Sevgili okuyucularım, kurban bayramıyla birlikte toplu namaz gösterileri ve siyasi şovlar medyada yeniden artmaya başladı.
Bu uzun bayram ve tatil günlerinde gündem genelde boş olur ve böyle olaylar gazete ve televizyonlarda iyi yer bulur.
Yandaş medya bunları emir komuta zincirinde yayınlamak için zaten esas duruşta beklemektedir!

* * *

Bu iktidar dönemine kadar Türk askerinin toplu namaz kılma olayına karıştırıldığına hiç tanık olmamıştık.
Din ticareti ve din sömürüsü hep vardı ama işin içine asker ve polis karıştırılmazdı.
Bunu cumhurbaşkanlığı döneminde Abdullah Gül başlattı...
Ve günün birinde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı camisine gidip askerlerle birlikte cuma namazı kıldı.
Türk askeri figüran olarak kullanıldı.
Hazırlıklar önceden yapılmıştı. Askerler ve komutanlar namaz saatinde kendisini bekliyordu.
Kameralara, özel fotoğrafçılara önceden haber verilmişti. (Hep böyle yapılır, işin şov yanı böyle ayarlanır!)
Sonra Abdullah Bey’in askerlerle birlikte yapılan toplu namaz çekimleri medyaya servis edildi.
Evet, Türk ordusu ilk kez bu gösteriye alet ediliyordu.
Namazını birliğinde veya camisinde istediği gibi özgürce ve içtenlikle kılan Mehmetçiğin gösterişsiz dindarlığı ve Allah sevgisi işte böyle sömürülmeye başlandı.

* * *

Dün medyada görmüşsünüzdür...Güneydoğu’da sınır karakollarında görevli askerlerimiz yine toplu namaza durdurulmuş.
Fon ve görüntüler ona göre ayarlanmış...
Önlerinde yüce dağlar, Mehmetçik saf tutmuş, topluca bayram namazı kıldırılıyor.
Allah kabul etsin.

* * *

Bir başka yerde ise başbakan polislerle birlikte...
Onun için hazırlanan senaryo farklı!
Efendim oradaki polislerden biri evlenmek istiyormuş, kızı isteyecekmiş.
Bu durumda Binali Yıldırım kendisine uzatılan cep telefonunu alıyor eline ve annesi ile konuşup kızı o polis kardeşimize istiyor...
Aile doğal olarak veriyor!
Binali Yıldırım telefonu polise uzatıyor:
“Tamam, verdiler. Haydi gözün aydın!..”
Telefon şovları da şimdi böylece başlatılmış oldu.
Amaç toplumun gözünü boyayıp askere ve polise şirinlik gösterileri yapmak.
Senaryolar önceden belirleniyor, olay sanki kendiliğinden gelişmiş gibi kurgu haberler üretiliyor.
Galiba biraz ayıp oluyor ama kim anlayacak.

Bayramın kanları


Sevgili okuyucularım, her kurban bayramında aynı rezaleti, aynı ilkelliği yaşarız, hiç kimsenin ve hiçbir yetkili makamın önlem almaya niyeti yoktur.
Açıkta ve özellikle de çocukların gözleri önünde kesilen kurbanlar...
Parklarda, yol kenarlarında, apartman bahçelerinde...
Ortalığın kan deryasına dönüşmesi, atıkların ortada bırakılması.
İstanbul Boğazı bu yıl yine kanlandı. Üsküdar’da akıtılan kurban kanları denizin rengini kırmızıya dönüştürdü.

* * *

Ve acemi kasaplar...Her yıl aynı kepazelik...
Bu yıl da yaklaşık dört bin kasap kendini kesip hastanelik olmayı başardı!
Kentlerin ana yollarında kaçan kurbanlık hayvanları, özellikle boğaları kementle, karate hareketleriyle kovalayanları, yakalayınca hırsından tekme atanları, hayvana yumruk vuranları da görmüşsünüzdür.
Kurban kestirme bahanesiyle hayvanlara yapılan işkenceler yine korkunçtu ve bu rezillik hiçbir zaman bitmeyecek.

* * *

Türkiye’de artık bunun uygar yolları var.
Çeşitli kurumlar ve vakıflar, kurbanı sizin adınıza vekaletle kestiriyor.
Siz parasını banka hesabına yatırıyorsunuz, onlar bütün dini gerekleri yerine getirip kesimi mezbahalarda veya toplu kesim yerlerinde yaptırıyor.
Ama gel de bunu hayatının her aşamasında ilkellikten yana olanlara anlat!
Başarmanız, onları ikna etmeniz asla mümkün değildir.
Yine de iyi bayramlar, hayırlı tatiller!