Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, haftalardır “Bir gece ansızın girebiliriz” diyordu. O gün geldi ve Hava Kuvvetlerimiz Afrin ve Tel Rıfat bölgelerine saldırdı. Hedefler birer birer “akıllı bombalarla” vuruldu. Bunun için ön hazırlıkların çok önceden başladığı anlaşıldı.

Uçaklarımıza hedeflerin verilmesi için yapılan çalışmalar çok önceden başlamıştı. Hava Kuvvetlerimiz, kendilerine mutlaka görev düşeceğini biliyordu. Çünkü, Hava Kuvvetleri kullanılmadan yapılacak bir harekatta kayıpların fazla olacağı değerlendiriliyordu. Bunun için Rusya ve Suriye’nin ikna edilmesi gerekiyordu. İşte, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Rusya’ya gitmişti. Oraya, Türkiye’nin kararlılığı bildirilmiş, hiçbir ülkenin toprağında gözümüzün olmadığı anlatılmıştı. Sonuçta, Rusya ve Suriye,uzun süreli olmamak kaydıyla hava harekatına gönülsüz de olsa “evet” demek durumunda kaldı.

HEDEFLER BELİRLENİRKEN

Uçaklarımız nereye gideceğini, nereleri vuracağını biliyordu. Bunun hazırlıkları da çok önceden başlamıştı. Uçaklar havalandığında hedefler onlara şöyle bildiriliyordu:

- O bölgede olan ve aldığı eğitimle pilota hedef tarif eden, koordinat bildirenler nokta hedefler verirken saptanan yerlere akıllı mühimmatlar gönderilmeye başlandı.

- Uçak kalkmadan hedefler pilota önceden bildirildi.

- Havada komuta kontrol uçaklarının belirlediği hedefler vuruldu. Yani, hedeflerin vurulması için yerden yönlendirme olduğu gibi havadan da yönlendirme yapıldı. Harekatın şiddetine ve hedefine  göre kaç uçak kullanılacağı da değişir. Harekatta F-16 uçakları kullanıldı ve uçak sayısının 20 olduğunu öğrendim. Uçakların hepsi aynı filodan değil, değişik filolara bağlıydı. Suriye ya da Rusya uçaklarının uçaklarımıza karşı bir harekatta bulunabileceği de hep dikkate alındı. Uçaklarımız üslerinde hazır her an göreve çıkılacakmış gibi uçuşa hazır bekletildi.

AKILLI BOMBALAR

Bir hedef için bir uçak kullanılması planlandı ve öyle de yapıldı. Hedeflere uygun mühimmat kullanıldı. Bunlar “akıllı bombalar”dı. Bunlar verilen koordinata gider. Bazı durumlarda hedef lazerle işaretlenir. Bu karadaki görevli tarafından yapıldığı gibi uçaktan da yapılabiliyor. Bomba hedefini buluyor.  Teröristlerin elinde uçaklarımıza karşı kullanmaları için füzeler de verilmişti. Kayıp vermeden uçaklarımızın üslerine dönebilmeleri için tabii ki her türlü önlem de alınmıştı. Teröristlerin elindeki mühimmatın menziline girmemek için bombalar uzaktan atıldı. Örneğin belirlenen hedefe 20 kilometre uzaklıktan ve yüksek irtifadan bombalar gönderildi. Yani, pilot hiç hedefi görmez, ama akıllı bomba hedefini bulur.

CANLI İZLEDİLER

Dün tatil günü olmasına rağmen Genelkurmay Başkanlığı’nda büyük bir hareketlilik yaşanıyordu. Hava Kuvvetleri, Kara Kuvvetleri Komutanları, Özel Kuvvetler Komutanlığı görevlileri “Harekat Merkezi”nde gelişmeleri canlı canlı izledi. Bu görüntüler İnsansız Hava Araçlarından Genelkurmaya yansıtıldı. Aynı görüntüler Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile Eskişehir’de bulunan harekat merkezine de  aktarıldı.  Radarlardan alınan hava fotoğraflarından da belirlenen hedeflerin vurulduğu görülüyordu.

TERÖRİSTLERİN TAKTİĞİ

Genelkurmay’da harekatın analizleri yapılırken, bir yandan da yeni hedefler belirleniyor, bölgeden alınan özel bilgiler değerlendiriliyor. Rusya ve Suriye uçaklarının hava savunma sistemleri de takip ediliyor. Teröristlerin taktiği şu: Halkın arasına karışmak, hedef olacak yerlerden uzak durmak. Hatta, teröristlerin bir kısmının Afrin’den ayrılıp köylere gittikleri de anlaşıldı. Reco kasabası ve dağlardaki bazı köyler işte bu yüzden hedef alındı.

Afrin’de yaşanan olaylar nedeniyle yaralananlar oldu. Hastaneye kaldırılan çok sayıda terörist olduğu gibi vatandaşlardan da patlamalardan etkilenenler oldu. Azez’de hastane bombalayan YPG’lilerin, halkı Türk askerine kışkırtmak için bazı eylemler yapabileceği de unutulmamalı. Tamamen teröristlerin kontrolü altında olan hastaneler olduğu biliniyor. Ancak halkı kışkırtmak, siviller vuruluyor izlenimi yaratmak için terör örgütleri her türlü taktiği de kullanabilir. Türkiye’yi zor duruma düşürmek için planlar önrceden yapıldı, şimdi uygulama zamanı.

Hava harekatı fazla sürmeyecek. Kara birliklerimiz yumuşatılan hedeflerden sonra Afrin’de ilerleyecek. Tüm bunlar yaşanırken, Türkiye ile Suriye’nin mutlaka bir araya gelmesi ve sorunları birlikte çözmesi gerekiyor. İşin içine farklı ülkelerin girmesi ile ülkelerde kan ve gözyaşına sebep olacağını da unutmayalım.

Gürcistan’da bir garip olay


Gürcistan’ın Acara Özerk Cumhuriyeti denilince akla ilk gelen başkent Batum oluyor. Sarp Sınır Kapısı’ndan her gün binlerce kişi karşılıklı olarak gelip-gidiyor. İki ülke arasında ticaret de hayli yaygın. Sağlanan kolaylıklar nedeniyle de işadamlarımız da Gürcistan’da önemli yatırımlar yapıyor.

Erol Avgören ve eski Milletvekili Metin Arifağaoğlu da Batum’da 22 katlı lüks Leogrand Oteli’ni yaptırdı. Ülkedeki işsizliği azaltmak için çalışanların yüzde 90’ının Gürcistan vatandaşı olma koşuluna da harfiyen uydular. Bunlara uyulmaması durumunda ağır cezalar veriliyor. İşte, Leogrand Oteli’nin spor salonu ve SPA’nın bulunduğu 3. katta 24 Kasım 2017 tarihinde çıkan yangında 11 kişi hayatını kaybetti. Ölenlerin ailelerine tazminat verildi, kimse şikayetçi olmadı. Ölen İranlı gencin ailesi ise “Ne geldiyse Allah’tan geldi” deyip parayı iade etti.

KASAYI ALIP GİTTİLER

İşte bu otel tam 58 gündür polis koruması altında. Otele kimsenin girmesine, sahiplerinin onarım yapmaları ve oteli işletmeye açmalarına da izin verilmiyor. Bir sabotaj sonucu ölümlerin gerçekleşmiş olabileceği ve araştırmaların devam ettiği gerekçe gösteriliyor ama hiçbir işlem de yapılmıyor. Reina saldırısında bile üç-dört gün sonra keşif tamamlanmış, sahiplerine teslim edilmişti. 58 gündür otele kimsenin sokulmaması “Bir an önce çok ucuza oteli sattırmak istiyorlar” şüphesini akla getiriyor. Otelin çalıştırılmasına engel olunduğu için 500 çalışan da zorunlu olarak maaşsız izne çıkarıldı. Dahası, otel sahibinin, hatta otelde çalışanların yurtdışına çıkışlarına izin verilmiyor. Otel sahiplerinden Erol Avgören, kendi odasında bulunan kasadan para almak için binbir zorlukla izin aldı. Polisle birlikte odasına girdiğinde, kasanın götürüldüğüne tanık oldu.

KAPATMA HESABI MI?

Otel sahiplerine, “İncelememiz devam ediyor” deniliyor. Olayla ilgili bütün çalışanların ifadesi alındı, gözaltına alınan yok. Sigorta ekspertizinin araştırma yapmasına izin verilmiyor. Artık bu işte bir art niyet olduğu ortaya çıkmaya başladı. Uluslararası hukuk konusunda da uzman isimlerden olan CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, Gürcistan’ın Ankara Büyükelçisi’yle görüştü. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e konuyu anlattı ve otele bu yolla el koymak, ucuza ele geçirme planı yapıldığına ilişkin kuşkularını dile getirdi. Henüz çözülen bir şey yok. Evet, otelde üzücü bir olay yaşandı ama oteli açtırmamak, yaklaşık iki aydır polis kordonu altında tutulmasını da kimse anlayamıyor. Sadece “Araştırma devam ediyor” denilip otele girmeleri engelleniyor. Yaşanan bu olay, Acara bölgesinde yatırım yapan diğer işadamlarını da huzursuz ediyor ve en küçük bir olayda mallarının ellerinden alınacağı kuşkusunu taşıyor. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, çözer mi bilemeyiz ama en azından konuyla ilgileniyor.