Özlem Gürses’e konuşan Suat Kınıklıoğlu, “AKP’de bir yenilenme olabileceğine dair inancım kalmadı. CHP’nin inandırıcılık sorunu var. MHP’nin durumu belli. HDP’nin de bu haliyle Türkiye’yi kapsaması mümkün değil. Yeni bir siyasi parti tek çıkış yolu olarak gözüküyor” dedi.

Davutoğlu’nun bağımsız bir başbakan olmadığını söyleyen Kınıklıoğlu “Herkes şunu biliyor ki kararlar Başbakanlık’ta değil Saray’da alınıyor. Erken seçim olursa Türkiye bedel öder” dedi

“SİZE de sanki hiç seçim olmamış gibi gelmiyor mu?” Son zamanlarda sosyal medyada en çok paylaşılan soru bu... Gerçekten de öyle; koalisyon kurulamıyor, parlamentoda geniş temsil kabiliyetine rağmen hiçbir parti birbiriyle konuşmuyor, “erken seçim olacak mı olmayacak mı ?” Başbakan bile bu sorunun yanıtını bilmiyor. Ülke tam bir siyasi tıkanmışlık içinde... Üstüne son günlerin aralıksız süren terör ve şiddet gündemi eklendi. İşte içinden geçtiğimiz bu belki de en karmaşık dönemi AKP’lilerle konuşmaya devam ediyorum. Çünkü anlaşılan o ki, bu düğümü yine ancak AKP çözebilir, kendi içindeki “kirliliği”, “otoriterliği” ancak AKP bitirebilir. Suat Kınıklıoğlu AKP’de bir dönem vekillik yapmış bir siyasetçi. Son olarak da Ankara’da Mansur Yavaş kampanyasının danışmanlarından biriydi. Tespitleri ve anlattıkları önümüzdeki günlerde de Türkiye’yi zor günlerin beklediğini gösteriyor.

‘TÜRKİYE GİDEREK KABİLELEŞİYOR’

- Siyasi bir teşhis koymak gerekirse Türkiye’de ne oluyor şu anda?
Türkiye birkaç şeyi aynı anda yaşıyor. 2011’den sonra ama özellikle 2013 Gezi Olayları’ndan sonra gördüğümüz “rahatsız edici otoriterliğin” 7 Haziran seçim sonuçlarını yok sayacak ve değiştirecek siyasi hamleler attığını görüyoruz. Türkiye toplumunun dokusunda çatırdama var. Türkiye yavaş yavaş kabileleşiyor. Kamusal söylem kabileleşti. Herkes kendi kabilesiyle oturuyor kalkıyor, kendi kabilesinin medyasına konuşuyor, onun sosyal medya hesaplarından besleniyor ve sonuç olarak sürekli aynı şeyi yeniden üretiyor. Ulus olma özelliklerimiz bir bir aşındırılıyor.
- Bu 8 Haziran sabahına kadar AKP’ye yarayan ve oy getiren bir yaklaşımdı ama son seçimlerde seçmen farklı bir mesaj vermedi mi?
7 Haziran’da seçmen sağduyusunu gösterdi, neredeyse gram hesabıyla bir karar verdi. Seçmen şunu söyledi : AKP’nin tek başına iktidarını istemiyorum, başkanlık sistemini de istemiyorum. Aranızda anlaşın, bir koalisyon kurun ve artık biraz daha uzlaşı ile ülkeyi yönetin...
- Siyaset niye yapmıyor üzerine düşeni?
Hepimizin şaşırdığı şey şu oldu; 8 Haziran sabahı herkes rahatlamış olarak kalktı ama birkaç gün sonra sonra Deniz Baykal’ı Tayyip Bey’le müzakere eder halde bulduk. MHP lideri Bahçeli’nin daha seçim gecesi yaptığı kapıları kapatan konuşması insanları sarstı. Bu seçim sonuçları ile seçmenin beklediği bir düzeltme yapmak mümkündü. Son yılların aşırılıkları, dengesizlikleri bir CHP ve MHP koalisyon hükümeti tarafından düzeltilebilirdi.

SEÇİM OLURSA MHP OYLARI DÜŞER

- Niye olmadı bu? Sizce MHP ne yapmaya çalışıyor, siyasi stratejisi nedir?
MHP’deki hesap; diğer 3 partiden ayrışıp, kendisini mevcut memnuniyetsizlikten uzak tutup partiyi “ben farklıyım” algısıyla bu işten kârlı çıkmak. Ama seçmen MHP’ye tepkili. Eğer erken seçim olursa MHP oylarının ciddi oranda düşeceğini tahmin ediyorum.
- AKP-CHP hükümeti niye kurulamıyor? Kurulamazsa sizce Cumhurbaşkanı hükümeti kurma görevini Sayın Kılıçdaroğlu’na verir mi?
45 günlük bir süre var, 23 Ağustos’ta bitecek. Ahmet Bey o süreyi mümkün olduğu kadar uzatacaktır. 7 Haziran’dan bu yana muhalefetin de stratejik aklının olmadığı görüldü. Meclis Başkanlığı seçiminde olanları, akıl almıyor. Meclis Başkanlığı seçimi Türkiye’de 7 Haziran coşkusunu ve iyimserliğini bitirmiştir. Birçok insanın sandığa gitmeyeceğini duyuyorum.

REZA ZARRAB UNUTTURULDU...

- Seçimden daha güçlü bir senaryonun MHP destekli azınlık hükümeti olduğu görülüyor.
Siyasette her şey olur. 23 Ağustos gününden bir gece önce her şey olur ve siyaset bunu allayıp pullayıp meşrulaştırmayı da becerir. Şiddet ve güvenlik ortamı devam ederse, Allah muhafaza her gün şehit cenazeleri kalkmaya devam ederse siyaset bunu meşrulaştırır, “Türkiye’nin menfaatleri bunu gerektiriyordu, onun için elimizi, gövdemizi taşın altına koyduk” denir. Ve kamuoyu bunu satın alır. Suruç katliamından bir gün önce Türkiye’de ne konuşuluyordu?
- Ne konuşuluyordu?
Reza Zarrab konuşuluyordu. Suruç’tan beri hiç duymuyoruz. Güvenlik çerçeveli bir siyasi iklimin içindeyiz: PKK, şehit, bomba, gözyaşı... İnşallah bu devam etmez, en başta PKK aklını başına alır ve tüm taraflar bu işleri durdurur.

Tayyip Bey’in hedefi, 276’yı yakalayıp fiili başkan olmak


- Neden birdenbire Türkiye “Bunlar Sünni kardeşlerimiz” noktasından hem IŞİD, hem de PYD’yi vurduğu bir gündeme geldi?
PKK’ya yönelik bu operasyonu ve IŞİD’i de aynı anda vurma kararını şu anda devam eden siyasi süreçten bağımsız okuyamayız. Bu artık sadece bir güvenlik meselesi olmaktan çıktı. Burada ince bir siyasi hesap var. Tayyip Bey Kürt seçmeninden ümidini kesti. 7 Haziran’da alınan sonuç muhafazakar Kürtlerin bile HDP’ye kaydığını gösterdi. Bu yüzden artık milliyetçi oya talip. Çözüm Süreci’nde zaten bazı sıkıntılar vardı ondan vazgeçmek de kolay oldu. Tayyip Bey şimdi “tekrar seçim”; kendisi öyle diyor ya, “tekrar seçim” ile 3 ya da 4 puan alırsam 276 ve yukarısını yakalarım, 4 yıl daha iktidar olur ve fiili başkanlık sistemine geçerim diye düşünüyor.
- Hedef bu mu yani?
Hiç şüpheniz olmasın. 7 Haziran’da azınlığa düşülmesine rağmen olanlara bakın: Davutoğlu bizim bildiğimiz anlamda bağımsız bir Başbakan değil. Sürekli “orayla” ya koordine etmek zorunda. Bugün artık herkes şunu biliyor: Kararlar Başbakanlık’ta alınmıyor, kararlar Saray’da alınıyor.

AKP bir tiyatro oynuyor seçim olursa bedel öderiz


- "Vur” emrini kim verdi sizce?
Tayyip Bey’in kararıdır. Onun oluru olmadan böyle bir operasyon yapılabilir mi? Sayın Davutoğlu kendi başına böyle kararlar alamaz.
- Koalisyonu kim kuracak kurarsa?
Şu anda Baykal’ın dediği gibi bir tiyatro oynanıyor. İktidar partisi ağustos ortası kamuoyu yoklamalarına bakacak. Bu gerginlik ve şiddet ortamı oylara nasıl yansıyor onu görmek isteyecek. Seçmenin bu şiddet sarmalına nasıl baktığı koalisyon görüşmelerinin akıbetini belirler. Havuz medyasındaki şahin tonlamaya bakın fotoğrafı görürsünüz. Acı ama maalesef gerçek.
- Davutoğlu sizce ülkedeki siyasi tıkanmayı ve bir süredir devam eden Cumhurbaşkanlığı krizini çözmek için böyle bir adım atmaz mı?
Keşke atsa. Buna kimin itirazı olabilir? Davutoğlu’na bu sebeplerden dolayı ümit bağlayan bir kısım AKP’li var. Bu yüzden Ahmet Bey’in etrafındalar. Ama Davutoğlu’nun onların beklediği oranda Saray’la arasına mesafe koyması pek mümkün değil. Meclis Başkanlığı seçimi ile birlikte Saray psikolojik üstünlüğü ele geçirdi.
- Türkiye’yi hep Tayyip Erdoğan mı yönetecek? Seçmen oy verdi ama yok hükmünde. Parlamenter demokratik sistem içinde buradan bir çıkış yoksa, buradan nasıl bir çıkış olacak?
Milletin daha görmesi gereken var demek ki... Olan bitene bakınca seçim olmamış gibi. Eğer tekrar seçim olur ve AKP 276 vekili bulursa esas o zaman Türkiye büyük bedel öder.
- Nasıl öder? Bir Ortadoğu ülkesi mi olur?
Türkiye artık tam anlamıyla bir Ortadoğu ülkesi oldu. Daha birkaç yıl öncesine kadar iyi kötü AB ile müzakere eden bir ülke iken şimdi her gün bombaların patladığı, gençlerin katledildiği, siyasetin çözüm üretemediği, hükümetin kurulamadığı bir ülke oldu. Türkiye ağır bir travmaya doğru hızla ilerliyor.

-Peki ne oldu AKP’ye? Nasıl gelindi buralara?

AK Parti 2011 yılından sonra belirli bir yola girdi. Bu bilinçli bir tercihti. 2011 meclis grubunda ve 2012 Büyük Kongresi’nde kapsamlı bir tasfiye oldu. Merkez profilli, mutedil insanlara kapı gösterildi, yerine daha ideolojik ve soru sormayan insanlar getirildi. 2007’de benim gibi demokratik bir dönüşümün eşiğinde olduğumuzu düşünerek partiye katılanlar olsun, muhafazakar olup partinin daha makul ve aklı selim unsurları olsun bu olup bitenin bir parçası değil. Bu işlerle mutabık olmanın imkanı yok.
Bu işlerin buralara gelmesinde alternatifsizliğin rolünü küçümsememek lazım. Halen kredibilitesi olan bir alternatif yok.

-Hala mı yok ?

Bence hala yok ! AK Parti’ye oy verip çıkış arayan bir seçmen var. Sıkışmış. Gidecek yeri yok. Yeni bir siyasi hareket ihtiyacı hiç olmadığı kadar acil.

AKP’YE NASIL GİRDİ NEDEN AYRILDI ?

Siz AKP milletvekiliydiniz ama aslında bir sosyal demokratsınız ?

Siyasi duruşumu iki kelime ile tanımlamam zor. 1995 yılında DSP’de Sayın Ecevit’le Yenimahalle İlçe Örgütü’nde çalışarak siyasete girdim. Daha sonra Rahşan Hanım’ın gadrine uğrayıp kendimizi partinin dışında bulduk. O zaman bu “siyaset bize göre iş değilmiş” demişbu defteri kapatmıştım.


-Ne oldu da ikna oldunuz ?

2006 – 2007 yılında Alman Marshall Fonu isimli bir düşünce kuruluşunun Ankara Ofis Direktörü’ydüm. O dönemde Abdullah Bey Dışişleri Bakanı idi. Tanıştık toplantılarda, sonra benim New York Times’ta çıkan bir yazımı çok beğenmiş. Birkaç şey arka arkaya geldi ve kendimi mecliste buldum.

-Yani size teklifte bulunan aslında…
Abdullah Bey’dir. Ben Tayyip Bey’i tanımazdım.

-Siz muhafazakar mısınız ?
Hayır değilim, özgürlükçü demokratım.

-Bugün kamuoyunun büyük bir bölümü “yetmez ama evetçi” liberallere öfke duyuyor, bu eşiğin atlanmasında büyük rolleri oldu diye.

Bugün kamuoyunun “yetmez ama evetçilere” kızmalarını anlıyorum. Onlara hak vermek için çok sebep var ama o zaman liberallerinneden “yetmez ama evet” dediğini de iyi anlıyorum.İki taraf ta haklı.
12 Eylül 2010 referandumunda alınan % 58 ve 2011 seçiminde alınan % 50 oy partiyi güç sarhoşu yaptı. Güç yozlaştırır – mutlak güç mutlak yozlaştırır! 2011 seçiminden sonra partinin daha muhafazakar bir istikamete gireceği görülüyordu. Bunu 2012 Kongresi’nden sonra da köşemde yazdım ama % 50 ile kazanılan bir seçimden sonra bizi kimse dinlemedi.

-Durum buysa bile, bir çıkış yolu yok mudur buradan, hem kendisi hem Türkiye için ?

Suruç’tan bu yana devam eden şiddet sarmalı maalesef Türkiye’nin daha yaşaması gerekenleri olduğunu gösteriyor.
AK Parti’de bir yenilenme olabileceğine dair inancım kalmadı.
Türkiye’de yeni bir siyaset hareket zorunlu, yeni bir siyasi parti tek çıkış yolu olarak gözüküyor.
Bu muhalefet partileriyle olmuyor. İçlerinde çok iyi insanlar var ama bu kurumsal kimlikleriyle olmuyor. Bakın CHP çok iyi bir kampanya yürüttü ama CHP’nin bir inandırıcılık sorunu var, tarihsel bagajı var. Anadolu’daki CHP algısını kırmak bir jenerasyon alır. MHP’nin durumu belli. HDP’nin bu haliyle Türkiye’yi kapsaması mümkün değil.

-Çıkacak mı bu parti peki ? Siz böyle bir şey duyuyor musunuz ?  Abdullah Gül’le ?

Yok, şu anda duyduğum bir şey yok. Ben bunu Türkiye’nin siyasi geleceğini önemseyen biri olarak temenni mahiyetinde söylüyorum.

-Bugün Abdullah Gül’ün öncülüğünde yeni bir hareket tabanda karşılık bulabilir mi hala ?

Bilmiyorum, bunu kamuoyu araştırma şirketlerinin ölçmesi lazım. Seçmen profili çok değişti Türkiye’de. Anlamak zor. Seçmenin siyasete bakışı çok daha pragmatik, siyasetin eski saygınlığı yok, siyasetçiye güven yok… Ayrıca bir miktar bıkkınlık var seçmende. Yerel seçim, cumhurbaşkanlığı ve genel seçim. Şimdi tekrar sandığa git diyoruz. Yoruldu millet...
Haklılar. Gezi oldu, 17-25 Aralık oldu, 2014 Mart’ında yerel seçimlerde hiçbir şey değişmedi. Türkiye’deki medyanın vahim hali sebebiyle seçmenin gelişmeleri hazmetmesi ve reaksiyon göstermesi zaman alıyor. Bence seçmen son 4 yıldır olanlara ilk reaksiyonunu ancak 7 Haziran’da gösterebildi. Bunun da normalleşme için yetmesi gerekiyordu ama Tayyip Bey muhalefetin de fotografı doğru okuyamamasından yararlanarak 7 Haziran’ı geri çevirme gayreti içerisinde.
Bugün her 4 parti de tıkanmış durumda. Türkiye’nin geleceğine yönelik bir umut bir heyecan yaratamıyorlar. Hepsigünü yönetmeye çalışıyorlar. Bu yüzden dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum: Yeni bir siyasi harekete ihtiyaç var!