Geçen yılın kasım ayında Kültür Bakanlığı’nın davetlisi olarak 5 gazeteci İran’a gitmiştik. Ekonomi Muhabirleri Derneği Başkanı Turgay Türker olaylara ekonomi yönüyle, Diplomasi Muhabirleri Derneği Başkanı Mahmut Gürer de, bölgedeki gelişmelerin diplomasi ayağıyla ilgili sorular yöneltiyordu.

Konuştuğumuz hemen her yetkili, Türkiye ile İran arasında halen 10 milyar dolar olan ticaret hacmini 30 milyar dolara çıkartmanın öncelikli hedef olması gerektiğini belirtiyor, Türk yatırımcıları ülkelerine davet ediyor, sağlanacak kolaylıkları da anlatıyorlardı. İthalatın kısılıp, yerli üretimin artırılacağı belirtilirken, “Türk iş adamları gelsin” diyorlardı.

KARA ÇARŞAFLI MİLLETVEKİLLERİ

Tahran’da, İsfahan’da en çok dikkatimi çeken adım başı banka şubesinin olmasıydı. İnsanlar faiz gelirine yönelmişti. Hayat pahalılığının giderek arttığı ülkede, en çok konuşulan da yolsuzluklardı. Devlet içindeki bazı kesimlerin yolsuzluğun içinde olduğunu anlatıyorlardı. Hayat pahalılığı, yolsuzluklar, bölgedeki bazı gelişmelerin “İran’ı da patlamaya doğru götürdüğünü” belirtenler de oluyordu.

İran’a ilk kez 1999 yılında gitmiştim. Böyle bir yönetimde 18 yıl sonra da olsa değişim müthişti. Kadınların giyimiyle ilgili katılığın giderek gevşemiş olduğuna tanık oldum. Bir dönem hemen bütün kadınların, genç kızların kara çarşafa sokulduğu İran’da, kara çarşaflıların oranı giderek azalmış. Ama kadın milletvekilleri hala kara çarşaftan kurtulamamış.

Kızlar, genelde kot pantolon giyiyor. Saçlarının ancak yarısını kapatıyorlar. Örtüleri de sıkça kaydığı için başları açık dolaşıyorlar. Ama bu konuda sanıldığı gibi rahat da değiller. O yüzden, arkaya kayan başörtülerini yine saçlarının yarısı açıkta kalacak biçimde kapatıyorlar. Peki kapatmasalar ne oluyor? O zaman polis onları bu durumda gördüğünde, önce bir merkeze götürüyor. Orada, nasihat ediliyor bir daha başı açık dolaşmayacağı konusunda belge imzalattırılıyor. Bazı durumlarda mahkemeye de çıkarılıyor. Ama, bu durum özellikle gençleri çok etkilemiyor. Aslında, devletin de başörtüsü konusunda ki eski katılığı kalmamış.

ÇARŞAMBA EYLEMLERİ ATEŞLEDİ

İşte, biraz da bunun verdiği rahatlıkla olsa gerek, her çarşamba kadınlar beyaz örtüyle sokağa çıkıyor. O örtüyü boyunlarına bağlıyor, ama saçları açıkta kalıyor. Belli meydanlara toplanmak yerine günlük hayatın bir parçasıymış gibi her çarşamba saçlar açılıyor. Çarşamba eylemleri, bugünkü eylemlerin kaynağı oldu.

Kadınlar “Beyaz Çarşamba” diyor. Başı açık dolaşmak o gün alabildiğine yaygın oluyor. Hele, seçim döneminde yasaklar iyice gevşeyince kadınlar neredeyse diğer günler de saçlarını örtmemeye çalışıyor. Parklarda kız erkek ele ele de oturuyor, caddelerde el ele de yürüyor. Ama polis isterse bunları sorguluyor, bu şekilde oturmanın, ele ele tutuşmanın yasak olduğunu da söylüyor.

ÜNİVERSİTELERİ AYIRAMADILAR

Caddelerde bunlar yaşanırken devlet dairelerinde ise katılık devam ediyor. Örneğin resmi dairelerde çalışanlar için namaz kılmak zorunlu. 9 yaşında, yani ilkokul 3. sınıftaki kızların okullarda kapanması zorunlu.

Bırakın okullarda kız ve erkek öğrencileri aynı binanın ayrı sınıflarda öğrenim görmesini, ayrı okullarda öğrenim görüyorlar. Üstelik bu okulların birbirlerine yakın olmaması da esas. Bu konuda hiçbir esneme yok. Bir ara üniversitelerin de kız-erkek diye ayrılması gündeme gelmiş. Ancak, bu konuda yoğun tepkiler dikkate alınıp konunun üzerine daha fazla gidilmemiş. Yani, ilkokula ayrı okullarda başlayan öğrenim süreci, üniversiteye girince kız-erkek karma eğitimine ancak dönüşebiliyor.

SOPA YERİNE, PARA CEZASI

Çok sayıda kafe var. Gençlerin kafelerdeki en gözde içeceklerinden birisi de alkolsüz bira. Peki, İran’da hiç içki içilmiyor mu? Bunu, birkaç kişiyle sordum. Ortak cevapları şöyle oldu:

“Evlerde içkinin her türlüsü bulunur. Evlere içki servisi yapanlar var. Ancak kaçak olduğu için örneğin Türkiye’deki rakı fiyatının iki katını ödemek zorunda kalıyorsunuz. Komşulardan içki içildiği zaman şikayet edenler de oluyor. Eskiden, bunun cezası 80 sopa vurulmasıydı. Ama şimdi sopadan çok para cezası uygulanıyor.”

İran’da, yolsuzluğa, hayat pahalılığına, katı yönetime karşı bir direniş devam ederken, Tahran’da bulunan arkadaşımdan gelişmeleri sorduğumda, “Evet, hayat çok pahalı. Yolsuzluklar var. İran halkı bunun hesabını soruyor. Eylemlerde yabancı parmağı söylentileri nedeniyle insanlar temkinli davranıyor” dedi. Dileriz, komşumuzda daha fazla kan akmaz, yönetim de halkın sesine kulak verir.