Bugüne kadar meydana gelen çatışmanın en şiddetlisini perşembe gecesi yaşadık. Saat 01.00 civarında öyle büyük bir çatışma başladı ki sanki kendinizi Bosna Hersek’te, Kobani’de çatışmaların içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Sabahleyin her tarafın dümdüz olacağını sanıyorduk. Çatışmalar sabah 07.00’ye kadar devam etti. 11 günlük sokağa çıkma yasağı sürecinde ilk kez bu kadar mühimmatın, ağır silahların kullanıldığına tanık olduk.”
Bu sözleri dün Cizre’de konuştuğum iki kişi benzer sözlerle anlattı. Bir başkasıyla konuştuğumda, “Aslında devlet teröristleri bırakın 11 günde, bir günde temizler. Ancak halkın zarar görmemesi için çok dikkatli davranıyorlar. Ne kadar dikkatli olunursa olunsun ister istemez vatandaşlar da olup bitenlerden büyük zarar görüyor” diyor.

KURŞUNA DİZDİLER


AKP hükümeti döneminde teröristler öylesine dokunulmaz olmuş, öylesine bazı ilçelere yerleşmiş ki her ev, her iş yeri sanki onların karargahı... Evlerden evlere geçitler kurulmuş, yer altından geçiş yolları yapılmış. Bakıyorsunuz ateş eden terörist şu evde, bakıyorsunuz görüntü vermeden yer altından 10 ev ötesine geçmiş.
Yıllarca devleti yanında göremeyen vatandaş, örgüte boyun eğmiş bir kere. Onları da suçlarına ortak etmişler. Onların de eline silah verip ateş ettirmişler. Dolayısıyla vatandaş kanun önünde kendisinin de suçlu olacağına inanmış. O yüzden, örgüte kafa tutmak, meydan okumak ne hadlerine?
Evleri sanki babalarının evi gibi kullanıyorlar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, yurttaşlara terör örgütüne karşı dik durmalarını öneriyorlar. Ama yıllarca devleti yanında göremeyenler o dik duruşu gösteremiyor. Çünkü hem canından, hem malından oluyorlar. 75 yaşındaki Selahattin Bozkurt, evine girmek isteyen silahlı teröristlere “Girmeyin” diyor. Onlara karşı direniyor. “Sen misin bunu diyen” deniliyor ve Selahattin Bozkurt’u kurşuna diziyorlar. Vatandaşın durumunu anlamanız için bu gerçek olayı aktardım.

TUZAK İÇİN İHBARLAR YAPILIYOR


Jandarma, polis çok dikkatli hareket ediyor. Barikatlar, hendekler, yolun devamı görünmesin diye bezlerle, kilimlerle kapatmalar örgütün bir taktiği. Ama onların isteği burada çok sayıda vatandaş ölsün, onlarca asker şehit edilsin, insanlar cenazelerini toprağa veremesin ve tam anlamıyla devlet düşmanı olsunlar.
Merak ediliyor, “İlçede top atışları niçin yapılıyor?” diye. Dün Cizre’de konuştuğum kişilerden birisi, “Hendekler, barikatlar el yapımı patlayıcı ve mayın dolu. O mayınları etkisiz hale getirmek için top atışı yapılıyor. Yoksa askerin insanları topa tutmak gibi bir çabası asla yok. Sokağa çıkma yasağının 11. günü bazı marketler açtırıldı. İnsanlar ihtiyaçlarının bir bölümünü alabildi. Güvenlik güçleri ellerinden geldiğince halka yardımcı olma çabasında. Bunu da kimse inkar edemez” dedi.
Teröristlerin öyle tuzakları var ki bu ülkenin gencinin, bu ülkenin güvenlik güçlerine karşı haince davranışlar içine girişine şaşarsınız. Televizyonlarda görüyorsunuz, evlerin çatısı yok. Çatılarda beyaz renkli, yuvarlak depoları görürsünüz. Bunlar su deposudur. Ama şimdi, o depoların içine yerleşen teröristler, uzun namlulu silahlarıyla oradan açtıkları deliklerden güvenlik güçlerine ateş ediyor. Futbol topunu patlamaya hazır bombaya dönüştürüyorlar. Bazı ihbarlar, güvenlik güçlerine “tuzak” için yapılıyor.

SINIRIN ÖTESİNDE


Son seçimde HDP Cizre’de oyların yüzde 91’ini, Silopi ve Nusaybin’de de oyların yüzde 85’ini almıştı. Ancak bugün yaşanan olaylar o insanların HDP’ye oy vermelerinden değil, tamamen ilçenin teröristlerin kontrolü altına alınmasına hükümetin seyirci kalmak istememesinden kaynaklanıyor. Bugün örgütün yörede gücü önemli ölçüde kırıldı ve kırılmaya da devam edecek gibi gözüküyor.
Olaylarla ilgili farklı düşünen, farklı yorumlar yapanlar da var. Hükümetin yeni bir “çözüm süreci” için masaya güçlü oturması için etkili bir mücadele yapılıyor. Hatta, “Görüyorsunuz çözülemiyor, o zaman isteklerini yerine getirilelim” anlayışının yerleştirilmesi için bu kadar silahın, mühimmatın gelişine önceden seyirci kalındığını öne sürenler bile var.
İnsanların can ve mal güvenliği kalmamış. Günde ortalama 8 bin civarında araç-giriş çıkışı yapılan Habur Sınır Kapısı 11 gündür kapalı. Irak tarafında tam 7 bin civarında Türkiye’ye ait araçlar gümrük kapısı kapatıldığı için giremiyor. Onların da perişanlığını düşünün. Sınır ötesine mal götürmesi gerekenler de Türkiye’den çıkamıyor. Kaybeden hep ülkemiz ve yöre insanı oluyor.