Mezar konusu ilk Müslümanları ikiye böldü:
Medineliler, çukurun kıbleye bakan tarafın altına kazıldığı (boydan boya) “lahd” ve Mekkeliler ise çukurun bir tabut gibi mezarın orta yerine açıldığı “şakk” biçimini tercih ediyordu. Hz. Muhammed vefat edince, nasıl defnedileceği konusunda Medineliler ile Mekkeliler arasında tartışma çıktı. Sonunda “lahd” kabul edildi.
Mezarın derinliği, mezarın yüksekliği, mezarın üstünün düz mü yoksa tümsekli mi olacağı; mezar taşı konulup konulmayacağı, isim yazılıp yazılmayacağı, bezemeler yapılıp yapılmayacağı İslam dünyasında hâlâ tartışma konusudur. Ve...
İslam’ı kabul eden Türklerin kendi mezar kültürlerini korumaları bizim topraklardaki mezar çelişkilerini derinleştirdi. Hele...
İşin içine siyaset girince İslami ilkeler tümden unutuldu. Örneğin, cenazenin ölümden kısa bir süre sonra kaldırılması; taht kavgaları nedeniyle padişah ölümlerinin aylarca gizli tutulması yüzünden çoğu zaman mümkün olmadı!
Yakın tarihe gelirsek...
Nakşibendi şeyhi Mehmet Zahit Kotku, 13 Kasım 1980’de vefat etti. Vasiyeti gereği, iki ay önce askeri darbe yapan Kenan Evren‘in emriyle Süleymaniye Camii haziresine gömüldü.
Kotku’nun; Kanuni Sultan Süleyman, İkinci Süleyman, İkinci Ahmet, Hürrem Sultan, Mihrimah Sultan, gibi Osmanlı hanedanına ait mezarların bulunduğu hazireye gömülmeyi vasiyet etmesinin sebebi neydi? Öldükten sonra ihtişama kavuşmak mı? Peki tasavvufun tevazusu ne oldu? Neyse. Sekiz yıl sonra...
1988’de Turgut Özal başbakandı ve Hafize Özal ölünce Bakanlar Kurulu kararıyla annesini Nakşibendi şeyhi Kotku’nun yanına yani Süleymaniye Camii haziresine defnettirdi. Annesinin vasiyeti böyleydi!..
Yasaya göre, Bakanlar Kurulu’nun, bir kimsenin genel mezarlıklar dışında bir yere defnine izin verebilmesi için, “o kişinin ülkeye olağanüstü hizmetler yapmış bir kişi olması” gerekiyordu! Siyaset, ne din ne yasa dinler! Öyle ki...
Yusuf Bozkurt Özal 2001’de vefat etti ve yine Bakanlar Kurulu kararıyla Süleymaniye Camii haziresine defnedildi. Böylece, Osmanlı hanedanına ait mezarlık “Özal hanedanına” ait mezarlık oluverdi!
Evet, siyaset-mezarlık ilişkisine değiniyorduk değil mi?
Peki.
Tenzile Erdoğan’ın mezarlığı niye hiç gündeme getirilmiyor? Oysa...
Ama önce bir ismi tanıyalım...
Talebe değil işçi!
Adı, Süleyman Hilmi Tunahan.
1888’de (bugün Bulgaristan’da bulunan) Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar köyünde doğdu. İlk tahsilini Rüştiye mektebinde yaptıktan sonra babası tarafından İstanbul’a gönderildi.
Fatih Camii dersiamlarından Bafralı Ahmed Hamdi Efendi‘nin yanında bulundu. Tefsir, hadis, fıkıh ve bu ilimlerin usullerini tahsil ederek “diplomasını” aldı.
Akademik öğrenim de yaptı; Süleymaniye Medresesi’ne bağlı Medresetü’l-Mütehassisin; ve bugün hukuk fakültesi karşılığında olan Medresetü’l-Kuzat’ı bitirdi.
1920’de Daru’l-Hilafeti’l-Aliyye medresesinde müderrisliğe başladı. Bu hayatı uzun sürmedi; 3 Mart 1924’teki Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği medreseler kapatılınca müderrisliği bırakmak zorunda kaldı. İstanbul vaizliğine atandı.
Bu arada evlerde öğrencilerine dini dersler verdi. İlk dersi...
Gedikpaşa Azakzade Apartmanı’nın bodrumunda, avukat Osman Bey, Hacı Refik, Mehmet Efendi, biletçi Hüseyin Efendi, esnaf Çırpanlı Mustafa Efendi, Beypazarlı terzi Ali, kalaycı Mehmet’e verdi.
Sadece evlerde değil...
Çatalca’da kiraladığı Halit Paşa’nın Kabakça Çiftliği ya da Lüleburgaz’daki pancar çiftliğinde topladığı talebelere ders verdi. Öğrencileri işçi olarak gösteriyordu!
Konya Ereğli kırsalı ya da yolu olmayan Toros Dağları’nın tepelerinde “mandıracılık yapıyor” gibi gözükerek öğrenci yetiştirdi. Nakşibendiliğin bir kolu olan “Süleymancılığın” temeli böyle atıldı.
Süleyman Hilmi Tunahan bu faaliyetleri sürecinde sorunlar da yaşamadı değil:
1939’da üç günlük gözaltı yaşadı.
1943’te Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından vaizlik yetkisi elinden alındı.
1944’te sekiz günlük gözaltı yaşadı.
1949’da CHP hükümetinin resmi Kur’an kurslarının açılmasına izin vermesiyle, 1951’de Konya Lezzet Lokantası sahibi Mustafa Doğanbey‘in Çamlıca’daki köşkünün birinci katında ilk Kur’an kursu’nu açtı.
Bugün Süleymancılar’ın Türkiye’nin dört bir yanında kursları ve yurtları var. Eğitim-öğrenim yoluyla “örgütlenmeyi” ilk başlatan Süleymancılar, Fethullah Gülen‘e rol model oldu.
Polis cenazeyi durdurdu
1957’de Bursa’da yaşanan bir dinci ayaklanma, Süleyman Hilmi Tunahan için sonun başlangıcı oldu.
Bursa Ulu Camii’ye gelen ve “mehdilik” iddiasında bulunan bir takım dinciler gözaltına alındı. İfadelerinde kendilerini Süleyman Hilmi Efendi’nin gönderdiğini iddia ettiler. Bunun üzerine Süleyman Hilmi Tunahan, 59 gün Kütahya hapishanesinde tutuldu. Ve...
Tarih: 16 Eylül 1959
Süleyman Hilmi Tunahan öldü. Süleymancılar, Fatih Sultan Mehmet’in mezarının da bulunduğu Fatih Camii haziresine defnedilmesi için Demokrat Parti‘ye başvurdu.
DP Hükümeti’nin izin verdiği söylentisi yayıldı ve cenaze Fatih’e götürülmek üzere yola çıkarıldı. Fakat kalabalığın önü polisler tarafından kesildi.
Fatih Camii haziresine gömülme izni verilmemişti.
Polis olay çıkmaması için Karacaahmet Mezarlığı’nda mezar yerini bile hazırlamıştı ve cenaze oraya defnedilecekti!
Kalabalık Altunizade’den Karaca Ahmet istikametine döndürüldü. Süleyman Hilmi Efendi Karaca Ahmet Mezarlığına defnedildi.
İddiaya göre 1938’de bir sohbet meclisinde Süleyman Hilmi Efendi şunu söylemişti:
“Öyle devlet adamları, öyle hükümetler gelecek ki, bizim için kazdırılan mezarımıza bile bizi koymayacaklar!”
Yazı uzadı; Tenzile Erdoğan’ın mezarı yarına kaldı.
Süleyman Hilmi Tunahan, Tenzile Erdoğan ve Alevilik, Karaca Ahmet Mezarlığı’nda nasıl buluştu? Ahmet Erdoğan’ın mezarı dini kurallara uygun olmamasına rağmen neden buraya taşındı? Evet yarına...
Erdoğan’ın annesi
Soner Yalçın
Yayınlanma: