Bir annenin uzaktaki çocuklarına iyi ürünler yedirmek istemesiyle başlayan bir macera şimdi hem pek çok kadın için yeni bir geçim kaynağı, hem de temiz tarım ürünleri yemek isteyenler için bir şans. Aynı zamanda Karaman ürünlerinin tanıtılmasına da destek...

Düzenli okuyucular mottomu biliyor: “Memleketi kurtarmaya soyunan çok. Ancak ‘küçük’ meselelerle de birileri ilgilenmeli.”
İşte, memleketin genel hayhuyu içinde küçük görünen ama evinize kadar girebilecek büyük bir başarı hikayesi.
Bir yöre, kadın ve köklere dönme meselesi; toprağa, yemeğe, doğaya saygı duyma işi...
Adı Ahsen Toktay.
Ben onunla yaz sonunda Mersin’de tanıştım. Şık çantasından bir poşet çıkarmış, arkadaşım Nilhan’a “Buldum! Sonunda buldum. Anne babamın zamanında, çocukluğumuzda yediğimiz o karpuzları yeniden yetiştireceğiz” diyordu elindeki çekirdekleri yani yeni tohumlarını göstererek. Bilmem kim teyzenin sandığından çıkmış...
Hoş, heyecanlı ve cevval biri. Üstelik bilgili ve ilgili.
İktisat mezunu. Üniversiteyi bitirir bitirmez evlenmiş, Silifke’den Karaman’a gelin gitmiş. Çalışmamış, iki kızını okutmuş.
Onlar İstanbul’a üniversite okumaya gittiklerinde de boşlukta bulmuş kendini.

KIZLAR İSTANBUL’A GİDİNCE


“Nasıl başladı bu iş?” diyorum, anlatıyor:
“Biz eşimle hafta sonları kırlara, köylere gitmeyi çok severiz. Ben tarlalara girer toplarım yiyeceklerimizi. Sonra kızlar üniversite okumaya İstanbul’a gitti. Onlara kasa kasa yiyecek göndermeye başladım, iyi ve doğal şeyler yemeye devam etsinler diye. Zaten arkadaş ve akrabalara da gönderirdim. Sonra bunu işe dönüştürmek istedim.”
Önce KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme İdaresi Başkanlığı) kurslarına gitmiş Ahsen Hanım. Ardından da Karaman Valiliği ve İl Tarım Müdürlüğü’nün ‘Kurutma Projesi’ adını verdiği projeye girmiş... O bu projeye ‘Kırsalda Kadının Kalkınması’ diyor; kadınların kuruttukları ürünleri almaya ve satmaya başlamış.
Ve şimdi Ahsen Hanım, ilk günlerden beri kendine destek olan arkadaşı Fethiye Duru ile hayallerindeki işin alâsını yapıyor.
Bir küçük dükkanları ve sanal marketleri var: ‘Alâ Dükkan’
Özelliği şu: Sadece Karaman ve çevresinde, saflığını bildikleri, kimyasal ilaç ve gübre görmeyen topraklarda eski usül yöntemlerle, kadınlarla ürettikleri ürünleri satıyorlar.



AVAR DA NE?

Sebze ve meyve çekirdeklerinin yedi yıl bekletilmesiyle elde edilen tohumlara ‘avar’ denirmiş. Ahsen Hanım araştırıp buluyor, sandıklardan çıkarttırıyor avarları. Kadınlara ekim yaptırdıkları bahçeleri de ince eleyip sık dokuyarak seçiyorlar.
‘Organik’ onların hoşlandığı bir kelime değil. Onlar ‘temiz tarım’ yapıyorlar. Egzozdan, yoldan, kimyasal giren bahçelerden uzak, doğru sulanan bahçelere ekiyorlar tohumlarını.

RADYASYONSUZ GÜNEŞ!


‘Radyasyonsuz güneş potansiyeli’ diye bir kavram var ve bu potansiyel Karaman’da en yüksek seviyedeymiş Ahsen Hanım’ın aktardığına göre: “Yalnızca güneş ve bozkırın nemsiz havasıyla besleyici özelliklerini koruyarak ürün kurutuyoruz. Bizimle çalışanlara özel kasnaklar, domatesler için kurutma örtüleri dağıttık. Doğru yöntemle doğru ürün almak için çok uğraştık” diyor.
Alâ Dükkan ürünlerinin içine girdiği bez torbalardan kurutma tülbentlerine her şey el emeği göz nuru. 12-13 köyde 50’ye yakın kadınla çalışıyorlar.
Gastronomika nasıl ki “Höşmerim de cheesecake kadar cool olabilir mi?” sorusunu slogan yapmışsa, Ahsen Hanım da “İtalyanların parmesanı, Fransızların rokforu gibi bizim Divle peynirimiz niçin layık olduğu yerde olmasın?” diyor. En iyi Divle peynirini üretmek için çalışıyor.


AH O SUSUZ DOMATES


Ben susuz domates çok severim; Karadağ’ınki de meşhurmuş. Mevsiminde onu, kışınsa Ermenek kurutulmuş domatesi satıyorlar.
Kurutulmuş yeşil fasulyeden tandır nohuta, yağlı mısır ya da buğday kavurgasından lokuma, keçi boynuzu unundan domalan mantarı, ekşi maya ekmek, tahinli pide ve erişteye pek çok ürün... Sitelerine bakarsanız ürünleri görürsünüz ama tazeliklerini, farklılık ve lezzetlerini anlatabilmek için gerçekten tatmanız gerekiyor.
Hele de meyve kuruları; nasıl yumuşak ve lezzetli. Kavurga ya da sumak nasıl farklı.
Zaten Mikla’nın yöresel ürün uzmanı şefi Tangör Tan da Ahsen Hanım’ın yaptıklarını yerinde görmüş ve pek çok ürün alıyor ondan.
Bir annenin uzaktaki çocuklarına iyi ürün yedirmek istemesiyle başlayan bir macera şimdi, hem pek çok kadın ve onların aileleri için yeni bir geçim kaynağı, hem de Karaman’ın ürünlerine, onların tanıtılmasına destek... Ben de böyle güzel öykülere tutkun!