Türkiyede Cuma gecesi yaşanan 12 saatlik kabus gibi darbe girişimi, Türkiye’nin iç dengeleri kadar, dışarıyla ilişkilerini de etkileyecek gibi...
Dış politikada darbe girişimi sonrası en büyük “kırılma” potansiyeli ise ABD ile ilişkilerde...
ABD ile dört konuda kriz kapıda:
- GÜLEN’İN İADESİ- Darbe girişiminin bertaraf edilmesinin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ilk konuşmasında doğrudan ABD Başkanı Barack Obama’ya seslenerek, Fethullah Gülen’in iadesini istedi. Buna yanıt ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’den geldi. Kerry, Gülen’in iadesine ilişkin Türkiye’nin kendilerine “resmi talepte bulunmadığını” söyledi. Ancak bu, resmi talep gelirse, ABD’nin buna karşı tavrının ne olacağı konusunda hiçbir işaret vermedi.
- DARBE GİRİŞİMİ KONUSUNDA ABD’NİN SUÇLANMASI- Darbe girişimi sonrasında ABD ile resmi teması ilk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu kurdu, Amerikalı meslektaşı Kerry’yi aradı. ABD tarafı, daha sonra telefon konuşmasına ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamadaki bir detay son derece çarpıcı:
“Kerry, ABD’nin darbe girişimi soruşturması konusunda Türk yetkililere yardım etmek konusundaki isteğini dile getirdi. Ancak bu başarısız darbe girişimi konusunda ABD’nin herhangi bir rolü olduğuna ilişkin ima ya da açıklamaların son derece yanlış olacağını ve ikili ilişkilere zarar vereceğini de vurguladı.”
Ancak Washington’dan yapılan bu açıklamadan hemen sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gülen’in ABD’den iadesini dile getirdi. Bir anlamda, “Gülen’i orada barındırarak, bu darbe girişimine olanak sağladınız” imasında bulundu.
AKP’li Çalışma Bakanı Süleyman Soylu ise Erdoğan’ın bir adım ilerisine geçip, darbe girişimi konusunda açıkça ABD’yi suçladı.
Katıldığı bir televizyon kanalında açık ifadelerle “Darbe girişiminin arkasında ABD var” dedi. Bu konunun Saray ve AKP hükümeti tarafından mitinglerde kullanılması, Washington’la ilişkilerde önümüzdeki dönemde en büyük sıkıntılardan olmaya aday.
- SARAY VE AKP’NİN DARBECİLERİN CEZALANDIRILMASI KONUSUNDA İZLEYECEĞİ YOL- Darbe girişiminin bastırılmasının ardından darbeyle ilişkisi olduğu ileri sürülen asker/yargı mensubu çok sayıda kişi hakkında soruşturma açıldı. Darbe girişiminin sonlandırılmasından sadece birkaç saat sonra soruşturma açılan yüzlerce asker ve binden fazla hakim/savcı konusunda “nasıl bilgi edinilip, nasıl belirlendikleri” sorusu da Washington’un radarında görünüyor. Bu konuyu bizzat ABD Başkanı Barack Obama gündeme getirmiş durumda. Beyaz Saray’dan yapılan, Obama’nın Türkiye’de yaşanan darbe girişimi konusundaki tavrına ilişkin açıklamada aynen şöyle denildi: “Başkan ve takımı, Türkiye’deki tüm tarafların hukuk devleti prensipleri çerçevesinde hareket etmeleri, daha fazla şiddet ya da istikrarsızlık getirecek eylemlerden kaçınmaları konusundaki yaşamsal ihtiyacı da kayda geçirmiştir.”
- İNCİRLİK ÜSSÜ’NÜN DURUMU- Türkiye’nin darbe girişimi sırasında İncirlik Üssü’nü uçuşlara kapatması, Washing- ton’da ciddi endişe yaratmış görünüyor. İncirlik Üssü, ABD liderliğindeki IŞİD karşıtı koalisyonun en kritik unsurlarından birini oluşturuyor. IŞİD’le mücadelenin en kritik döneminde, hangi gerekçeyle olursa olsun, Türkiye’nin İncirlik’i kapatması, ABD’de ciddi sıkıntı yaratmış durumda. Türk hükümetinin ileride de, kendine özgü gerekçelerle İncirlik’i, üstelik operasyonun kritik bir evresinde kapatma ihtimali ya da İncirlik’i ABD’ye karşı bir “koz” olarak kullanma ihtimali üzerine Washington daha şimdiden kafa yormaya başlamış durumda.
Türkiye ile ABD arasında, Suriye konusunda zaten Suriyeli Kürtlerin durumu/YPG/PYD konusunda bir anlaşmazlık var. Geçen hafta Rusya ile ABD’nin IŞİD mevzilerini daha sıkı koordinasyon altında, hatta belki de “birlikte” bombalamalarına ilişkin varılan anlaşma, Suriye’de bir de “cihatçı gruplar” krizi çıkarabilir.
ABD, Moskova ile uzlaşmadan sonra Rusya’nın Suriye’de “terörist” olarak gördüğü örgütleri de kendi terör listesine almanın işaretlerini vermeye başladı. İşin kritik tarafı, Rusya’nın “terörist” olarak gördüğü bu örgütler, Katar ve Suudi Arabistan’la birlikte, AKP hükümetinin de hem siyasi, hem lojistik destek verdikleri örgütler. Yani, AKP’nin Suriye’deki “cihatçıları”, ABD tarafından da resmen terörist ilan edilmek üzere...
YPG’den sonra bir de “cihatçılar” anlaşmazlığı, İncirlik’in durumunu ABD açısından iyice istikrarsız bir hale getirmeye aday... Nitekim, Beyaz Saray’ın darbe girişimi sonrasındaki açıklamasında bu konuya da diplomatik bir ifadeyle değinilmiş: Açıklamada “ABD Başkanı, aralarında terörizme karşı ortak mücadelenin de olduğu konularda Türkiye’nin işbirliğinin devam etmesi gerektiğinin altını çizdi.”
Kısacası...
Darbe girişimi sonrasında en dikkatle izlenmesi gereken alan Türkiye-ABD ilişkileri gibi görünüyor. Darbe girişiminin bastırılmasının, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümetinin yurtdışında, özellikle ABD’deki sıkıntılı imajını düzeltmek bir tarafa, daha da bozma ihtimali de gündemde...

Türkiye’nin “kara para” ile imtihanı


Türkiye’de devir, “faizsiz bankacıların” devri...
Son dönemde Türkiye’de parayla ilgili kurumların hepsinin tepesine, geçmişinde faizsiz bankacılık olan isimler atandı. Merkez Bankası, BDDK ve son olarak da Hazine’nin başına hep “faizsiz bankacılar” geldi.
Bunların içinde en dikkat çekici isim kuşkusuz Türkiye’de “paranın patronu” olan Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya.
Çetinkaya’nın bankacılık kariyerinde en çok yer tutan iki kurum, ikisi de faizsiz bankacılık yapan Albaraka ve Kuveyt Türk.
Bunlardan Kuveyt Türk, son dönemde tüm dünyada adını duyurur oldu.
Bu “ünlenmede”, ABD’de açılan bir davanın etkisi büyük. Davada, Kuveyt Türk bankası, IŞİD’e mali destek vermekle suçlanıyor.
Ancak Kuveyt Türk’ün sicilinde son dönemde dikkat çeken bir başka uluslararası sıkıntı daha var. Üstelik bu sıkıntı, hiç beklenmedik bir yerden, Dubai’den gelmiş.
Kuveyt Türk Dubai’den de, “kara para aklama” konusunda bir ceza almış.
Dubai Mali Hizmetler Kurumu (DFSA) Kuveyt Türk’ün Dubai’deki şubesine verdiği cezanın en çok dikkat çeken gerekçesi, bankanın “kara para aklama ile mücadeleye” gereken önemi vermemesi.
DSFA, bankanın hem sistemini düzeltmesini istemiş, hem de toplamda 150 bin dolar para cezası kesmiş.
Burada küçük bir not düşmek gerekiyor:
Dubai’de kara para aklama cezası verilen Kuveyt Türk şubesi bizzat Murat Çetinkaya tarafından, Kuveyt Türk’te çalıştığı dönemde kurulmuştu.
Tüm bunlara, bir de Çetinkaya’nın Merkez Bankası Başkanı olmasından sonra hiçbir uluslararası toplantıya katılmadığına ilişkin Ankara’da yayılan söylentiyi de ekleyince, doğrusu insanın kafası karışıyor.