Hani babalar çocuklarına, torunlarına işlerini miras bırakmak isterler ya... Hani baba mesleği derler...
Bizim ailede de herkes yazar :)
Babam sağ olsun. 50 seneyi aşkın bir süredir mesleğini büyük bir aşkla yaptığı için genlerine işlemiş, biz de nasiplenmişiz.
Hatta bizden torunlara bile geçti herhalde. 12 yaşındaki oğlum Emre bana yazılarımda yardımcı olmak için çocukların bilgisayar bağımlılığıyla ilgili bir yazı yazmış.
Ben çok beğendim. Anne yüreği işte. Sizinle de paylaşmak istedim. Bakarsınız ileride onu da yazar olarak okumaya başlarsınız. ‘’İlk yazısını okumuştum, hatırlıyorum’’ dersiniz.

* * *

‘’Bilgisayar çocukların hayatını geleceklerini yok eden bir makine. Çocuklar bu yüzden yazılılardan alacakları notlardan daha düşük alıyorlar. Peki bu çocukların mı suçu? Hayır bu annelerin ve babaların suçu. Anneler salonda kendi keyfine bakarken çocukların odalarında beyinleri yıkanıyor.
Bilgisayar tek çocuklara mı zararlı?
Hayır yetişkinler için de zararlı. Çocuklar eve geldiklerinde selam vermeden direkt odalarına kapanıp bilgisayarlara konuyorlar.
Zararları ne mi? Daha doğrusu ne zararı yok desek daha iyi olur. Ben size zararlarını sayayım ilk başta ders çalıştılar çalıştıkları her şeyi unutuyorlar, çocuklar radyasyona mahkûm oluyorlar... Hadi çocuklara ödev veriyorlar ödevlerini yapıyorlar falan filan e sonra ne oluyor? ‘’Anne ben ödevimi bitirdim, ben oyun oynayacağım’’ diyerek tekrar bilgisayarın başına geçiyorlar.
Biz nasıl çocuklarımızı kurtaracağız ? Alacaksınız bilgisayarları sonra kasaya koyacaksınız. Hafta sonu onlara vereceksiniz. Sonra 1 saat tekrar alıp tekrar kasaya koyacaksınız. Bu kadar basit. Siz bunları yapıp çocuklarınızız hayatını kurtarırsınız.’’

* * *

Okudunuz. Gerisi size kalmış.

Taksi terörü!


Artık her yere genelde metro ile gidiyorum. Çok nadir araba kullanıyorum.
Sinirlerim daha az bozuluyor.
Geçen gün çok acil Nişantaşı’na gitmem gerekti. Hadi bir taksiye atlayıp gideyim dedim.
Tekrar görerek yaşayarak şahit oldum ki bu ülkede hâlâ sıraya girme diye bir şey mevcut değil. Gelen taksi kapanın elinde kalıyor. Siz de orada öylece bekliyorsunuz.
Önüme atlayıp taksimi kapan birkaç kişiden sonra taksiye doğru benimle birlikte atılan gençlere sertçe ‘’Sırada ben varım’’ diye hırçın bir şekilde atladım.
Gözlerimdeki şimşeği ve savaşma niyetini görmüş olacaklar ki geri çekildiler. Ama ne bir özür, ne bir mahcubiyet.
Neyse tam taksiye bineceğim ‘’Nereye abla’’ diye bir ses.
Bu abla, abi samimiyeti de bir bizim ülkede var.
‘’Nişantaşı’na lütfen’’ derken adam;
‘’Yok oraya gidemem trafik var’’ dedi! ‘’Ne demek gidemem?’’ dedim.
‘’Ben o tarafa gitmiyorum’’ dedi. Taksi değil mi bu?!
Hırsla bir kapıyı çarpmışım. Hem suçlu, hem güçlü bir de bana hâlâ içeriden el kol hareketi yapıyor. Bir karşılık daha versem inip dövecek.
Bazen de gidilecek yer çok yakın diye almıyorlar.
Geçen gün de kızım her zamanki gibi Bebek’ten taksiye binmiş. Bebek’ten bizim ev 25 TL tutuyor. Ama bu sefer öyle yetenekli bir taksici arkadaşa düşmüş ki eve 45 TL ye getirmeyi başarmış.
Yolda bir güzel de sohbet etmişler... Bizimkinin de ‘’Oha!!!’’ demeye yüzü tutmamış. Paşa paşa ödemiş.
Daha pek çok şikayetler var taksiler için. Peki ne yapmalı? Üşenmedim araştırdım.
Kısa mesafe reddetme, herhangi bir taciz, küfürlü konuşma, araba içerisinde sigara içme, sigarayı söndürmesini rica ettiğinizde sinirli sinirli söylenmesi, sinirlenip taksiyi deli gibi kullanıp ani frenler yapması, yolu bilinçli uzatması, uyarınca söylenmesi, sizi taksiden indirmeye çalışması halinde 444 15 23 ‘’Taksi Şikayet Hattı’’nı arayacaksınız.
Ya da 0212 325 1515 İstanbul Taksiciler Esnaf Odası şikâyet hattı.
Ya da İBB’ye ait 153 Beyaz Masa çağrı merkezini arayabilirsiniz.
Bu da birkaç yüz lira para cezası almalarına neden olacak. Tabii mutlaka yeri, saati ve plaka numarasını bir yere kaydedin.