Ülkemizin gündemi baş döndürücü bir hız ve maalesef sinir bozucu gerilimlerle devam ediyor. Atatürk Havalimanı’nın pistlerini kırıp millet bahçesi yapacağız dediler, millet “millet bahçeniz sizin olsun istemiyoruz, yıkmayın” diye ayağa kalktı, Ana Muhalefet Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu “Yapılan vatana ihanettir” dedi (“vatana ihanet” noktasında sanırım biraz durakladılar), Havalimanı arazisine sadece millet bahçesi değil “AVM’ler, villa ve rezidanslar” da yapılacağını öğrendik, bu bitmeden Kemer Country’nin 300 dönümlük golf sahasının da imara açıldığı ve oraya da “AVM, villa, rezidans” yapılacağı haberi çıktı. Bunların yanında son günlerde tartışması aralıksız süren SADAT isimli kuruluşun toplumda yarattığı endişeyi göz ardı etmek mümkün değil ve tabii Türkiye’nin “İsveç ile Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğini veto edeceğini” söylemesiyle çıkan NATO-ABD-Türkiye gerilimini de. Son iki konuyu, NATO’da da görev yapmış, “Türkiye, 20 yıl sürse de İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini veto etmelidir” diyen deneyimli bir stratejistle; emekli Tuğgeneral, İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Naim Babüroğlu ile konuştum.
■ Sayın Babüroğlu, Türkiye İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olmasına “PKK’yı destekledikleri” gerekçesiyle karşı çıkıyor ama NATO ülkeleri ve medyaları, sonunda Türkiye’nin ikna edilebileceğini söylüyorlar. NATO eski Genel Sekreteri Scheffer “Türkiye’nin bu tutumunun bir bedeli olacağı kesin. Belki bu bedel ABD’nin Türkiye’ye F-16 engelini kaldırması olabilir” dedi. Siz ise “Türkiye kesinlikle veto hakkını kullanmalı, vazgeçmemeli” diyorsunuz. Türkiye bunu yaparsa kazancı ve kaybı neler olabilir?
YUNANİSTAN VETOSU
1974’te Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatını ABD’ye ve NATO’ya ve ABD’nin uygulayacağı yaptırımları göze alarak yaptı. Diyorum ki; birincisi şu anki Türkiye 1974 Kıbrıs Barış Harekatını yapan bir Türkiye’den daha güçsüz değil. İkincisi, 1975’te ABD “Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle uyguladığı yaptırımları” kaldırmadığı için o zamanki Süleyman Demirel hükümeti ABD’nin Türkiye’de bulunan 21 adet üs ve tesisini kapattı ve yaklaşık 5 bin sivil ve asker ABD vatandaşı Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı. Üçüncüsü; Yunanistan Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle NATO’ya kızdı ve askeri kanadından ayrıldı. 1976’da dönmek istedi, Türkiye veto hakkını kullandı, onay vermedi. 1978’de yine veto etti, 12 Eylül’den sonra ABD’nin 4 yıldızlı generali, NATO Komutanı Rogers Kenan Evren’le görüşerek “Vetoyu kaldırırsanız, Yunanistan da Avrupa Ekonomik Topluluğu için -bugünkü adıyla Avrupa Birliği- Türkiye’nin önündeki engelleri kaldıracak, asker sözü” dedi. Evren hükümeti vetoyu kaldırdı, Yunanistan Ekim 1980’de NATO’nun askeri kanadına geri döndü. Rogers’ın “asker sözü” bir türlü yerine gelmedi. Ve Yunanistan, Türkiye’nin AB’ye girmesi önündeki bütün engelleri fazlasıyla en kötü şekilde koymaya devam etti, ediyor. Rogers’a “Asker sözü vermiştiniz ne oldu” diye sordular, “Benim muhataplarım şu anda iktidarda değil, yapabileceğim bir şey yok” dedi.
Gelelim bugüne; İsveç ve Finlandiya NATO üyesi olmak istiyor, NATO genişlemek ve Rusya’yı çevrelemek istiyor, olabilir ama onların üyeliğini en çok kim istiyor; ABD. Sebebi Rusya’yı Baltıklar’ın kuzeyinden de çevrelemek ve NATO’ya 2 zengin üyeyi katmak için. ABD’nin silah ticareti açısından arayıp da bulamadığı ülkeler. Peki, ABD istediğine ve onları teşvik ettiğine göre Türkiye için muhatap aktör de ABD olmalıdır.
Veto kartı 30-40 yılda bir ele geçer
■ İsveç destekliyor ama ABD de yıllardır açıktan açığa PKK’yı destekliyor. PYD’ye silah yığıyor, askerleri onlarla birlikte ve eğitiyor. O zaman ABD ile nasıl “sadık müttefik” filan oluyoruz?
İsveç PKK/PYD’ye 2002’de 350 milyon dolardan fazla destek bütçesi ayırdı. Ve evet haklısınız, Türkiye’nin coğrafi bütünlüğüne kast eden ve ülke için birinci tehdit olan bölücü terör örgütüne dünyada en fazla yardımı açıkça ABD yapıyor. Eğitim desteği sağlıyor, danışmanlık desteği sağlıyor, mali destek, binlerce TIR silah desteği sağlıyor ve Suriye’yi parçaladı, Suriye’nin yüzde 25’ini onlara işgal ettirdi. Türkiye 2019’da Barış Pınarı Harekatı’nı yaptı fakat Ekim 2019’da Trump, Başkan Yardımcısını gönderdi ve Harekat tam hedefine ulaşmadan bunu durdurdu. Türkiye şimdi neyi düşünmeli; veto kartı masada, stratejik bir kart, Türkiye’nin eline 30-40 yılda bir böyle bir kart geçer. İsveç ve Finlandiya üye yapıldıktan sonra NATO’nun genişlemesinde Türkiye’nin veto hakkını kullanacağı ülke kaldı mı, kalmadı?
Türkiye önce operasyon düzenler sonra vetoyu kaldırır
■ Amerika zaten bütün silahlarını, tanklarını, askerlerini PYD/PKK bölgesine yığdı. Şimdi “destek vermiyorum” der ama gizliden vermeye devam ederse nasıl anlaşılacak?
Desteği kestiğini taahhüt edecek, sonra terör örgütünün etkisiz hale getirilmesi için ya ABD Türkiye ile birlikte adım atacak veya Türkiye’nin atacağı adımlara karışmayacak. 2019’da Barış Pınarı Harekatı’nı başlatmıştı, şimdi de Barış Pınarı 2 harekatını başlatacak. Bitirecek, bitirdikten sonra ABD zaten terör örgütüne yardım etmiyorsa, destek sağlamıyorsa, NATO’ya üye ülkeler de destek sağlamıyorsa, operasyona karışmıyorlarsa, bitirdikten sonra diyecek ki “Evet, bütün NATO üyesi ülkeler terör örgütü listesine aldı, ben de PKK terör örgütüne Suriye’nin kuzeydoğusunda Barış Pınarı 2 operasyonunu yaptım, artık onaylıyorum.”
■ Peki, Suriye’nin kuzeyinde kantonlar kurulmuş, PKK sınır boyunca oraya yerleşmiş, nasıl olacak?
Başka çaresi var mı Türkiye’nin? Fırat’ın doğusu Suriye’nin yaklaşık yüzde 25’i ve kuzeyine doğru PYD/PKK terör örgütü orada oluşum halinde. Eğer Türkiye benim söylediğim kararlılıkta olursa ABD önce yazılı taahhüt verecek “Ben PYD/PKK’yı terör örgütü olarak kabul ettim ve bunu terör örgütü listesine dahil ettim” diyecek. Böylece ABD finans olarak açıkça yardım yapamaz. Türkiye ikinci adımda ne diyor ABD’ye; ya beraberce etkisiz duruma getirelim bunları, mesela sözde lider kadroyu siz alın, tutuklayın, dağıtın veya siz karışmıyorsanız ben harekat yapacağım, hadise budur.
Amerika, NATO’nun kuruluş anlaşmasına aykırı davranıyor
■ NATO eski Genel Sekreteri Scheffer “Obama döneminde Rasmussen göreve geleceği zaman da Erdoğan karşı çıkmıştı, NATO genel sekreter yardımcılığının bir Türk yetkiliye verilmesi karşılığında kabul etti, bu kez de ödenecek bir bedel var, belki Türkiye’nin ABD’den almak istediği F-16’lar” dedi. ABD “Sizi tekrar F-35 programına alıyorum veya F-16 veriyorum” derse ne olacak?
BİRİNCİ MUHATAB ABD
ABD desteğini PKK/PYD’den çekerse diğer ülkeler de çeker. O halde Türkiye’nin birinci muhatabı ABD, ikinci muhatabı İsveç ve Finlandiya olmalı. Bir üye ülkenin güvenliğini tehdit eden bir oluşuma ya da örgüte, bir başka üye ülkenin herhangi bir şekilde desteği, NATO’nun 14 maddelik kuruluş anlaşmasının değerlerine ve ruhuna aykırıdır, destekleyemez. Türkiye diyecek ki “NATO’nun genişlemesinde bir problemimiz yok ancak siz ABD olarak NATO’nun kuruluş anlaşmasının değerlerine aykırı hareket ediyorsunuz, Suriye’nin kuzey doğusundaki PKK/PYD bölücü terör örgütünden desteğinizi çekin, yazılı taahhüt edin, bu örgütün etkisiz duruma getirilmesi için gerekli adımları ya beraber atalım, ya da Türkiye olarak ben atacağım, siz karışmayın, taahhüt edin.”
Ama bu da yetmez, NATO’da Türkiye hariç 29 üye ülke var. NATO’nun belgesinde PYD/PKK terör örgütü ve onların kollarının, oluşumlarının hepsi terör örgütü listesine dahil edilecek. Dolayısıyla NATO kabul edince üyesi olan 29 üye ülke de terör örgütü listesine alacak. Türkiye, bu iki maddeyi gerçekleştirmeden sadece İsveç veya Finlandiya’da bulunan bazı örgüt elemanlarının teslim edilmesi, İsveç’in PKK/PYD terör örgütüne desteği kesmesi ya da ABD’nin F-16 gibi bir vaadi Türkiye’nin veto yetkisini kaldırması için yetersizdir.
Yunanistan 10 yıl veto etti ama istediğini aldı
■ Peki, NATO’da daha önce de verilen sözlerin tutulmadığı görüldüğüne göre sözlerini sonuna kadar tutacaklarına Türkiye nasıl emin olacak?
2008’de Yunanistan’ın kuzey komşusu Makedonya NATO’ya üyelik için başvurmuştu. Yunanistan dedi ki “Makedonya’yı ben temsil ediyorum, ismini değiştirirse vetoyu kaldırırım.” 10 yıl sonra Makedonya adını Kuzey Makedonya olarak değiştirdi, Yunanistan “evet” dedi. Türkiye sabredecek, isterse 20 yıl sürsün veto yetkisini kullanmaya devam edecek.
■ Türkiye NATO’ya, ABD’ye “Yunanistan Türk adalarından çekilsin” şartını ya da Suriyeli sığınmacı sorununun çözülmesi şartını ileri süremez mi?
Türkiye, Yunanistan da Lozan ve Paris Anlaşması’na aykırı olarak silahlandırdığı ve askerleştirdiği adaları Anlaşma statüsündeki konumuna döndürsün diye şart koşabilir. Sığınmacılar konusunda da “Türkiye bu kadar sıkıntıyı paylaşamaz, NATO ülkeleriyle birlikte, 30 NATO üyesi ülke arasında sığınmacılar paylaşılsın” denebilir, niye denilmesin?
Anayasa’yı değiştirmeye kimsenin gücü yetmez
■ SADAT konusuna gelelim; kurucusu Adnan Tanrıverdi “Genelkurmay’ın Savunma Bakanlığı’na, Jandarma’nın İçişleri Bakanlığı’na bağlanmasını, Başkanlık sistemini biz önerdik ve kabul edildi” diyor. Jandarma’nın, İçişleri’ne bağlanması ne gibi sonuçlar doğrulabilir?
Bu açıklamadan sonra Sayın Cumhurbaşkanı “Bizim SADAT’la bir ilgimiz yok” dedi. Milli Savunma Bakanlığı yakında bir açıklama yapacaktır diye değerlendiriyorum.
■ SADAT Başkanı Melih Tanrıverdi’ye İslam Birliği Kongresi’nde “başkenti İstanbul olacak bir İslam devleti” konuşmaları soruldu, “AB gibi bir İslam birliği olsun ve başkenti İstanbul olsun istemez misiniz, ne zararı var” dedi.
3 Mart 1924’te büyük Atatürk tarafından Cumhuriyet ilan edildikten bir yıl sonra hilafet makamı kaldırılmıştır, Türkiye demokrasiyle yönetilen bir hukuk devletidir, Cumhuriyet rejimi kökleşmiştir. Herkes bir şeyler söyleyebilir ama Türkiye Anayasası orada duruyor ve değişmez maddeleri var. Değiştirmeye de kimsenin gücü yetmez.
Bugünkünden daha ağır hangi yaptırımı uygulayabilirler?
■ Amerika “Türkiye’ye yaptırım uyguluyorum” der ve uygularsa ne olacak?
Şimdi en güzel soruyu sordunuz, çok teşekkür ederim. ABD ve NATO, Türkiye ile bardağı çatlattı diyelim, peki şimdi soruyorum; ABD’nin Türkiye’ye uygulayacağı bugünkünden daha ağır yaptırım ne olabilir? F-35 savaş uçaklarını vermiyor, Türkiye’nin coğrafi bütünlüğüne kast eden örgüte açıkça kendi bütçesinden destek sağlıyor, orada askerleriyle onların varlığının güçlenmesine neden oluyor, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta Yunanistan’ı ve Güney Kıbrıs Rum yönetimini tercih ediyor, Yunanistan’la beraber anlaşarak Yunanistan’da üsler kuruyor mu kuruyor. Dedeağaç’ta üssü var mı var, peki ABD bundan daha ağır bir yaptırımı nasıl oluşturabilir Türkiye için?