ineceğimizi söylemedim. 01.15 gece... Oraya indikten sonra öğrendim yüzbinler Atatürk Havalimanı’ndaydı.”
Gerçekten, Erdoğan söyleyince ben de çok şaşırdım.
Halk o gece sokağa çağrılmıştı ama “Atatürk Havalimanı’na gidin” denilmemişti.
Sahi halk nereden biliyordu Erdoğan’ın Atatürk Havalimanı’na ineceğini?
Neden kimse Esenboğa veya Sabiha Gökçen Havalimanı’na gitmedi de Atatürk Havalimanına gitti?
Bazen konuşurken açık mı veriyorlar ne?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Aman kar yüzünden Başakşehir’in başına bir şey gelmesin
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “Ben kurdum” diye övündüğü Başakşehir, Süper Lig’deki liderliğini sürdürüyor.
Ama herkesin aklını kurcalayan soru şu; “Başakşehir devletin gücüyle şampiyon mu yapılacak?” Çünkü Başakşehir’in nasıl kayırıldığı, maçların kazandırıldığı artık saklanamayan bir gerçek.
Kulübün para kaynağı da meçhul.
Bütün takımlar borç batağında yüzerken Başakşehir süper transferlerine rağmen borçsuz bir takım. Başakşehir’e yapılan son iyilik, Bursa maçının “kar nedeniyle” tatil edilmesi oldu.
Bunca yıllık gazeteciyim, bu kadarcık kar nedeniyle tatil edilen ilk maçın bu olduğunu söyleyebilirim.
Hakemler herhalde, “Kar yüzünden Başakşehir’in başına bir şey gelirse altından kalkamazsınız” uyarısını alınca maçı tatil edip ertelediler.
Başka izahı yok çünkü bunun.
KOMİK
HDP, ülkece çok güleceğimiz bir olaydan bizi mahrum bıraktı
Meclis Başkanı seçimi dün yapıldı.
AKP’nin “Anayasa’dan en anlayan isimlerinden biri olan Mustafa Şentop”, AKP İstanbul adayı olan Binali Yıldırım’ın yerine Meclis Başkanı seçildi.
İlk turlara Meclis’te gurubu olan bütün partiler aday gösterdi.
Bu adettendir.
Ama keşke HDP hiç aday göstermeseydi.
Bunun yerine, “Biz AKP’yi desteklemek için çekiyoruz” deseydi.
Ne güzel olurdu değil mi?
Ne eğlenirdik.
MHP için sorun yok.
Onlar HDP’nin desteklediği adaya oy vermeyeceklerdi yine.
Ama sonucu bu kez 7 Haziran’da olduğu gibi değiştiremeyeceklerdi.
Peki, AKP’nin durumu?
MHP’liler HDP desteklediği için AKP’ye oy vermeyecekti.
CHP ve İYİ Parti de AKP adayına oy vermeyecekti.
Böylelikle AKP adayı, partisinin desteği 292’de kalacağı için HDP’nin oylarıyla seçilmiş olacaktı.
Ah HDP ah, siyasette çok güzel bir ders verme fırsatını kaçırdın.
BUNU YAZMAK GEREK
Annemin son duası da tuttu
Sevgili annemi cuma günü toprağa verdik.
Ölümünden 10 gün önce ölüm ilanın metnini bile kendi elleriyle yazan annemin en büyük dileği, cenazesine gelenlerin hava koşulları nedeniyle eziyet çekmemeleriydi.
Cuma günü hava elbette soğuktu ama yağmur ve rüzgâr yoktu, üstelik güneşliydi.
Cenaze kazara cumartesi günü kaldırılacak olsaydı herkes korkunç soğuk, rüzgarlı ve yağışlı bir havanın eziyetini çekecekti.
Annemin son duası da tutmuş oldu.
Son günlerini acı çekmeden geçirmesi, akıl sağlığının, dimağının ve mantığının yerinde olması bizi teselli ediyordu, bu da son tesellimiz oldu.
Annemin vefatı nedeniyle arayan, mesaj gönderen, cenazeye katılan, çelenk için eğitim kurumlarına bağışta bulunan herkese ailemle birlikte çok teşekkür ederiz.