Irak’ta Türkmenler yok ediliyor. Türkmen kenti olarak bilinen Tuzhurmatı başta olmak üzere bölge elden çıkmış durumda. Suriye’de yaşayan Bayır Bucak Türkmenleri de en zor dönemlerini yaşıyor. Orada yaşananları eski Türkmen Meclisi’nin Başkanı Samir Hafez’den dinliyorum:

FOSFOR VE MİSKET BOMBALARI


“73 köyümüzden ikisi hariç, diğerleri, boşaltıldı, ya bombalandı, ya da Esad’ın ordusunun eline geçti. Türkiye sınırındaki Yamadi ve Salor köylerimize henüz dokunulmadı. Rusya’nın ağır bombardımanından kaçanlar bu iki köye sığındı. Ancak, Ruslar bölgeden ayrılınca hepsi köyüne döndü.
Bizler, 4.5 yıldır savaşıyoruz. Toprağımızı, namusumuzu korumakla biz şerefimizi koruyoruz. Varil bombalarını 4.5 kilometre yükseklikten atıp kaçıyorlar. Buna rağmen 3.5 kilometre menzilli silahlarımızla helikopter ve hatta uçak düşürdük. Saldırılarında yüzlerce ölü verdiler. Lazkiye caddeleri ölü ve yaralı dolu. Hastaneler yaralılarla dolup taşıyor. Hatta taziye okuyan bile kalmadı.
Eskiden Esad’ın uçakları 4 füze atıp kaçıyordu. Şimdi ise iki uçak kalkıyor, 90 dakika sonra iki uçak daha geliyor. Yine 90 dakika sonra yeni saldırılar oluyor. Bu saldırılar sırasında misket bombaları, hatta suyun altında bile yanan fosfor bombaları da atıyorlar. Denizden atılan füzeler 6 metre boyunda, 500 kilogram ağırlığındaki füzeler deprem hissi veriyor. Üstelik Suriye’nin üstünde tam 10 casus uydu var. Böylece fare deliğini bile görebiliyorlar.

ŞİŞENİN TIPASI GİBİ


Suriye’nin kuzeyinde kurulan PYD, PKK güçleri uzarsa Fırat’ın batısına geçip Afrin’e (Afrin’in yarısı Kürt, yarısı ise Türkmen ve Arap) gelinirse Bayır Bucak’a neredeyse birkaç adım kalınır ve denize de açılırlar. Bunun arkasından da devlet olma gelir. Biz bugün şişenin tıpası gibiyiz. Önce uçaklarla Ruslar saldırıyordu. Şimdi Rusların 8 bin askeri, 80 bombardıman uçağı var. 36 adet helikopteri oldu.
G-4 helikopterleri Lazkiye’nin karşısından kalkıyor 5-6 dakika sonra Bayır Bucak’ta oluyor. Birden 4 kilometre yükseklikten alçalıyorlar.

DÜŞMAN SEVİNMESİN


Müthiş bir mücedele devam ediyor. Bu arada köylerimizde ne evler kaldı, ne de okullar. Hatta ağaçlarımızı bile vuruyorlar. Ona rağmen gençlerimiz misket, fosfor bombalarına karşı direniyorlar. Yaralılarımızın sayısı yüzlerce. Şehitlerimizin sayısını ise düşman sevinmesin diye yazmayacağım. En kahraman komutanlarımızdan Zekeriya Abdullah’ın da aralarında bulunduğu şehitlerimiz oldu.

GÖÇ BAŞLADI AMA...


Sınıra doğru göç başladı. Türkiye’deki akrabalarımız bizleri gördü. Dünden itibaren gelenlerin bir kısmı köylerine dönmeye başladı. Peki Putin neden pazartesi günü Tahran’a gidecek? Tabii ki daha fazla asker istemek için. Halep’e 6 bin asker yetmedi, yine asker gönderilmesini isteyecek. Şii milisler Halep’ in güneyinde 200 bin aileyi göç ettirmek istiyor. Acaba Bayır Bucak onlara hediye mi edilecek, yoksa Türkiye’ye karşı kartını mı oynayacak. İran Ordusu, Lübnan Hizbullah’ı, Suriye, Irak, Bayır Bucak Türkmenlerine karşı. Umudumuz Türkiye.”
Bayır Bucak Türkmenleri’nin umudu Türkiye. Bugün 13.00’te İstanbul Rus Konsolosluğu önünde de eylem var.

Kılıçtaki kanı yalayanlar


“Çakı Dede”nin neler yaşadığını bilemezsiniz. Yaşanan bu gerçek öyküyü akrabası Hüseyin Yıldırım’dan dinliyorum:
“İngiliz subayı, Arap işbirlikçilerine getireceği her Osmanlı askeri başına 1 altın vereceğini söylüyor. Araplar, 20 kadar askeri yakalıyor. Ellerini, ayaklarını bağlayıp safa diziyorlar. Çakı Dede de yakalananlar arasındadır. Arap, diz çöktürdüğü askerlerin kalbine kılıcı sokarak sırayla askerleri şehit ediyor. Kılıcı çıkardıktan sonra kılıçtaki kanları da yalıyor. Başka bir Arap da öldürülen askerlerin başını kesip çuvala koyuyor.
Çakı Dede’nin öldürülmesine 3 asker kala İngiliz subayı geliyor, Araplara hitaben ‘ben sizden askerleri öldürmenizi istemedim. Canlı getirmenizi istedim’ diyerek vahşeti durduruyor. Çakı Dede de, sağ kalan diğer askerlerimizle birlikte esir olarak götürülüyor.
Askerlik ve esareti 9 yılı buluyor. Gittiğinden bu yana kendisinden hiç haber alınamayınca şehit düştüğü sonucuna varılıyor. Eşi, komşu köy olan Emirli’den birisiyle evlendirilmek isteniyor.
Hanımı götürmek için öğleden sonra Emirliden gelen köylülere, ‘Şehit eşidir, Akşam olsun da karanlık çöktükten sonra götürürsünüz’ deniliyor. Emirli Köyü’nden gelenler beklemeye başlıyor. İşte belki filmlerde olan bir olay gerçekleşiyor. Çakı Dede o gün ikindi vakti köyüne geliyor. Gerçek adı Mehmet Kazan olan Çakı Dede’nin oğlu Süleyman Kazan da halen hayattadır.”
Son dönemlerde insanların kafalarını kesmekle ünlenen IŞİD terör örgütünün yaptıkları, yıllar önce askerlerimizi kılıçla öldüren, kılıçtaki kanları yalayanları hatırlattığı için Hüseyin Bey, bu gerçek öyküyü bize bildirdi.