Adı Şafak Demirci idi... Genç, güzel, her şeyden önemlisi çok zeki bir kızdı...
1986 yılında, ben Sabah Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni iken Şafak Hanım, gazetenin ilan servisi sorumlusuydu.
Bir gün neşe içinde geldi ve:
“Ben evleniyorum Rahmi Bey” dedi.
Gözlerinin içi gülüyordu. Bir mutluluk denizinde yüzer gibiydi.
O evliliğin kendinin acı sonu olacağını ve felaketle biteceğini nereden bilebilirdi?

* * *

“Şanslı damat adayı kim?” diye sordum.
“Can Tanrıyar” dedi ve devam etti:
“Ah onu bir görseniz Hollywood aktörü sanırsınız. Uzun boylu, yakışıklı mı yakışıklı.”
...Ve Şafak evlendi. Mutlu geçen ilk yıllarda iki de oğlu oldu. Sonra acı dolu, çileli, ıstıraplı yıllar başladı. Çünkü, çok sevdiği kocası onu başka kadınlarla aldatıyordu!

* * *

Şafak, büyük bir özveri ve insanüstü sabırla kocasını yola getirmeye çalıştı, başaramadı.
Yakışıklı Can Tanrıyar, yaradılış icabı çapkın bir adamdı. Evini ihmal ediyor, zamanının çoğunu şarkıcı, dansöz veya artist sevgilileriyle geçiriyordu.
Evde kendisini, güzel, kalbi onun için çarpan, âşık bir kadının beklediğinden habersiz gibiydi.
Şafak’ın günleri, pencerenin önünde sabahın dördüne, beşine kadar, acılar içinde, kocasını beklemekle geçiyordu.
Kocası ise o sırada başka kadınların kollarındaydı!

* * *

Şafak, evliliklerinin 15’inci yılında artık dayanamadı ve Can Tanrıyar’dan boşanmak zorunda kaldı.
Kadınlık gururu yıkılan ve kocasına “Bir gün anlayacaksın kıymetimi” diyen Şafak kısa bir süre sonra üzüntü ve kederden menhus bir hastalığa yakalandı!
Doktorlar “Akciğer kanseri” teşhisi koydular!
Hayattan o kadar soğumuştu ki, yaşama isteği kalmamış, kanserle fazla mücadele bile etmemişti.
Çok sevdiği adamın ihanetleri onu çökertmiş, ruhunu ve bedenini yıpratmış, içinde, hastalıkla mücadele arzusu kalmamıştı.
“Ölüm tüm bu ıstırapların sonu” diye düşünüyordu...
Ve boşandıktan dört yıl sonra, 2004 yılının 14 Aralık günü öldüğünde henüz 46 yaşındaydı.

* * *

Talihsiz genç kadın, sevdiği adama yazdığı eski bir mektupta:
“Alkol, sigara... Ciğerlerim Tekel bayiine döndü,
Bir türlü bitmek bilmedi kanayan yaram,
Beynimde sabahlara kadar başka kadınlarla el ele, dudak dudağa dans eden bir adam,
Raks ettiği fahişeler ve 15 yıllık kocam.” diye acısını dile getiriyordu.

* * *

Can Tanrıyar şimdi bin bir pişmanlık ve azap içinde...
“Öbür dünyadan bu dünyaya hesap sorma zamanı” diyerek bir kitap yazdı. Adı: “Yakarım Canını”
Diyor ki:
“Suratıma tüküreceklerini bile bile, rahmetli eşimin vasiyetini yerine getirmek ve bu kitabı yazmak zorundaydım”
İnsan bazen kendisinin celladı olabilir. Bu kitap bir “kendi kendini yargılama” vakasıdır.
Yanlışınız varsa, kalp kırdıysanız ve özellikle de “ah” aldıysanız, belki siz de aynı şeyi yapmayı deneyeceksiniz.
“Ah almanın bedeli” çok ağırdır.
Kitabı okurken, “Bir insan kendi kendisini nasıl böyle acımasızca yargılayabilir?” diye düşünmeden edemedim.
Rahmetli Şafak, eğer bu kitabı okuyabilseydi, vicdan azabı çeken, derin psikolojik acılar içinde kâbuslar gören Can Tanrıyar’ı herhalde affederdi!

AKP-MHP gizli ortaklığı!


İçişleri eski Bakanı ve Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan’a göre:
AKP ile MHP, aralarında söylem birliği olmamasına rağmen tatbikatta aynı yönde hareket var.
Yaşanan olaylar, ortada AKP-MHP gizli ortaklığı olduğunu gösteriyor.
İki partinin söylemleri birbirinden çok farklı. Ancak uygulamada ortaklık olduğu artık ortaya çıktı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçiminde bile ‘Gizli AKP-MHP anlaşması” olduğu anlaşıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Davutoğlu hükümeti kuramazsa CHP’ye kurma görevi verecek. CHP de kuramazsa tekrar AKP’ye verecek ve azınlık hükümeti kurulacak.
Bu durumda Devlet Bahçeli’nin güven oylamasına girmemesi ya da girip çekimser kalması AKP’nin kuracağı azınlık hükümetinin güvenoyu alması için yeterli olacak.
MHP destekli AKP azınlık hükümeti hiç sürpriz olmaz!”

Gü­nün Sö­zü

Bir şey bilmiyorlar, işin kötüsü bilmediklerini de bilmiyorlar!