Ayla ÖZDEMİR / SÖZCÜ

KYK'nin internet sitesine girdiğinizde sizi şu manzara karşılıyor: Hocalar, alimler, sohbetler... Sitede Ahde Vefa programının duyurusu da yer alıyor. Anılacak isimler arasında İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanan ve idam edilen İskilipli Atıf da var.

Tarihçi-yazar Sinan Meydan, "1950'den itibaren yaşadıklarımıza baktığımızda kahramanların vatan haini, vatan hainlerinin de kahraman ilan edildiğini üzülerek görmekteyiz" diyor.


Gençlik ve Spor Bakanlığı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK), Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı'na bağlı olarak 1961 yılında kurulan ve yüksek öğrenim gören ve maddi olanaklardan yoksun öğrencilerin maddi yönden desteklenmesini amaçlayan bir kamu kurumu. Misyonu ise sosyal devlet anlayışı ve insan odaklı yaklaşımlarla yüksek öğrenim öğrencilerinin öğrenimlerine destek olmak ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunmak için, kredi/burs, barınma, beslenme hizmetleri ile sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler sunmak.

KYK, internet sitesindeki duyurular ve düzenlediği etkinliklerle tepki çekiyor. Tepki çeken etkinliklerden biri de Ahde Vefa programı oldu.

KYK'nin internet sitesine girdiğinizde sizi şu manzara karşılıyor: Hocalar, alimler, sohbetler... Sitede Ahde Vefa programının duyurusu da yer alıyor.


KYK, İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanan ve idam edilen İskilipli Atıf'ı Ahde Vefa programları kapsamında anacağını duyurdu. Programla ilgili duyuru kurumun internet sitesinde yer aldı. 

Anma programına yönelik KYK duyurusunda şu ifadelere yer veriliyor:

" KYK, Vefa Günleri programıyla

Gençlik ve Spor Bakanlığı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü, kültür ve medeniyet dünyamızın önemli isimlerine vefa gösteriyor. Hayatı, fikirleri ve eserleriyle ülkemizin maddi-manevi kalkınmasında emeği bulunan büyükleri genç nesillere tanıtmayı gaye edinen KYK, iki önemli ilim adamını daha “Vefa Günleri” programıyla anacak.

İskilipli Atıf Hoca Çorum’da anılacak

KYK Vefa Günleri kapsamında 17 Mart’ta da İskilipli Mehmed Âtıf Hoca anılacak. 1875 yılında Çorum’un İskilip kazasında doğan, Ankara İstiklal Mahkemesinin kararı üzerine 4 Şubat 1926’da idam edilen İslam âlimi Mehmed Âtıf Hoca’yı anma programına konuşmacı olarak avukat Ömer Kılıç, Dr. Mehmet Sılay ve İskilipli Atıf Hoca’nın hayatının anlatıldığı Kelebekler Sonsuza Uçar filminin yönetmeni Mesut Uçakan katılacak. Yard. Doç. Dr. Zekeriya Işık’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilecek program, 17 Mart’ta Çorum Devlet Tiyatro Salonunda saat 19’da başlayacak."

Devletin resmi kurumu KYK, İstiklal Mahkemelerinde yargılanmış ve idam edilmiş bir kişiyi "hayatı, fikirleri ve eserleriyle ülkemizin maddi-manevi kalkınmasında emeği bulunan büyükler" sıfatıyla anıyor.

"KAHRAMANLAR VATAN HAİNİ, VATAN HAİNLERİ KAHRAMAN İLAN EDİLİYOR" 

Konuyu Tarihçi-yazar Sinan Meydan ile konuştuk. Meydan, "1950'den itibaren yaşadıklarımıza baktığımızda kahramanların vatan haini, vatan hainlerinin de kahraman ilan edildiğini üzülerek görmekteyiz. Bunun devletin kurumları tarafından yapılması ise gidişatın vehametini ortaya koymaktadır.Tarih baştan yazılmaya ve insanlar hiçbir belgesi olmayan bu yalan tarihe inandırılmaya çalışılıyor" diyor.

İskilipli Atıf, "İngiliz ajanı bir vatan hainiydi" diyen Tarihçi-yazar Sinan Meydan bunu EL-CEVAP ve PANZEHİR adlı kitaplarında belgeleriyle ispatlamış. EL-CEVAP’ta ve PANZEHİR'de 1950′den 2013′e Cumhuriyet tarihinin neden, nasıl ve kimlerce çarpıtıldığı gözler önüne serilmiş ve Cumhuriyet tarihiyle ilgili en çok merak edilen konulara belgelerle açıklık getirilmiş.

 

Peki KYK'nın yere göğe sığdıramadığı ve adına anma programı düzenlediği İskilipli Atıf kimdir?

Sinan Meydan: Kurtuluş Savaşı karşıtı Alemdar gazetesinde Mustafa Sabri ile birlikte yazılar yazan biri İskilipli Atıf. Yazılarından birinde de "İslamın kilidini İngilizler koruyacak" diyen biri. İşte ulusal savaşta tutumu ve duruşu böyleydi. İslamın kilidini İngilizlerin eline bırakan bu adamlar, 1950'den itibaren bu ülkede kahraman ilan edildiler.

Alemdar gazetesi, Padişah Vahdettin ve Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin ortak imzasını taşıyan Atatürk’ün ve Anadolu’da emperyalizme karşı direnenlerin öldürülmesinin dinsel bir görev olduğunu belirten fetvayı yayınladı. Ardından da başkanlığını Atıf Hoca’nın yaptığı İslam Teali Cemiyeti’nin girişimiyle bir bildiri yazılarak, Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya dağıtıldı. Bu bildiride Atatürk için Selanik dönmesi, yankesici, fitneci, hain, haydut, alçak, melun, cani, zalim, hırsız, canavar gibi ifadeler kullanılıyordu. İskilipli Atıf'ın başında bulunduğu dernek, bu bildiriye imza atmıştı.

Peki İstikal Mahkemesi'nde neden yargılandı?

Sinan Meydan: 1924 yılında şapka dolayısıyla Frenk Mukallitliği ve Şapka (Batı Taklitçiliği ve Şapka) isimli bir kitap yazdı. Daha şapka devrimi olmadan.Kitabında şapkanın taklitçilik olduğunu ve dine aykırı olduğunu müslümanların fesiyle, fesinin pükülüyle islamiyete bağlı oldukları gibi safsatalar yer alıyor. "Müslüman fesinin püskülüyle müslümandır" diyor. Fakat bu kitap dolayısıyla asılmıyor, o kitabı yazdığı için yargılanmıyor. Kasım 1925'de Şapka Kanunu kabul ediliyor. Aralık ayından itibaren de bazı kışkırtıcılar bunu bahane ederek, Giresun'da, Rize'de, Antep'te, Maraş'ta, Konya'da bazı olaylar çıkarıyorlar. Hükümet bizi dinsiz yapacak, şapka geldi din elden gitti, yakında Kuran'ı kaldırırlar gibi saçma sapan iddialarla halkı kandıran bazı kışkırtıcılar var. Bunu nereden mi biliyoruz? Çünkü bu adamlar yakalanıyor. Mesela Rize'de şapkayı bahane ederek Rize halkını kışkırtarak isyan çıkaranlar yakalandığında onları kimse tanımıyor orada. Onların çoğunun, mahalle imamlarını filan ayaklandıranların başka yerlerden gelen insanlar olduğu ortaya çıkıyor. Hepsinin belgeleri var. Bu kışkırtıcılık olayları artınca İstiklal Mahkemeleri harekete geçiyor. Biliyorsunuz İstiklal Mahkemeleri gezicidir. Bu mahkemeler Maraş'a, Rize'ye isyan çıkarılan yerlere gidiyor ve olay yerinde durumu inceliyor.

Örneğin, Giresun İstiklal Mahkemesi Giresun'daki yargılamaları sırasında kışkırtıcıların elinde İskilipli Atıf'ın Frenk Mukallitliği ve Şapka adlı kitabının olduğunu görüyor. Bu kitabı kullanarak halkı isyana teşvik etmiş kışkırtıcılar. Rize de keza öyle. Bunun üzerine Giresun İstiklal Mahkemesi diyor ki bu kitabı yazan kişiyi çağırın bir bakalım. İskilipli Atıf'ı getiriyorlar ve "Bu kitabın isyancıların elinde ne işi var?" diye soruyorlar. İskilipli Atıf, "Benim haberim yok benim kitabımı almışlar, kullanmışlar. Ben bunu şapka devriminden önce yazmıştım" diyor ve beraat ediyor. Necip Fazıl bile bunu itiraf ediyor kitabında. Bu konuda beraat ettiğine dair belgeler var. Giresun İstiklal Mahkemesi heyetiyle birlikte gemiyle İstanbul'a dönüyor. Karısına yazdığı mektupta da anlatıyor bu durumu, "beni çağırdılar, sordular anlattım ve beraat ettim" diyor.

Ve sonra İstiklal Mahkemesi bir karar alıyor ve İskilipli Atıf'a "Artık bu kitabı basmayacaksın ve bir daha dağıtmayacaksın" diyor. Kitabın dağıtımını durduruyor. Çünkü Şeyh Sait isyanının çıktığı dönemler, şapka dolayısıyla halkın kışkırtıldığı dönemler. Fakat isyan çıkan yerlere bakıldığına bu kitabın oralara el altından dağıtıldığı görülüyor. Bunun üzerine bu sefer de Ankara İstiklal Mahkemesi İskilipli Atıf'ı yargılıyor. Ankara İstiklal Mahkemesi yargılamasında Mahkeme Başkanıyla İskilipli Atıf'ın konuşmalarında tüm gerçek ortaya çıkıyor. Bütün belgeleri toplayan mahkeme soruyor: "Rize'de isyan çıkaranların elinde bu kitap varmış, biz bu kitabı yasaklamıştık niye gönderdin? Malatya'da Demirci Mehmet ustaya bu kitapları niye gönderdin? Bunlar yasaktı, adamlar isyanları körüklemişler." Mahkemelerin elindeki deliller çok net ve açık, tarihleri ile makbuzlarıyla belgeli. Bunun üzerine kitapçılar çağrılıyor, bu kitapları basanlar çağrılıyor.İlk davada Giresun'da beraat eden İskilipli Atıf, kendisine yasak konulmasına rağmen kitapların dağıtımını sürdürdüğü için ikinci bir kez Ankara'da yargılanıyor. Bu kez eski defterler de açılıyor. Cumhuriyeti kuranlar, Şeyh Sait isyanından sonra artık daha dikkatliler. Çünkü o ayaklanma dini kullanarak Cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin olduğunu çok net olarak göstermiştir. Ve arkasında emperyalizm desteği var. İngiltere var, başkaları var. Bu nedenle TBMM'de 25 Şubat 1925'te kabul edilen "Dini ve Dinin Kutsal kavramlarını Siyasete Alet Edenler Hakkında Kanun"a göre dini kullanıp halkı kışkırtanların "vatan haini" sayılacakları belirtilmiştir. Onun için Cumhuriyet eski defterleri yeniden açmıştır. Kurtulus Savaşı yıllarında ihaneti görülmüş fakat sonradan affedilmiş kişilerle ilgili defterler Şeyh Sait İsyanı'ndan sonra yeniden açılmıştır. Ve bu defterler açılınca İskilipli Atıf'ın sicili ortaya çıkmıştır. Mustafa Sabri'yle birlikte Kurtuluş Savaşı yıllarında yediği naneler ortaya çıkmıştır. Ankara İstiklal Mahkemesi tutanaklarını okuduğunuzda Mahkeme'de İskilipli Atıf'a iki suçlamada bulunulduğu görülmektedir:

1- Sen bu kitapları dağıtarak halkı isyana teşvik ettin, kışkırtıcılık yaptın,

2- Kurtuluş savaşı yıllarında da ihanet bildirileri hazırlayıp halkı Mustafa Kemal'i öldürmeye teşvik edenlerin başında yer aldın.

Bunun tüm belgelerini ortaya koyuyor mahkeme.

Sonuçta Ankara İstiklal Mahkemesi İskilipli Atıf'ı Türk Ceza Kanunu'nun 55. Maddesi'nin "TC'nin Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun tamamen veya kısmen tağyir... veya ifayı vazifeden menine cebren teşebbüs edenler idam olunur, diyen muharrer fırkası mucibince" vatana ihanet suçundan idam etmiştir.

Ayrıca aynı mahkeme İskilipli Atıf'la birlikte yargılanan Babaeski Müftüsü Ali Rıza'ya da idam cezası vermiştir. Çünkü Mahkeme, Müftü Ali Rıza'nın da Yunan işgaline karşı direnilmemesi için çalışmalar yaptığını kesin olarak belgelemiştir. Bu iki idam dışında Ankara İstiklal Mahkemesi'nde yargılanan diğer hocalar ya beraat etmiş ya da hafif cezalar almıştır. Ömer Rıza (Doğrul), Tahirül Mevlevi, Elmalılı Hamdi (Yazır), Ahmet Hamdi (Akseki) gibi hocalar da yargılanmış ama suçsuz oldukları için beraat etmişlerdir. Eğer bizim Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının iddia ettiği gibi İstiklal Mahkemeleri'nin niyeti gerçekten de bir şekilde din adamlarını asmak olsaydı, bu din adamları beraat edebilir miydi?

"TARİH BELGEYLE YAZILIR"

Bugün mazlum yaratmak isteyenler ne yapıyorlar? "Mahkemenin elinde hiçbir belge yoktu! Mahkeme şapka karşıtı kitap yazdığı için İskilipli Atıf Hoca'yı astı!" diyorlar. Bu iddia tamamen gerçek dışıdır. İskilipli Atıf, kitap yazmaktan, Şapka Devrimi'ne karşı olmaktan veya şapka takmamaktan değil, hem Kurtuluş Savaşı yıllarında, hem de Cumhuriyet döneminde dini kullanıp kışkırtıcılık yapmaktan, halkı isyana teşvik etmekten o zamanki yasalara uygun olarak "vatana ihanet" suçundan idam edilmiştir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan diyor ki "Ali Çetinkaya yüzü kapkara bir katildir, cellattır! Ali Çetinkaya İskilipli Atıf Hoca’yı düzmece bir mahkemeyle 'Kararın infazına, şahitlerin sonra dinlenmesine' diyerek idam ettirdi!"

Ancak Ankara İstiklal Mahkemesi tutanaklarını okuduğunuzda Erdoğan'ın bu iddiasının da tamamen gerçek dışı olduğu görülmektedir.Mahkeme tutanakları elimizde, mahkeme sonuna kadar hem İskilipli Atıf'ı, hem şahitleri dinlemiş. Tarih belgeyle yazılır. Bunların anlattığı tarihin tek bir belgesi yoktur. Sözlerini ‘El insaf’ diye bitiren Erdoğan’a ben de belgelerle ‘El CEVAP’ diyorum. Ayrıca bu tür yalanlarla çocuklarımızın zehirlenmemesi için de onlara PANZEHİR veriyorum!

EL-CEVAP ve PANZEHİR, hatta CUMHURİYET TARİHİ YALANLARI (2 CİLT) adlı kitaplarımda Erdoğan ve yandaşlarının Atatürk ve Cumhuriyet tarihine yönelik iftiralarına belgeli cevaplar bulunuyor.