Özlem GÜRSES / İSTANBUL

Duayen gazeteci Hıfzı Topuz, etrafındaki dalkavukların Atatürk’e “başkan” olmasını önerdiğini ancak onun “Ben diktatör heveslisi değilim” diyerek reddettiğini açıkladı.

Foto: SÖZCÜ -Hıfzı Topuz, Özlem Gürses'in sorularını yanıtladı


Topuz, 93 yaşında... Atatürk dönemini de biliyor, AKP’li yılları da... Son yıllar için “Böyle bir baskı dönemi yaşanmadı” diyor. Başkanlık sistemi tartışmalarına Ulu Önder’in tavrıyla karşı çıkıyor: Etrafındaki dalkavuklar başkan olmasını istedi. O, “Diktatör değilim, heveslisi de olmadım” dedi.

Gazeteciler Sitesi’nde, bahçesi kedilerle dolu bir evde, yakasından hiç çıkarmadığı Gazeteciler Cemiyeti rozetiyle karşılıyor beni. Türkiye’nin yetiştirdiği en değerli aydınlardan biri, Hıfzı Topuz... 93 yaşında, Cumhuriyet’in her anına tanıklık etmiş. “Türkiye’de böyle baskı yaşanmadı!” diyor.

Evinin duvarları Paris’te yakın dostluk ettiği sanat adamlarının eserleriyle dolu, en çok da Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun. Eyüboğlu’na ait bir resmin üzerinde şu şiir var: “Yalnızlığın kadarsın, yalnızlığın mis kokardı, yalnızlık dediğin büyük bir zindan, dünyanın en kalabalık zindanı, öyle bir adam ediyor ki insanı...”

MASASINDA SON KİTABI VAR


Şöminenin üzerinde ise büyük hayranlık duyduğu TİP’in kurucusu Mehmet Ali Aybar’ın büstü duruyor. Masasında son kitabı “Atatürk ile Sıcak Sohbetler.” Defalarca bir araya geldiği Atatürk’ün günümüzün sıcak tartışma konuları ile ilgili fikirlerini, sözlerini derlediği bir kitap. 3-4 ay içinde raflarda yerini alacak.

Hıfzı Topuz, sohbetimizin sonunda bana UNESCO Özgür Haber Dolaşım Şefi olarak büyük başarılara imza attığı Afrika kitabını imzalayarak armağan ediyor. Afrika’dan topladığı yüzlerce parçalık obje ve mask sergisi de yakında Büyükçekmece Belediyesi tarafından açılacak.

Tam ayrılırken soruyorum “Bana söylemek istediğiniz bir şey var mı?”, “Vazgeçmeyin!” diyor. “Elbet bir gün sabah olacak...”

O YILLARDA DA GÜNDEME GELDİ


*1923 doğumlusunuz. Türkiye’nin tüm dönemlerinin içinden geçtiniz. Ne düşünüyorsunuz başkanlık sistemi hakkında?

Biliyor musunuz, Cumhuriyet kurulurken bazı gruplar Atatürk’ün başkan olmasını istiyorlar ve bunu sık sık gündeme getiriyorlar. Atatürk bundan hoşlanmıyor, bakın ne diyor: “Amerika sistemini ülkemizde uygulamayı hiç aklıma getirmedim. Sistemsiz ve kanunsuz tarzda bir Reis-i Cumhurlukla Başbakanlığı birleştirmeyi asla düşünmedim.”

HİTLER ÖRNEĞİNİ VERİYORDU


*Nedenini de açıklıyor mu?

“Ben anlamam devlet işlerinden, benim bildiğim dış politikadır, askerliktir” diyor. “Devlette bir yığın bakanlık var, herkes haddini bilmeli, ben onlara bırakıyorum, onların işine karışmam asla” diyor. Yani Atatürk, başkanlık sistemine tamamen muhalif. O zaman bir tek Amerika sistemi var, başkanlık olarak. Bir de Hitler var, Mussolini var. Atatürk müthiş karşı Hitler ve Mussolini’nin başkanlık sistemine. Böyle sistem olmaz diyor! Her fırsatta bunu vurguluyor, “İşte başkanlık sistemi budur!” diyor.

MECLİS VURGUSU YAPMIŞTI


*Kim istiyor peki o dönemde Atatürk’ün başkan olmasını?

Yanındaki dalkavuklar! Onun da yanında bir yığın dalkavuk var, söylüyorlar bunu, ama o isyan ediyor. “Hayır” diyor.

*Bugün de diyorlar ki, “Parlamenter sistem demokrasi için yetersizdir.”

Olur mu hiç öyle şey! O söz başkanlık sistemini getirmek için söyleniyor. Atatürk ise “Ben Meclis’e saygılıyım, Meclis karar verir, ben karar vermem. Meclis halkın temsilcisidir, benim millete güvenim var, onlar seçerler” diyor. Atatürk bu.

‘BEN MİLLETİN ADAMIYIM’


*Atatürk’ün diktatör olduğu söyleniyor. Ve demode olduğu...

Diktatörlük lafı Atatürk muhaliflerinin her zaman ağzındadır. Ben o konuya da Atatürk’ün sözleriyle yanıt vereyim. “Türkiye Millet Meclisi’nde bana ne kadar karşı koyan olursa olsun o Meclis Büyük Türk Milleti’nin temsilcisi oldukça bana lazımdır. Ben, milletimin adamıyım. Onun sağduyusu dışında hareket eden adam haline asla gelemem!” Buyurun. “Ben isteseydim derhal askeri bir diktatörlük kurar ve memleketi öyle yönetmeye kalkardım. Fakat istedim ki, o millet çağdaş bir devlet kursun ve ben onu yaptım. Ben diktatör değilim ve heveslisi de olmadım.”

‘KALPLERİ KAZANMAK ÖNEMLİ’


“Benim kuvvetimin olduğunu söylüyorlar. Evet, bu doğrudur. Benim arzu edip de yapamayacağım hiçbir şey yoktur. Çünkü zoraki ve insafsızca hareket etmek bilmem. Bence diktatör diğerlerine kendi iradesini zorla kabul ettiren insandır. Ben kalpleri kırarak değil kalpleri kazanarak devleti yönetmek isterim.” Bakın bu kadar başkanlık sistemi gündeme geliyor, bunların hiçbiri yazılmıyor. Atatürk işte bu, başkanlık sistemine nasıl karşı, nasıl demok-rat olarak halkın temsilcilerinin katılımını istiyor. Atatürk’ün saraylar hakkında da bir lafı var:

“Ben saraylardan hoşlanmam. Devlet başkanı olarak İstanbul’a geldiğim zaman Dolmabahçe denen soğuk yerde otururum. Ben burada milletimin bir ferdi, bir konuğu olarak bulunmak isterim.” Buyurun! Ve Atatürk hiç saray yaptırmadı!

*Bir yerde yanlış yaptık o zaman biz. Bu anlattıklarınızdan bugüne geldiğimize göre...

Çocukluğumda Atatürk’e hayrandım, ailemden bazı insanlar onun sofrasında yemek yedi, kendisiyle dans etti. Ben çocukluğumda bu hikayelerle büyüdüm, bunları yaşadım ve Atatürk’ü çok sevdim. Türkiye’de Atatürk’ün kurduğu rejimin değişeceğini asla düşünemezdim!

BUGÜN ATATÜRK REJİMİ BİTTİ...


*Değişti mi?

Var mı bugün Türkiye’de Atatürk’ün rejimi? Bitti. Günaltay zamanında dinci ve şeriatçı girişimlere ödün verilmeye başlandı. Vere vere bu hale geldik...

*Bu yeni rejimin bir adı var mı peki?

Bu diktatörlüğe gidiş. Buna başka ülkelerde “Faşizm” diyorlar. Ordu darbe yedi, eğitim darbe yedi, belediyeler darbe yedi, sınırları bile değişti ilçelerin! Adalet, yargı diye bir şey kalmadı. Eğer iktidarın hoşuna gitmeyecek bir karar verecek olursa savcı görevden alınıyor, yargıç görevden alınıyor. Baskı işte bu! Türkiye’de böyle bir terör havası var.

*Peki demokratik bir sistemin içinde faşizm böyle gelebilir mi?

Demokratik bir sistemin içinde bunların hiçbiri olmaz. Demek ki Türkiye demokratik bir sistem değil! Demokrasi lafta kalıyor. Yeni Türkiye projesi çıktı, Yeni Türkiye nerde, Yeni Türkiye’nin içeriğine baktığın zaman boş...

Foto: SÖZCÜ -Hıfzı Topu Atatürk ile sıcak sohbetleri derliyor


Gazeteci Yazar Hıfzı Topuz, 1923 yılında İstanbul’da doğdu. Gazetecilik ve hukuk okudu. Gazeteciliğin dışında, araştırmaları, anıları ve romanlarıyla okurlarla buluştu. Topuz, şimdilerde “Atatürk ile Sıcak Sohbetler” adlı kitabı üzerinde çalışıyor. Defalarca bir araya geldiği Atatürk’ün günümüzün sıcak tartışma konularıyla ilgili fikirlerini, sözlerini derliyor.

Foto: SÖZCÜ -Hıfzı Topuz: Direnmekten vazgeçmeyin elbet bir gün sabah olacak


*Türkiye’de hiç baskı yok muydu?

Atatürk’ü halk gerçekten çok seviyordu, kurtarıcıydı, kahramandı. İnönü döneminde baskı yok muydu? Sorunuz bu değil mi? Vardı. Kime karşı vardı? Bütün solculara karşı! Hapisteki solcularla sağcıların sayıları mukayese bile edilemez. Bunlar o devirde oldu, ama bugünkü baskı hiçbir dönemde olmadı!

*Ne anlamda?

Bütün basın baskı altında, gazeteler baskı altında, ilanları kesiliyor, çalışanların işten kovulması için emirler veriliyor, TV’ler aynı vaziyette. Sosyal medya çıktı, o da baskı altında. Türkiye’nin tarihinde böyle bir baskı olmadı.

*Bir de Kürt sorunu var...

Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesi ihtimali kalmadı. Kürt örgütleri eğer Erdoğan’ın başkanlık sistemini desteklerse belki bir bedel ödemiş olarak bir şeyler olabilir... Pazarlık burada şimdi.

*Türkiye’nin bölündüğünü görecek miyiz sizce?

Ben bunlara bakınca biraz karamsarlığa düşüyorum. Ama bana moral veren başka şeyler var; Türkiye’de bu bitecek, geçecek. Ama bugün muhalefet örgütü diye bir şey kalmadı. Binlerce TOMA geldi, on binlerce polis sarıyor her tarafı. Bu durumda ümitli bakmak zor. Ama elbette aydınlık yarınlara kavuşacağız! Ben buna inanıyorum. Elbet sabah olacak.

*Türkiye’nin dış politikasını biraz sormak isterim...

Atatürk’ün dış politikası “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”tu. Buna inandık ve komşularımızla ilişkilerimiz iyiydi. Şimdi ne var? Osmanlı hasreti, hayranlığı var. Böylece Amerika’nın hoşlanmadığı rejimlerin devrilmesine alet olduk!