Beyaz piyanonun arkasında yaşandı


Ferdi Özbeğen’in vasiyetini beğenmeyen Hilmi Mutlu (Özbeğen) hakkını istiyor.

Benim kuşağım ve benden öncekiler için eşcinsel evliliğinin hep tahayyül edilemez bir kavram olduğunu düşünürdüm. Bir erkeğin sevdiği bir erkekle, bir kadının sevdiği bir kadınla evlenebilme ihtimalinin kimi ülkelerde gerçekleşmeye başladığı 2000’lerin başından beri de neden böyle bir ihtiyaç duyulduğunu da anlamakta güçlük çekerdim.
LGBT hareketi sadece cinsellik olarak değil, yerleşik düzenin bütün kalıplarına karşı çıkarak gelişmişti. Evlilik ise bu toplumun en ilkel, en dayatmacı, en sıradan kurumlarından biriydi.
Kuşkusuz, toplum gibi ben de evrildim. Meselenin sadece yüzük takmaktan ibaret olmadığını anladım. Oysa bunu bizlerden çok daha önce hayal etmiş, hatta yasaklara rağmen kendi yöntemini bulmuş eski kuşaklar vardı. Keşke, geçen cuma günkü Amerikan Yüksek Mahkemesi’nin evlilik eşitliğini tarihi bir hak olarak tanıyan kararına tanıklık edebilselerdi.
Keşke Ferdi Özbeğen hâlâ aramızda olsaydı.
Gençliğinde çektirdiği fotoğraflarla pek çok genç erkeğin yüreğini hoplatan beyaz piyanonun ardındaki efsaneyle hayatının son yıllarında sık sık telefonda konuşma imkanım olmuştu.


Ferdi Özbeğen hayat arkadaşını evlat
edinerek yasanın açığından faydalandı.

Uzun sohbetlerde anılarını anlatır, aşklardan bahsederdi. Hayatını paylaştığı Hilmi Mutlu’yu 1999’da evlat edinmişti. Henüz eşcinsel evliliğini kanunen tanıyan bir ülke yoktu dünyada, kavram bile pek çokları için çok yeniydi. Dönemin Hürriyet gazetesinde şöyle bir ifade yer alıyor: “İki eşcinselin yaşantısını konu alan ’Çılgınlar Kulübü’ benzetmesine...”
Uzun bir ’Yok canım ne alakası var, kanuni hakkım bu benim’ açıklamasının ardından “Benim yaşam şeklimle bu olayın hiç bir ilgisi yok” cümlesi de çıkıyor ağzından.
Ferdi Özbeğen’i sahnede son izlediğimde Liberace’nin Las Vegas’taki şimdi müze olan evinde satılan broşlardan birini takıyordu. Hilmi’yle ilişkisi de tıpkı “Behind The Candelabra” filmine de konu olan Liberace’nin sevgilisi Scott Thornson’ı andırıyordu. Basının baskını başından savmak için Liberace 16 yaşında tanıştığı Scott’ı evlat edinme girişiminde bulundu, ama devamı gelmedi. Aralarındaki yaş farkı 48’di.
Las Vegas’ın şamdanlı piyanisti genç sevgilisini estetik ameliyatlarla kendisine benzemesini bile sağladı.
1986 yılında Thorson ABD tarihinin ilk gay nafaka davasını açtı ama 95 bin dolara mahkeme dışında uzlaşıldı. Tabii ki, Liberace kamuoyu önünde hiçbir zaman eşcinsel olduğunu ya da Thorson’la ’karı koca ilişkisi’ yaşadığını itiraf etmedi.
Ferdi Özbeğen aslında Liberace’nin bile yapamadığını yaptı. Hayatını geçirdiği insanla yasalar izin vermediği için resmen birlikte olmayan nice eşcinselin başvurduğu yöntem evlat edinmeydi. Recep Tayyip Erdoğan bir keresinde “Tüzüklerle savaşarak geldik” demişti ya, işte binlerce eşcinselin başvurduğu oyuncaklı yöntem de buydu; yasaklara nanik yapmaktı.
Eşcinsel evliliği bir ömrü beraber yaşama vaadinden, düğün gecesi çalınan Nükhet Duru şarkılarından ya da en güzel damatlığı giymekten ibaret değil.
Bunca yıldır bu kanunun geçmesi için mücadele edenlerin eşitlik arzusu pratik nedenlere de dayanıyor.
Karı-kocaya tanınan sosyal sigorta, miras hakkına, vergi indirimine sahip olmak gibi.
Ferdi Özbeğen vak’asında ise her şey güllük gülistanlık değil. Sanatçı bütün malvarlığını Türk Eğitim Vakfı’na bağışladığı için Hilmi Mutlu (Özbeğen) vasiyetin iptali davası açtı. Görüyorsunuz, evliliğin bazı tarafları herkes için aynı işliyor.

Hükümet ilk kez tehdidi gördü

Polis neden vurdu?




İstanbul Pride’ına bu sene Toma saldırısı damga vurdu.

- HDP barajı geçti ve Erdoğan’ın bütün hesaplarını bozdu. Seçim öncesi emir eri Yalçın Akdoğan’ın takıntılı bir şekilde HDP’ye lezbiyen adaylar üzerinden saldırmasını hatırlayın. Bir konuşmasında dokuz kere lezbiyen sözcüğünü tekrarlamıştı. O bilinçaltı, o nefret bu sene öç almaya dönüştü. Erdoğan’ın ordusu Erdoğan’ın öcünü aldı.
- ABD’de eşcinsel federal bazda evliliği yasalaştı. ABD Konsolosluğu zaten gökkuşağı bayrağı asmıştı. Beyaz Saray gökkuşağı renklerine boyandı. Ama bundan önce ABD Dışişleri, aralarında Türkiye’nin de olduğu bazı ülkelerde eşcinsel haklarına destek vereceğini açıklamıştı. Kısacası, o cuma günü Türk Hükümeti eşcinsel haklarının kaçınılmaz olarak yakında gündeme geleceğini anladı.
Şimdi görev Mahmut Tanal’da: Sadece Toma’ya çıkmakla olmaz, o Toma’ya çıkarak tarihi bir sorumluluğu omuzladı. Eşcinsel evliliğini kamuoyunun gündemine sokmak zorunda CHP milletvekili. Suyun bir akışı vardır, kimse döndüremez, durduramaz: Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında.

40 yılda büyük başarı

Rakamlarla direniş tarihi




Hayatı boyunca eşcinsel dostu olan Yargıç Kennedy tarihi kararın gerekçesini kaleme
aldı.

- Geçen cumaya kadar ABD’deki 36 eyalet eşcinsellere evlenme hakkı tanıyan evlilik eşitliği kanununu tanımıştı. Yani ABD’nin yüzde 70’i. Barack Obama ilk başlarda eşcinsel evliliğine karşıydı, ancak sonraki yıllarda bu konuya destek veren ilk ABD Başkanı oldu ve fikrini değiştirdiğini söyledi.
- Kamuoyu araştırmalarında eşcinsel evliliğine destek verenlerin oranı 1996’da yüzde 27’den 2014’te yüzde 55’e fırladı. 18-29 yaş grubu arasında destek oranı yüzde 80.
- ABD eşcinsel evliliğini tanımakta diğer ülkelere kıyasla epey geç kaldı. 2000’den bu yana 20 ülke bu hakkı tanımıştı zaten. İrlanda bile geçen ay 3’te 2 çoğunlukla yasayı geçirdi.
- ABD’de kamuoyu desteğinin bu denli hızlı değişmesinin en önemli nedeni insanlarının başkalarının hayatlarına karışmama farkındalığı. İki eşcinselin birbiriyle evlenmesinin heteroseksüellere oluşturduğu herhangi bir tehdit olmadığının ayırdına varılması.
- LGBT hareketi pek çok sosyal harekete kıyasla daha genç. İlk kökleri II. Dünya Savaşı’nın sonuna dayanıyor. İlk kez örgütlü eyleme geçilmesi ve kamuoyunda bilinçlenmeye neden oluşu New York’un West Village semtinde, Christopher Street’te yer alan Stonewall Inn adlı bara yapılan polis baskını. 1969’daki Stonewall Direnişi hem Pride’ın hem de gay hareketini başlangıcı olarak sayılıyor. Kısacası, 40 küsur yılda büyük bir zafer elde etti LGBT grupları.
- Sadece 2012 seçimlerinde gay hakları grupları kampanya için 12 milyon dolar harcama yaptı. Aynı yıl 3.8 milyon dolar lobicilik faaliyetlerine harcandı.
- Yüksek Mahkemeni’nin kararını kaleme alan Yargıç Anthony M. Kennedy’i Cumhuriyetçi Başkan Ronald Reagan atamıştı. Mahkemenin muhafazakar üyelerinden biri 78 yaşındaki Kennedy. Californialı yargıç tarihi bir karar bildirgesi kaleme alınarak evlilik hakkının temel bir insan hakkı olduğunu, Anayasa’nın toplumun bilinciyle birlikte gelişebilme becerisine sahip olduğunu vurguladı. Kennedy, muhafazakar ama bugüne kadar eşcinsellikle hiçbir sorunu olmadı. Yıllar önce Sacramento’daki evinin yanına bir eşcinsel çift taşınınca onlara güle güle oturun’a gitti. “Onlar beni tolere ediyorsa ben onları neden tolere etmeyeyim” dedi.

İzlemediyseniz beş video




“Dope” bu senenin şimdilik en
eğlenceli filmi.

- Kendrick Lamar’ın “Alright” şarkısına çektiği klip... Bana biraz Wim Wenders’in “Berlin Üzerindeki Gökyüzü” filmindeki melekleri andırdı, bambaşka bir açıdan tabii ki.
- Kanye West’in Glastonbury’de “Bohemian Rhapsody” söyleme girişimi. Komik tabii, neden deli gibi auto-tune kullandığının kanıtı.
- Bu senenin en iddialı filminin fragmanı yayınlandı: Creed. Rocky’nin ezeli rakibi, sonradan dostu Apollo Creed’in soyadı tabii ki... Ama hikaye Creed’in oğlu. Sonbaharı nasıl bekleyeceğim?
- Seth Rogen önümüzdeki sene en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü alacak mı? “Steve Jobs” filminin fragmanında Apple kurucularından Steve Wozniak’ı canlandırdığı sahnelere bakılırsa epey iddialı.
- “Dope.” Kısaca söyleyeyim, mükemmel bir film. Son zamanlarda en çok eğlenerek izlediğim film. Bazı hataları, eksikleri var, ama çok güzel. 90’lar hip-hop’una meraklı, Los Angeles varoşlarında yaşayan ’inek’ öğrenciler baş kahramanları.

Romantik şiirsel, hüzünlü

Yaşlıların arasında 90’lar müziği




Belle and Sebastian konser sırasında
izleyicileri sahneye çıkardı.

Yaşı ilerlemeye başlayan insanlar gibi ben de sıklıkla yaşlanmaktan bahsediyorum. Şu diziyi izleyeli şu kadar sene oldu, şu albümün çıktığını hatırlıyorum... Hatta Emre Belözoğlu’nun ilk maçını bile... O zamanlar hepimiz ne kadar temizdik... Gençtik...
Geçenlerde Radio City’de İnternet’in ilk yıllarında keşfettiğim Belle and Sebastian’ın konserine gittim.
Amazon’dan CD siparişi veriyordum ve bu grubu önermişti site. Hemen “The Boy With the Arab Strap”i ısmarladım.
“500 Days of Summer” filminde ana karakterin kız arkadaşı yıllığına bu grubun bir şarkı sözünü yazınca o şehirde satışlar patlamıştı...
“Get Me Away From Here I’m Dying” o yıllarımın marşlarından biriydi.
Belle and Sebastian şiir gibi şarkı sözleri, yumuşak ve bazen hüzünlü, bazen eğlenceli melodileriyle hayatıma yer etmiş gruplardan biri.
İlk kez onları canlı izleme fırsatı ise 2015 yılınaymış...
Radio City’ye girer girmez etraftaki insanların yaş ortalamasının büyüklüğünü fark ettim. Ya kendimi bilmiyorum, ya da farkında değilim. Hâlâ kendimi 20’lerimde sanıyorum....
Ama ciddi yaşlı gözüküyordu izleyici...
Bu ilk moral bozukluğu oldu. Aslında 40’ın üstüne hitap etmeleri normal. Sık sık albüm çıkarsalar da kemik dinleyici kitlesi onları 90’ların ortasında keşfetti.
Grubun kataloğu o kadar geniş ki, setlist’te en sevdiğim şarkılara yer kalmadı. Hevesim kursağımda kaldı...
“Nobody’s Empire”daki bir bölümü ise konserde fark ettim...
Şimdi iki çocuk sahibi olan bir kadından bahsediyor... Ama insanların özgürlükleri için hâlâ sokaklardasın, diyor...
Biz böyle bir kuşağız galiba... Pek çok arkadaşım çoluk çocuk sahibi oldu... Ama gençlik enerjilerini kaybetmedi. Gezi’de sokaklara dökülenler, Balyoz davasının haksızlığını ısrarla yazan arkadaşım Ezgi Başaran mesela, Silivri’de nöbet tutan genç kadınlar... Onları düşündüm...
Hiç kimsenin imparatorluğunun boyundurluğu altına girmeye niyetleri yok.

İletişim: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @orayegin.