Cumartesi günü...
Ankara’ya daha yaz gelmemiş, bir güzel bahar havası var...
Kızılay’ın göbeğinde minibüsten inen kara sakallı, sarıklı, cübbeli adamlar dualar okuyarak ellerindeki bildirileri geçenlere dağıtmaya başladılar...
Bildiride saçma “İmanına dikkat et... Kömür kapının önündedir, elmas içeride saklıdır... Elmas gibi olmalı, tesettürümüze dikkat edelim hanımlar” gibi şeyler yazılı...
“Örtünün” diyorlar özetle...

*

Herkes ürküp kenardan köşeden geçerken, bir anda bir genç kız “Benim özgürlüğüme karışamazsınız... Elinizi kimliğimden çekin... Siz kendi günahlarınıza bakın...” diyerek çığlık çığlığa bağırmaya başladı...
Biraz sonra yoldan geçen bir başka genç kadın ona katılmıştı, az sonra da bir genç kız daha...

*

Elinden yavrusu alınmış saksağan gibiydiler...
Çığlıklar atarak çırpınarak saldırıyorlardı...
Çığlıkları Kızılay’da yankılandı...
Erkekler kenarlara çekilmişlerdi, neye uğradığını şaşıran cübbeli sarıklı yobazlar minibüslerine yöneldiler, üç kadın üzerlerine üzerlerine gidiyor, giderek ağlamaklı çığlıkları artıyorlardı...
Tarikatçılar acele çekip gittiler...

*

O kadınları tanımıyorum...
İzleyen kuzenim bana anlatırken ağladı...
Sanırım sonra sizler de izlediniz sosyal medyada, benim ise gözlerim yandı, onları tanımak, boyunlarına sarılmak, yanaklarından öpmek geldi içimden...

*

Korkmayın erkekler...
Korkma paşa...
Korkma yüksek yargı başkanı...
Medya patronu, sendikacı, iş adamı, bürokrat, rektör, dekan, diplomat, muhalefet, esnaf, sanatçı, her kim varsa sinmiş-pısmış, korkmayın...

*

Başkentin meydanına kadar inip kadınlarımızın başını örtmeye kalkma cesaretini gösteren kara yobazlar, yarın kapınıza satırlarla dayandığında anlarsınız erkekler...
Korkmayın...
Kadınlar var...