CHP’li Çıray’dan gündeme bomba gibi düşecek tespitler:


Yahudilerin Hitler’den kaçışları gibi Türkiye’den kaçışlar olacak


Aytun Çıray, ülke gündemine dair fikir ve öngörülerini “Testi Kırılmadan
Önce: Ben Ne Demiştim” kitabında topladı. “Testi” ile Türkiye’yi ayakta tutan anayasa ve hukuk sistemini kast ettiğini vurgulayan Çıray, “Devletimiz
altımızdan çekiliyor. AKP yargıyı sarayın emrine sokmak istiyor. Tarihin en büyük kitlesel beyin göçüyle karşı karşıyayız. Baş sorumlu saray” dedi...

[caption id="attachment_1290136" align="alignnone" width="880"]BİZE YENİ BİR UMUT, YENİ BİR HEDEF GEREKİYOR… CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, yeni kitabını ve Türkiye gündemine dair değerlendirmelerini soruşturmacı gazeteci Uğur Dündar’a anlattı. Çıray, “7 Haziran’daki gibi bize yeni bir umut, bir hedef lazım” dedi. BİZE YENİ BİR UMUT, YENİ BİR HEDEF GEREKİYOR…
CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, yeni kitabını ve Türkiye gündemine dair değerlendirmelerini soruşturmacı gazeteci Uğur Dündar’a anlattı. Çıray, “7 Haziran’daki gibi bize yeni bir umut, bir hedef lazım” dedi.[/caption]

Sevgili okurlarım,
CHP’nin çalışkan milletvekillerinden Dr. Aytun Çıray, 2010’dan bu yana dile getirdiği, adeta bir uyarı mahiyetini taşıyan fikir ve öngörülerini ‘Testi Kırılmadan Önce: Ben Ne Demiştim!’ adlı kitabında topladı. Kendisiyle yaptığım ve SÖZCÜ’de yayınlanan söyleşilerimizin de yer aldığı eserin çok ses getireceğine inanıyorum.
O nedenle Dr. Çıray”a “Testiyle neyi kastediyorsunuz?” diye sordum. Ve gündeme bomba gibi düşecek cevaplar aldım.

Aytun Çıray (A.Ç.): Sizin gayet iyi bildiğiniz gibi testi, Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutan anayasa ve hukuk sistemidir. Kırılan, dağılan, yerle yeksan olan şey işte budur! Maalesef düzenin dağılıp paramparça olduğu bir yıkım ortamı içindeyiz. Devletimiz ve birliğimiz altımızdan çekiliyor. Halimiz ne yazık ki Suriyeli sığınmacılardan ancak hallicedir!..

YARGIYI SARAYA BAĞLIYORLAR


Uğur Dündar (U.D.): Sayın Çıray, “Şişme botlarla Sakız’a, Midilli’ye, diğer yakın Ege adalarına geçen hiç Türk vatandaşı olmadı mesela” diyerek abarttığınızı ileri süreceklere cevabınız ne olur?
(A.Ç.):  Herkes baktığı yeri görsün artık! Bakın, AKP yargıyı fiilen mutlak otokrat haline gelen sarayın emrine sokacak bir yasayı Meclis’e getiriyor. Bu yasa çıktığı takdirde medeni demokratların bu ülkede yaşam hakları olacak mı? Gidişatın farkında olanların evlatlarını yurtdışına göndermek için nasıl seferber olduklarını görmüyor muyuz? Tarihimizin belki de en kitlesel beyin göçüyle karşı karşıyayız ve buna sermaye göçü de eklenmek üzere. Saray kayyumları bir giyotin gibi Türk müteşebbislerinin üzerinde sallanıyor. Tapu delindi. Siyasi çare bulunamazsa Yahudilerin Hitler’den kaçışlarına benzer kitlesel kaçışlar olacak. Yani kaçmak için illa bot gerekmiyor. Acı gerçek, acı manzara bu!..

(U.D.): Peki bu testi size göre tam olarak ne zaman ve kim tarafından kırıldı?..
(A.Ç.): Testi çatlatılmıştı zaten; ancak Türkiye’yi ayakları üzerinde tutan anayasal sistem ve hukuk sistemi tam olarak 7 Haziran 2015 seçimlerinin sonuçlarının belli olduğu andan başlayıp, 1 Kasım 2015 seçimlerinin sonuçlarının kesinleştiği an arasındaki süreçte kırıldı ve paramparça oldu.

TERÖR EN BÜYÜK DARBE


(U.D.): Yani tek bir kişi, tek bir olay mı kırdı?
(A.Ç.): Esasen anayasal düzeni ve hukuk sistemini paramparça eden olaylar 14 yıllık AKP iktidarının bütününe teşmil edilebilir. Örneğin 3 Kasım 2002’de Türkiye’yi sıfır terörle teslim alıp, teröre adeta patlama yaptırmak testiye vurulmuş ilk darbelerdir. Fakat insan tabiatı itibarıyla unutkan bir yaratıktır ve o yüzden sık sık hatırlatmak durumundayız. Örneğin 12 Eylül 2010 referandumu böyledir ve testiye bu tür bir darbedir. Sorumlusu sadece Sayın Erdoğan mıdır? Elbette baş sorumludur; ama ya ‘yetmez ama evetçi’lerin testiye indirdikleri darbeler ne olacak? Şimdi ağlıyorlar diye onların sorumluluğunu görmezlikten mi geleceğiz? Kısaca testinin paramparça olmasının baş sorumlusu açık; ama bu diğer sorumluları gözden kaçırmamızı gerektirmiyor. Bununla birlikte testinin dağılıp paramparça  olmasına yol açan olaylar 7 Haziran 2015 seçimlerinin belli olduğu andan itibaren yaşandı. Yine Sayın Bahçeli’nin 25. Dönem Meclisi’nin saray lehine adeta ilga edilmesinin başlangıcını oluşturan erken seçim beyanı, testiye şiddetli bir darbedir!..

35 GÜN BOŞ YERE GEÇTİ


(U.D.): Ya Sayın Kılıçdaroğlu?..
(A.Ç.): Millet koalisyon görüşmeleri yapılıyor zannediyorken, son toplantının ardından Sayın Kılıçdaroğlu kamuoyuna kendisine Davutoğlu tarafından hiçbir şekilde koalisyon teklifi yapılmadığını söyledi. Yani Türk Milleti’nin çok değerli tam 35 gününün AKP tarafından ‘istikşafi’ görüşmeler adı altında gasp edilmesi, testiye vurulmuş bir darbe değil mi? Atı alan saray otokratı Üsküdar’ı geçti!.. Sonra testinin kırıldığı an yaşandı: Otokrat fiilen rejimi değiştirdiğini ve bu yeni fiili duruma uygun anayasa yazılmasını istedi. Hiçbir muhalefet lideri bu ülkede anayasa değiştirecek demokratik ortam yok, demedi! Aksine doğrudan anayasa tartışmasına girildi. Amerikan tipi mi, yerli mi? Durum budur. Testi yoktur, ancak insanlar sanki varmış gibi davranıyorlar!..
baş sorumlu onlar

(U.D.): Böylece testinin kırılmasında baş sorumlunun yanında diğer siyasi sorumlular; Devlet Bahçeli, Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Davutoğlu mu?..
(A.Ç.): Tabii ilkinin sorumluluğu diğerlerinden bariz bir şekilde çok daha ağır. Ama sakin bir şekilde düşününce Davutoğlu dışındakilerin, isteseler testinin kırılmasını engelleyebileceklerini görüyoruz. Ama engelleyemediler veya engellemediler!..

(U.D.): Engellemediler mi, engelleyemiyorlar mı? Bu ikisi farklı biliyorsunuz. Birisinde iradi bir karar var, engelleyebilirlerdi ama engellemiyorlar. İkincisi ise zayıflık işareti… Böyle mi diyorsunuz yani?..
(A.Ç.): Zaman zaman bu düşüncelerimi siyasetçilerle ve tarafsız gözlemcilerle paylaşarak test ettim. Yüzde 99’unun benimle aynı fikirde olduklarını gördüm. O zaman şu soruyu cevaplamaya çalıştım: Benim gibi ortalama zekası olanların düşünebildiklerini liderler nasıl olur da düşünemezler? Sizce Sayın Bahçeli, daha 7 Haziran gecesi henüz sonuçlar bile kesinleşmeden erken seçim istediğinde, tek başına iktidara geleceğini düşünecek kadar naif olabilir mi? Bir an için Sayın Kılıçdaroğlu’nun ilk görüşmede Sayın Davutoğlu’na, “Bize koalisyon teklifinde bulunmadığınıza göre bunu kamuoyuna açıklamak ve görüşmeleri kesmek zorundayım” deseydi, AKP 35 gün ne yapacaktı? Erken seçim için dolması gereken anayasal süreyi nasıl dolduracaktı? Kamuoyuna bunu nasıl izah edecekti? Acı ama gerçek olan şu: Bu iki liderin aslında yapabilecekleri çok şey vardı!.. Salı günleri grup toplantılarında esip gürleyen Bahçeli’yi hatırlayalım. Şimdi düşünüyorum da istikşafi görüşme oyunu bozulsaydı sahneye konan kanlı tezgahların asıl sorumlusu deşifre olur, sandıktan da 1 Kasım öncesinde sizinle  yaptığımız konuşmadaki tahminine yakın bir sonuç çıkabilirdi…

Bekaroğlu, CHP’yi CHP’nin içinden vuruyor!..


(U.D.): O zaman geliyoruz çok kritik bir konuya… CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun ‘Tarihi Dönüm Noktasında: CHP’ başlıklı raporu da bir bakıma testinin kırıldığını teslim ediyor.
(A.Ç.): Sayın Dündar, kimseyi kırmak gibi bir niyetim olamaz. Ancak bizatihi Bekaroğlu’nun CHP’deki varlığı testinin kırılmasına yol açan darbelerden biridir. Türkiyeliliği ve ucube bir laiklik anlayışını savunan Bekaroğlu, CHP’nin paradigmatik krizlerinden biridir.

(U.D.): Biraz ağır olmadı mı?
(A.Ç.): Raporun tamamını CHP’nin dayandığı kurucu değerleri esas alınarak okuduğunda, bu söylediklerim hafif bile kalabilir! Sayın Dündar, Bekaroğlu, CHP’ye İslamist- sol karışımı bir eda ile CHP’nin içinden saldırıyor! Atatürk ve CHP’nin kurucu değerlerine bayat, demode diyor ve onlara karşı çok kültürcü tezler öne sürüyor! İçinde Türk geçen her şeyi yıkıyor!..
Raporda Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan çıkması için CHP’ye kurucu değerlerin yok edilmesi anlamına gelecek bir politikalar bütünü empoze ediliyor. CHP’nin bir Alevi partisi olduğu izlenimi pekiştiriliyor! Sayın Bekâroğlu, CHP’ye, değişim adı altında metamorfoz geçirmesini, yani başkalaşmasını teklif ediyor!

Çare: Yeni bir testi yapılacak!


(U.D.):Siz testinin kırılmasının baş sorumlusu olarak saray muktedirini görüyorsunuz ama muhalefet partilerinin genel başkanlarının da paylarının bayağı büyük olduğunu söylemeden geçmiyorsunuz! Yanılıyor muyum?..
(A.Ç.): Hayır, yanılmıyorsunuz. Çünkü ‘namaz kılmayan hayvandır’ diyen münafık mahlukat bu sözü söyleme cesaretini onların politikalarından buldu. Son dokunulmazlıklar olayına bakın… Sayın Bahçeli anayasa değişikliğine kayıtsız “evet” derken Sayın Kılıçdaroğlu kendini zora soktu. Az daha katastrofik bir referanduma gidiyorduk. Halbuki muhalefet “Kardeşim, 276 oyun var, kimin dokunulmazlığını istiyorsan getir kaldır. Komisyonlarda ikna olursak biz de destekleriz” deseydi, AKP’yi işbirlikçisi PKK ile başbaşa bırakmış olacaktı!.. Almanya’daki Ermeni soykırımı sürecinde yaşananlar da başlı başına sorunlu!..

HUKUK DÜZENİ KURULACAK


(U.D.): Testi kırıldığına ve muhalefet liderleri böyle olduğuna göre ne yapacağız?
(A.Ç.): Yeni bir testi yapılacak!.. Yanlış anlaşılmasın yeni bir anayasa yapılacak demiyorum. Anayasal hukuk düzeni yeniden tesis edilecek diyorum. Ancak bunun yapılabilmesi için sorumlular, sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir.

(U.D.):
Yani istifa etmeleri gerektiğini mi söylüyorsunuz?
(A.Ç.): Doğal iç muhalefet unsurlarının önünü açmalılar diyorum. Çünkü burada biraz daha gecikirsek Türkiye’yi toparlayamayabiliriz. Gidişatın başta Güneydoğu’da olmak üzere geri dönüşü olmayan birtakım siyasi ayrışma süreçlerini de içeren bir dizi korkunç komplikasyonu tetiklemesi kaçınılmazdır!..

(U.D.): Yani ikinci bir ‘Testi Kırılmadan Önce: Ben Ne Demiştim!’ deme şansımız bile olmayabilir demeye getiriyorsunuz!..
(A.Ç.): Yeni bir umut, yeni bir hedef diyorum…