161 şehit, 1440 yaralı...
2839 asker gözaltında.
Büyük bir belayı def ettik.
Ancak çok daha kötü sonuçlarla karşı karşıya kalınabilirdi.
Hepimize geçmiş olsun.
Zor günlerden geçiyoruz...
Öyle şeyler yaşanıyor ki “aklımızla dalga mı geçiliyor acep” demeden duramıyorum.
Ve fakat her şeye rağmen, demokrasimize sahip çıkmak durumundayız, en ufak bir tereddüde dahi mahal vermeden...
Çok şükür sağduyu galip geldi. Meclis Başkanı ferasetli davrandı. Siyasi parti liderleri de... İktidarıyla, muhalefetiyle, medyasıyla birlik-bütünlük içinde millet darbeye hayır dedi.
Kuşkusuz en kötü demokrasi dahi darbeden iyidir; kargaşadan, karışıklıktan, toplum katmanlarının birbirleriyle karşı karşıya gelmesinden Allah bu milleti korusun.

*  *  *

Türkiye yara aldı.
Hele hele dünyanın en büyük ordularından biri olarak anılan ordumuzun “bütünlük” noktasında verdiği görüntü yüreğimize bir hançer gibi saplandı!?
Hâlâ pek çok soru zihinlerde cevapsız.
Vatandaşına ateş açan, Gazi Meclisi bombalayacak kadar “gaflet, dalalet ve ihanet” içinde olan bu insanlar Türk Silahlı Kuvvetleri’nde nasıl yuvalandılar?
Kimler göz yumdu?
İstihbarat nerede?
Olan bitenin, yıllardır hükümet cenahının YAŞ toplantılarında ihraç kararlarına koyduğu şerh ve çekincelerle ilişkisi yok mu? Balyoz sanığı Atatürkçü subayların ordudan uzaklaştırılmasıyla gelinen sonuç arasındaki ilişkiyi hâlâ görmemekte inat etmek saf dillik değil de nedir?
Metehan’ın, Alparslan’ın, Fatih’in, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına, Peygamber ocağına kim ekti bu nifak tohumlarını?
Kim doğrulttu, ay yıldızlı savaş uçaklarını Türk Milleti’nin üzerine?
Kim kandırdı Mehmetçiği?
Aslında bu ve benzer tüm soruların genel tek bir cevabı var: Türkiye Cumhuriyeti düşmanları... Ancak burada sorulması gereken çok ama çok daha önemli bir soru var: Tüm bunlar olurken kim uyudu?

*  *  *

Biz Türk’üz.
Süngü takıp düşmanın üzerine giden Başkomutanın ardından ölüme gideriz.
Biz Kürşad’ın kırk yiğidinden biri oluruz.
Biz Alparslan’ın kılıcı, Fatih’in Ulubatlısıyız.
Gerekirse savaşmak için değil, ölmek için emir alırız.
Ya başkomutan, sivil halkından canlı kalkan olmasını isterse?
Ona da eyvallah deriz... Deriz demesine de, ancak sormazlar mı adama, orduna terör sızmış, F-16’nın, tankların zabt u rabt altına alınmış, Meclis’in bombalanmış, Özel Harekât Daire Başkanlığı’nda 42 civanın can vermiş... Hani nerede senin ordun, silahlı kuvvetlerin; hani neredesin sen?
Aklım havsalam almıyor...
Ankara semalarında uçan bu çocukları bu millete kim düşman etti?
Gerçekten bu çocuklar düşman mı; bu çocuklar terörist mi?
Öyle olsaydı, şehri dakikalar içinde yerle bir etmezler miydi?
Düşman olmasalardı Meclis’i bombalar, halka silah doğrulturlar mıydı?
Gerçekten aklım almıyor.
Soruyorum, yaşananların gerçekten farkında mı herkes?
Cuma gecesi düşman devletlerin birbirine yapmadığını Türk Türk’e yaptı.
Savaş kuralları çiğnendi.
Tanklar insanları ezdi.
Teslim olan Mehmetçik linç edildi, gırtlağı kesildi.
Ve Türkiye’de bayram ilan edildi!

*  *  *

Şüphesiz demokrasi bilinen en iyi yönetim biçimi...
Ancak vatanın olmadığı yerde demokrasi olmaz.
İçinde bulunduğumuz konjonktürde, bu vatanın bekası için Türk Silahlı Kuvvetleri en önemli unsurumuz... Canımız...
Dört bir yanımızda terör, dört bir yanımızda savaş var. Bizi bunlardan koruyan ordumuz. Darbe girişiminde bulunan pilotlar, tankçılar ve hatta bordo bereliler; bunlar değil miydi bizi terörden koruyan ve Kandil’i bombalayan...
Şimdi sorulmaz mı, madem bu askerler terörist, o zaman biz nasıl güvenelim zamanında terörle mücadelede Türkiye lehine davrandıklarına?!
Bu askerlere, ordumuzun en önemli ve en kuvvetli silahları teslim edildi.
Uçaklardan, helikopterlerden, tanklardan bahsediyorum.
Gerçekten aklım kabul etmiyor.
Bu nasıl bir gaflet?
Daha dün Rusya ve Suriye ile savaşın eşiğine geldik; Allah muhafaza bir savaş durumunda bu millet yine canlı kalkan olmayı bilir, bilir de, 21. yüzyıldayız rüya görmeye gerek yok! Bizi o gün salalar da kurtaramaz! Unutmayalım “Allah, pisliği akıllarını çalıştırmayanların üzerine koyacağını” beyan ediyor.
Eğer biz, kime, neyi emanet etmeyi bilmiyorsak, bir gecede dümdüz oluruz!
Sevinelim sevinmeye; ancak yaşadığımız hadiseleri tek taraflı okumayalım.
Hele hele geleceğimizi ve bekamızı ilgilendiren meselelere partizanca hiç yaklaşmayalım.
Eğer fotoğrafın bütününe bakmayı başaramazsak, bizi ne büyük tehlikelerin beklediğini göremeyiz.
Özellikle siz ey bu milleti yönlendirenler, biraz basiret lütfen...