Daha ilk geldiklerinde ruhumuza işlemiş Andımızı okullardan kaldırdıklarında, barış ve huzurumuzun anahtarı Ne Mutlu Türküm Diyene’yi yasakladıklarında, kalbimize kazıdığımız Önce Vatan’ı dağdan taştan söktüklerinde, Cumhuriyetimizin simgesi TC’yi her yerden çıkardıklarında, kendimizi bildik bileli coşkuyla kutladığımız Milli Bayramlarımızı kutlamamızı güvenlik gerekçesiyle yasakladıklarında ve protokol sorumluluklarına rağmen kulağım ağrıyor, ananem evleniyor, Almanya’dan abim geliyora benzer rezil kepaze, aşağılayıcı bahanelerle dalga geçer gibi katılmadıklarında nerede duracaklarını zannediyorduk ki?

Türkiye’ye gericiliği ve yobazlığı dayatan bu güçler emperyalizmin ta kendisi ve içerideki aşırı zenginleşmiş uşaklarıdır.
Emperyalizmin varlık sebebi sömürmektir. Eline geçen her fırsatta her şeyi sömürür, ele geçirir. Vicdansız ve duygusuz emperyalistlere, sömürülecek geniş coğrafyalar, engin kaynaklar, büyük nüfuslar sunar. Emperyalizm için din, sömürüye en uygun malzeme olduğu için, özellikle dini sömürür. Dini en iyi kim sömürebiliyorsa da onlarla çalışır, onlara destek verir, karşılığında da ülkeleri ve kaynaklarını ele geçirir, ortaklarını da sınırsız parayla, güçle ve iktidarla besler, büyütür semirtir...

Ilımlı İslam diye bir şey olmaz, ılımlı İslam’ın bir sonraki durağı kaçınılmaz olarak radikal İslam’dır çünkü ılımlı İslam, arkasında emperyalist güçlerin olduğu bir siyasal İslam projesidir. AKP, Ilımlı İslam yalanıyla gelmiş radikal İslam’a dayanmış ve bugün şeriata ulaşmaya çalışıyor. Zannediyor ki, Türkiye’yi şeriatın kucağına atmayı başarırsa yargılanmaktan, ülkeyi soyup soğana çevirdikleri 15 yılın hesabını vermekten, adi hırsızlıktan vatana ihanete kadar uzanan sayısız suçlarından yırtacaklar...

AKP laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni bir karşı devrimle yok etmek, Cumhuriyet’in kazanımlarını geri çevirmek ve yerine şeriat kurallarıyla yönetilen bir ülke hayal ediyor. Devletin yardımlarına ve hayırseverlerin sadakalarına muhtaç hale getirilen eğitimsiz bırakılmış halkı yoksulluktan ve cehaletten kırılırken, en tepedeki, devletin sahibi konumuna getirilen kendi irili, ufaklı hanedanlarıyla ve her kesimden kendilerine biat edenlerden oluşturdukları yandaşlarıyla, ülkeden yıllardır çaldıklarıyla mutlu mesut yaşayabileceklerini hayal ediyorlar...

Bütün okullar imam hatiplere çevrilmeye çalışılıyor, çevrilemeyenlerin yöneticileri proje okulu gibi (ne demekse) bahanelerle değiştiriliyor, diğer seçenekler imkansızlaştırılarak öğrencilerimiz zorla imam hatiplere yönlendiriliyor. 2002’de AKP geldiğinde 71.100 olan imam hatipli öğrenci sayısı bugün 1.5 milyonu aşmış durumdadır. Türkiye’nin bu kadar imam hatipe ihtiyacı yoktur ama AKP’nin kendi kadroları için ve karşı devrim hedefi için ihtiyacı vardır. Evrim ders kitaplarından çıkarılıyor, yerine Cihat’ın İslam’ın şartı olduğu anlayışı derslere ekleniyor, kime Cihat ilan etmeyi düşünüyorlarsa artık. Ders kitaplarında Atatürk, Atatürkçülük, Cumhuriyet’in kazanımları ve Cumhuriyet değerleri, Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı azaltılıyor. Çok lazımmış gibi müftülere resmi nikah kıyma yetkisi veriliyor ve devrim kanunları sulandırılıyor, Anayasa, Anayasa’ya aykırı olarak bir defa daha deliniyor...

Dünya kadar karanlık noktası bulunan ve bu işin sonunda iktidarın da suçlu çıkacağı Allah’ın lütfu, FETÖ’nün kanlı darbe girişimi, Milli Eğitimde yeni kahramanlık destanımız yapılıyor ve hiçbir masraftan sakınılmadan 15 Temmuz üzerine ağır hamasi bir kültür yaratılıyor. Mustafa Kemal efsanesinin doğduğu, Türk’ün şahlandığı, çok ağır bedellerle dünyanın en güçlü ordularının durdurulduğu Çanakkale Destanıyla, 15 saat bile sürmeyen 15 Temmuz’u aynı kefeye koyuyorlar hatta daha anlamlı buluyorlar. MEB’in Anayasa’ya ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırı yeni yönetmeliği, tüm kesimlerin görüşü alınarak hazırlandı diyorlar ama sadece gerici zihniyetteki kurumların görüşlerini yansıtıyorlar, bu. Her zaman olduğu gibi yine yaptıklarından başkasını söylüyorlar ve algı yönetimi yapıyorlar. Tarikatların ve cemaatlerin cirit attığı MEB, turizm ve otelcilik meslek liselerinde alkollü içki hazırlama dersini de kaldırıyor, herhalde hedeflerinde turistlere içki satışını engellemek de var. Doğru ya, Müslüman bir ülkede içki mi satılırmış hiç, evlerinde içip gelsinler tatile Türkiye’ye...

2017 ülke bütçesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan yaklaşık 6,8 milyar TL, aralarında ekonomi, kalkınma, enerji ve tabii kaynaklar, bilim, sanayi ve teknoloji, çevre ve şehircilik, sağlık, eğitim, kültür ve turizm bakanlıklarının da yer aldığı 11 bakanlığın her birine ayrılan bütçeden daha fazla. Doğru ya, bireysel ibadetimizin mükemmelen örgütlendiği, 1250 küsur yıllık Müslümanlığımızın, AKP gelene kadar eksik olan şekil şartlarının harfiyen yerine getirildiği bir din anlayışına, Türkiye’nin kalkınmadan, enerjiden, ekonomiden, bilim, sanayi ve teknolojiden, çevre ve şehircilikten, sağlıktan, kültürden, eğitimden, turizmden daha fazla ihtiyacı var. Türkiye bütçesi Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin acil ve önemli ihtiyaçlarına, menfaatlerine göre değil AKP’nin siyasi ve ekonomik çıkarlarına göre belirleniyor...

Yeni kurdukları hanedanlarının genç kuşaklarına hibe ettikleri ve AKP’li yöneticilerle, tarikat ve cemaatlerle doldurdukları, AKP’li belediyelerden ve kamu kaynaklarından paha biçilemez araziler, binalar, kaynaklar tahsis ettikleri dinci Vakıflar, Diyanet ve Milli Eğitim Bakanlığı ortaklı yüksek bütçeli projelerle doğrudan eğitim sistemi içerisinde, toplumsal yaşamın gericileştirilmesinde aktif mücadele ediyorlar. Düpedüz devlet desteğiyle şeriat getirmek için çalışıyorlar...

AKP açık olarak biat etmeye uygun, kendi hür iradesini ve yaşamsal kararlarını gönüllü olarak bir Şeyhe, Dervişe, Hacıya, Hocaya, dinsel inançları nedeniyle teslim edebilecek ve bu çağda, büyük itirazlar çıkarmadan hayatını böyle munis bir şekilde afyonlanmış gibi sürdürebilecek, istendiği zaman kolaylıkla her yöne doğru kışkırtılabilecek bir insan tipi yetiştirmeye çalışıyor. Türk çocuğunu robotlaştırmak istiyor. Sadece verilen bilgiyi alan, sorgulamayan, şüphe etmeyen, merak etmeyen bir nesil peşindeler. Durumları, içeride ve dışarıda, her yerdeki ağır başarısızlıklarından ve her seferinde kendilerini düşürdükleri utanılası durumlardan o kadar kötü ki, Ilımlı İslam’da sabredemeyip Radikal İslam ve Şeriat yolunda aşırı hızlanmaları o yüzden. Aceleleri var herhalde fena halde diye düşünüyorum. Bu kadar riske neden girdiklerini anlayamıyorum, akıllı işi değil bu yaptıkları...