Lozan’ı beğenmiyorlar ya;
İşte o beğenilmeyen Lozan’ın yaptığı en önemli işlerden biri de, kapitülasyonların kaldırılmasıdır.
Nedir kapitülasyon? 
Bir ülkenin, yabancıları/yabancılar için çalışanları, kendi vatandaşlarının önüne koymasıdır, ayrıcalık vermesidir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, kimi kibirden, kimi mecburiyetten, ülkede yaşayan yabancılara ticaretten eğitime, üretimden hukuka kadar pek çok ayrıcalık tanınmıştı. Yabancılar bu ayrıcalıklar sayesinde Osmanlı’nın kendi vatandaşından daha çok kazanıyor, daha az ya da hiç vergi vermiyor, adalet önünde farklı muamele görüyordu.
Lozan’la Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, kendi ülkelerinde yabancılara verilen bu ayrıcalıktan kurtuldular.
Ama bugünlerde işler tersine dönmüş gibi;
Kafa karıştıran, akıllara yeniden kapitülasyonları getiren ise ABD ile Türkiye arasındaki vize krizini çözen anlaşma. ABD Büyükelçiliği vize verme işlemini durdurmuş, başlatmak için ise Türkiye’de AKP hükümetinden üç konuda güvence istemişti.
O üç güvence, eğer AKP tarafından ABD’ye verildiyse, tam anlamıyla “adli kapitülasyon” sınıfına giriyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nde yabancı bir ülke vatandaşlarına ya da bu ülke için çalışan Türk vatandaşlarına, adli alanda çok önemli ayrıcalıklar tanıyor.
ABD’nin istediği üç güvence, Amerikan Elçiliği’nin resmi açıklamasında tek tek sıralandı;
- ABD’ye, halen tutuklu olan iki kişi dışında, Türkiye’deki temsilciliklerinde çalışan diğer çalışanlar hakkında soruşturma olmadığı güvencesi verildi
- ABD’ye, Türkiye’deki temsilciliklerinde çalışmakta olan yerel personel için “görev yönergesinde olan konularda” gözaltına alınmayacağı ya da tutuklanmayacakları güvencesi verildi.
- Türkiye, gelecekte Amerikan temsilciliklerinde görev yapan personelin gözaltına almak ya da tutuklanma durumu halinde, önceden ABD’ye bilgi aktarmak konusunda güvence verdi.

Ya ABD Konsolosu, Türk çalışanına “YPG ile işbirliği yap” talimatı verirse?


Bu üç güvenceden en vahim olanı, geleceğe ilişkin olanı, yani “ABD adına çalışan Türk personelin, görev gereği yaptıkları konusunda gözaltına alınmayacağı” güvencesi.
İşi daha iyi anlamak için bu ayrıcalıkları somuta indirgemek, bir örnek üzerinden anlatmak lazım;
Bu ara ABD ile Türkiye arasındaki en sıkıntılı iki konu “terör örgütü” tanımı. ABD, Türkiye’nin resmen terör örgütü olarak tanıdığı FETÖ ve YPG’yi terör örgütü saymıyor. FETÖ elebaşısının kendi topraklarında yaşamasına izin verirken, PKK terör örgütünün Suriye uzantısı YPG’ye habire tank, top, tüfek gönderiyor, YPG militanlarını bizzat Amerikan askerleri eğitiyor.
Mesela Adana’daki ABD Konsolosluğu’nda görevli bir Türk vatandaşına, herhangi bir konu için YPG ile temasa geçme talimatı verilse;
Bu kişi Türk vatandaşı olduğu için, terör örgütü ile temas kurması Türk kanunlarına göre suç.
Ancak bu kişiye “temasa geç” talimatı bizzat Amerikalı patronu tarafından veriliyor. Yani “görev” veriliyor.
İşte ABD’nin “verildi” dediği güvenceler eğer gerçekse, Türk vatandaşı olan bu ABD Konsolosluk çalışanı için Türk yargısının dava açması mümkün olmayacak.
Yani sadece ABD için çalıştığı, maaşı ABD tarafından verildiği için bu Türk vatandaşı, soruşturmadan da, gözaltına alınmaktan da muaf tutulacak.
Benzer bir örneği yine ABD’nin resmen terör örgütü olarak tanımadığı FETÖ için de vermek mümkün. FETÖ ile ilgili olarak Amerikalı yöneticisinin verdiği, Türkiye’de suç sayılan bir görevi yapan Türk vatandaşı konsolosluk çalışanı, gözaltına alınamayacak, tutuklanamayacak.
Alın size yabancıya/yabancı için çalışana ayrıcalık; adli kapitülasyon.
Gerçi  ABD’nin “AKP hükümetinden en üst düzeyde istediğimiz güvencelerin tümünü aldık” diyen ve bu üç güvenceyi tek tek sayan açıklamasına karşılık, Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği “Güvence verilmedi” diye karşı açıklama yaptı.

Ya İsrail anlaşması?


Ancak ortada daha önce İsrail ile AKP hükümeti tarafından yapılmış bir anlaşma var; Mavi Marmara anlaşması Türk yargısını Mavi Marmara’da Türk vatandaşlarını şehit edilmesi talimatı veren İsrailli yetkililere karşı devre dışı bırakmıştı.
AKP’li yetkililer–Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil- pek çok kez “yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır” dememişler miydi?
Gün Lozan’a, bu güzel ülkenin çimentosu olan Lozan ruhuna sahip çıkma günüdür.
Mutlu yıllar! Daha aydınlık bir yıl dileğiyle...