Türkiye günlerdir yazar Eylem Tok ve estetik cerrah Dr. Bülent Cihantimur’un oğlu Timur’un karıştığı kazayı ve annesi tarafından önce Mısır, sonra ABD’ye kaçırılmasını konuşuyor.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, anne oğulun iadesi için evrakların hazırlandığını kaydediyor. Ancak ABD’de doğduğu için vatandaşlık elde eden Cihantimur’un iade edilme ihtimali biraz zayıf görünüyor.

Bu arada soruşturma dosyasını incelediğimde, kazadan sonraki eylemlerin en az kaza kadar ağır suçlar içerdiğini fark ettim. 

O geceye dönelim.   

Tarih, 1 Mart.

Sarıyer’de oturan beş arkadaş; Hasan Topal, Süleyman Keçici, İbrahim Gümüş, Tahsin Arslan ve Murat Oğuz Aci, üç ATV (dört tekerlekli motosiklet) aracıyla akşam gezintiye çıktı. 

Keçici, kendi aracındaydı.

Aci ve Arslan ile Topal ve Gümüş iki ayrı araçtaydı.

Biri hariç, tamamı 18 yaşından küçük olan 10 genç ise saat 22 sularında anne ve babalarına ait lüks araçlarla dolaşmaya başladı. Timur Cihantimur’un kullandığı araçta dört, D.O.Ö.’nün aracında altı genç vardı.

Gençler Belgrad Ormanı’na giden yola girdi.

Cihantimur, viraja girerken çok hızlıydı.

80-100 metre ileride yol kenarında park edilmiş ATV araçlarına çarpacak kadar hızlı...

Arkadaşı anlatıyor: ‘Yavaş git’ dedik, dinlemedi

Cihantimur’un yanında arkadaşı B.A. vardı.

B.A., uyardıkları halde Cihantimur’un hız yaptığını söylüyor. B.A. anlatıyor:

“Timur, aracı bir anda hızlı kullanmaya başladı. ‘Yapma, yavaş git’ desek de dinlemedi. Kemerlerimizi her ihtimale karşı taktık. Önümüzde viraj vardı. Timur, viraja hızlı girdi.”

A.A. ise Cihantimur’un gaza geldiğini belirterek, şunları söylüyor:

“Aracı hızlı kullanıp virajlara sert giriyordu. ‘Yavaş’ diyorduk. Yol kenarında ATV’ler vardı. Araç kaymaya başladı. Timur direksiyonu sola kırdı. ATV’lere vurdu ve bayıra çıktı. Araçtan indik. Timur, ‘Benim hayatım bitti’ dedi.”

Arkadaki aracı ise D.O.Ö. adlı arkadaşı kullanıyordu.

D.O.Ö., anlatıyor:   

“Timur, hızını epey arttırdı. Önümüzde viraj vardı. Timur hızlı şekilde viraja girdi. Ben hızlanmadım. Virajda Timur’u 4-5 saniye gördüm ve görüşümden çıktı. Arabası kontrolde çıkmış şekilde su kanalına girdi.” 

Z.H.D. de “Timur daha da hızlandı. Önümüzde viraj vardı. Sert girince araç kaydı” diyor.

ATV araçları flaşörlerini ve farlarını yakmıştı

Süleyman Keçeci, ATV aracı arızalanınca yolun kenarına çekti. Arkadaşları da yardım için durdu.

Kaza yaşanmasın diye önlem aldılar.

Orman yolu karanlık olduğu için iki ATV aracı dörtlü flaşörlerini yaktı.

Bir ATV aracı farları yanık vaziyette yolun geliş yönüne doğru park edildi.  

Onlar aracı tamir ederken, 80-100 metre gerideki virajdan lüks bir araç hızla üzerlerine geldi.

Keçeci:

“Arıza yapmayan araç, gelenlerin bizleri fark etmesi için dörtlü flaşörleri yanık vaziyette bekledi. Orman aşırı karanlık olduğu ve dörtlü flaşörlerin yetmeyeceğini düşündüğümüz için ATV’lerden birisini geliş istikametini aydınlatacak ve farları yanık şekilde park ettik. Diğer araçlar bizi fark ederek geçiyordu. Porsche marka, süratle gelen araç bizlere çarptı. 6-7 metre yüksekten uçuruma yuvarlandım.”

İbrahim Gümüş de yola savruldu.

Kendisine geldiğinde, arkadaşı Hasan Topal’ı yanında yatarken buldu.

Gümüş, “Olay yerinde telefonum kayboldu” diye konuşuyor. 

İki telefon kayıp, biri Tok’un aracından çıktı

Çarpmadan sonra Cihantimur’un aracı yol kenarındaki su kanalına düştü. 

Yolda iki yaralı yerde yatıyordu. 

Biri Z.H.D.’ye cep telefonunu vererek, “Başıma bakar mısın?” dedi.

Z.H.D., telefonun ışığıyla yaralının başını kontrol etti. 

Cihantimur “Aracın altında biri var” diye bağırdı. Bir araçtan inenler yaralıları çıkardı. 

Uçurumda iki yaralının daha olduğu işitildi. Yaralılardan biri “Arkadaşım Oğuz’a bakın” dedi. 

D.O.Ö., anlatıyor:

“O esnada kimin aradığını bilmiyorum, 122’yi aradılar.”

Kendileri değil, bir tanık aramıştı. 

Cihantimur, 112’yi arayacağına, arkadaşı D.O.Ö.’nün telefonu ile annesini ve özel şoförünü aradı. Anne Eylem Tok, 10 dakikada geldi. Yaralılarla ilgilenmeden, oğlu ve iki arkadaşını alıp hızla uzaklaştı.

D.O.Ö.’yü Kemer Counrty girişinde indirdi.

Kapıda kazaya karışan Z.H.D. ve K.A. adlı gençler bekliyordu. 

Z.H.D.’nin elinde “Kafama bakar mısın?” diyen yaralının telefonu vardı.

Z.H.D. “Yaralı telefonunu verip başına bakmamı istedi. Başına ışık tutum. O anki dalgınlıkla telefonu cebime koydum” şeklinde konuşuyor.

Z.H.D., işte bu telefonla Kemer Country’e gelmişti. “Telefonu olay yerine bırakmamız gerek” dedi.

Z.H.D.: “Bu esnada K.A. olay yerine gitmek taksiye binmişti. Telefonu ona verdim. Böyle bir sorumluluğu taşıyamayacağını söyledi, telefonu duvarın üzerine bıraktı. Güvenlik telefonu aldı.”

Görevli H.A., ifadesinde, telefonunun kazaya karışanlara ait olduğunu öğrenince “Polis merkezine bırakın” dediğini söylüyor. 

Bunun üzerine D.O.Ö.’nün babası “Polisi karıştırmayın” dedi.  

O an Eylem Tok, siteye girdi. “Telefonu verin, sahibini tanıyorum” dedi. H.A., telefonu Tok’a teslim etti.

İşte bu telefon, firardan sonra Tok’un aracında bulundu.

Ondan başka bir telefon daha kayıp...

Avukatlar Burak Erden ve Hacı Orhan’ın dilekçesinde, Tok’un yaralıların telefonlarını alarak, yardıma ulaşmalarına engel olduğunu iddia ediyor.

Dilekçeden:

“Yaralılar telefonlarına ulaşabilse ve ambulans daha önce çağırılabilseydi, belki Aci aramızda olacaktı.”

Şüpheliler ayrıldıktan sonra yardım için duran bir tanığın Aci ile uzun süre konuşarak, onu hayatta tutmaya çalıştığını belirtiliyor. “Bir saat sonra gelen sağlık ekipleri geç kaldıklarından Aci hayatını kaybetti” deniyor.

Bir çocuk babası Aci, 29 yaşındaydı.

Oğlunun kaçıran baba tutuksuz, şoför cezaevinde

Avukat dilekçesinde, Cihantimur’un alkol veya uyarıcı madde kullanılmış olabileceği iddia ediliyor. Tok’un, teste sokulmasını engellemek için oğlunu kaçırdığı savunuluyor.  

Tok, oğlu Timur ve babası Bülent’in polis ve ambulansa haber vermedikleri ve yardım çağırma imkanını ellerinden alarak, yaralıları ölüme terk ettikleri iddia ediliyor. 

Kasten öldürmenin ihmal davranışla işlenmesi, nitelikli yağma, suçu gizleme ve delileri karartma suçlarının gerçekleştiği belirtiliyor.

Cihantimur’un kaçmasına yardım eden Tok’un sürücüsü A.C.S. adlı kadın tutuklandı. A.C.S. ifadesinde, kaza mahallinden aldıkları Cihantimur’un şokta olduğunu ve sürekli “Anne beni affet, araç pert oldu” dediğini anlatıyor.

A.C.S.’ye göre... Eve geldikten sonra Tok, “Timur’u yalnız bırakma, biz şoförle kaza yerini kontrol edeceğiz” diye konuştu.

Baba Bülent eve geldi.

A.C.S.’ye “Dışarıda bekle” dedi.

Sonra “Timur iyi değil, doktora götürelim” dedi.

Önde babası ve Timur’un bulunduğu araç, arkada Tok ve sürücüsü A.C.S. yola çıktılar. Bülent Cihantimur, aracın şarjı bitti bahanesiyle oğlunu arkadaki arabaya yolladı ve “Siz gidin” dedi.

Tok, “Havalimanına doğru git” diye talimat verdi. 

A.C.S. anlatıyor: “Yol boyu Timur’a ‘İyi misin’ diyordu. Timur cevap veremiyordu. Eylem hanım birkaç kez telefon görüşmesi yaptı. Ne konuştu, duymadım. Eylem hanıma ‘İyi misiniz’ dediğimde ‘Şu an soru sorma, yoluna bak’ dedi. Soru soruyor, cevap alamıyordum. Strese girmiştim. Havaalanına girdik, dış hatlarda beni durdurdu. İçerde Eylem hanım ve Timur giriş işlemlerini yaptı.”

A.C.S., suçluyu kayırmaktan tutuklandı.

Bülent Cihantimur’a eski eşi ve oğlunun kaçmasına yardımdan yurt dışına çıkış yasağı konuldu. 

Bu arada Cihantimur, Aci Ailesi’ne haber göndererek, taziyeye gelmek istediğini belirtti. Kan parasını da ima ederek, “Yanınızda olmak istiyorum” dedi. Ancak aile, “Maddiyata ihtiyacımız yok. Önce oğlunuz ve eşiniz teslim olsun” şeklinde yanıt verdi.

Mansimov: Evet, EKOL TV’yi devraldım

Avukat Ersan Şen, geçen aylarda ‘EKOL TV’ adlı bir televizyon kanalını kurma kararı almıştı. Ancak kanal yayın hayatına geçemeden yönetimden ayrıldı. 

Azerbaycan kökenli Türk vatandaşı Mübariz Mansimov kanalı devraldı.

Mansimov’un adı Sedat Peker’in ifşaatlarıyla duyuldu.

Peker, Mansimov’un sahibi olduğu Yalıkavak Marina’ya Azerbaycanlı Anar Alizade ve eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın çöktüğünü iddia etti.

Mansimov, şirketinden ayrılıp rakip gruba geçen çalışanlarının inandırıcılıktan uzak ifadeleri dayanak alınarak, FETÖ iddiasıyla tutuklandı. 

Bir yıl tutuklu kalan Mansimov, FETÖ’ye yardımdan beş yıl hapse çarptırılarak, tahliye edildi. 

Dün Mansimov aradı.

EKOL TV hakkında konuştuk.   

“Evet, doğrudur, kanalı alıyorum. Ama hisseleri henüz üzerime devrolunmadı” dedi. 

1 Nisan’da yayına gireceklerini kaydetti. 

Bağımsız olacaklarını vurguladı. 

“Neden medya sektörüne girdiniz?” diye sordum.

En azından hakkındaki asılsız haberlere cevap verebileceğini belirterek, “Sesimi duyurmak istiyorum” dedi.

“Medya sahibi olmak riskli bir karar değil mi?” diye sordum.  

“Beni içeri koyacaklarsa koysunlar. Kötü bir şey yapmıyorum ki” diye konuştu.

“Benin kafamdaki şu: Bazı gazeteci arkadaşlara hisse vermek. 

Gelecekte benim hissem azalsın, gazetecilerin hisseleri çoğalsın” dedi.

İBB, Atatürkçü imama ev tuttu, eşya yardımı yaptı

Şevki Yılmaz’ın Atatürk’e yaptığı hakarete itiraz eden Beyoğlu Nusretiye Camisi’nin imamı Ferdi Gümüşçü ve müezzinin kaldığı lojman yanmıştı.

Diyanet İşleri Başkanlığı imama lojman verdiği ve Gümüşçü evi müezzine devrettiği için ortada kalmıştı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi hemen devreye girdi.    

Ekrem İmamoğlu’nun talimatı ile Cihangir’de ev tutuldu. Evin beyaz eşyaları ve mobilyaları alındı. Taşınma masrafları karşılandı ve nakit yardım yapıldı. Tüm kıyafetleri yandığı için kıyafet de temin edildi.