Hani bir laf edersin, üç gün sonra tersini söylersin, o kolay...
Ama savaş öyle değil...
Suriye’ye girdi, çıkamıyor...

*

Başlarda mesela bir “askeri zafer” sahibi olmak istedi...
Çünkü Atatürk’ün Çanakkale ile başlayan zaferleri var, İsmet İnönü’nün sayısız zaferleri var...
Menderes’in Kore’si var...
Ecevit’in Kıbrıs zaferi var...
Tansu Çiller bile miğfer giydi kafasına, “Güneydoğu Fatihi” dedirtti kendine... Ta ki zabıta memurlarını asker sanıp “Merhaba asker” deyip karizmayı çizdirene kadar iyi gittiydi...

*

Bunun bir zaferi yok...
Köprü, tünel, geçit, havaalanı... “Fatih karadan gemi yürüttü, biz de Boğaz’ın altından geçtik” falan, geçiniz...
Modern inşaat sektörüdür, Japonlara, İtalyanlara, Çinlilere parayı verirsin, gelip delip giderler...
Bir askeri zafer lazım...

*

Üstelik rahmetli Süleyman Şah’ı da alıp kaçmak gibi bir yenilginin tarih sayfaları sallanıyordur rüyalarında...
Yunanistan’a kaptırılmış 17 ada...
Elden giden Kıbrıs...
Yendiği tek ordu; kendi ordusu...
Ve rüyada; tankın üzerinde kask takmış Süleyman Şah kaçmış geliyor, söylene söylene...

*

O zaman bir zafer şart...
Padişah yetkisi var...
Duşakabinoğulları, turkuvaz renkler, mehteran, saray...
Her şey tamam...
Bir zafer eksik...

*

İşte; Suriye bataklığına dalmanın psikolojik nedenidir bu...
Yoksa ne işin var Suriye’de...
Neyi kurtarıyorsun?..
Dünya güçleri bölgeden aldıkları petrolü korumak için oradalar, tankerle kaçak petrol geliyordu, ona bile izin vermediler...
Neyi savunmak için Suriye’desin?..

*

16 şehit daha...
Kim için?...
Bu mudur millet sevgisi, biz bir gencimizin tırnağı taşa değse yanarız...
Niçin şehit oluyor çocuklarımız, adını yeni öğrendiğimiz Arap kasabalarında?..

*

Olmadı, bir KHK ile “Filistin’den Mısır’a, Yemen’den Suriye’ye zaferden zafere koşmuştur” diye koydur kitaplara...
Olsun bitsin...