Dinin, hak ve hukukun men ettiği ne varsa yapıyor, sonra akıl almaz bir şekilde mantık ve gündem saptırma hinliğiyle işin içinden sıyrılıyorlar.
Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş “devlet soygunu” ardından 3 gün istihareye yattıktan sonra “Gezi Parkı’nda uyguladığı aynı yöntemle” önce bunu dış güçler sonra faiz lobisi yaptı diyor. Sonunda faturayı (kendi deyimleriyle) paralel devlete “cemaate” kesiyor.
Ayakkabı kutusuna “dolarları halk bankasını batırmak için ABD’nin koydurduğunu” söyleyecek kadar zırvalıyorlar.

Önce savcı Öz’ün İtalyan Temiz Eller savcısı Di Pietro’yu bile aşan bir kahraman olduğunu söylüyor. Şimdi yolsuzluk dosyalarını kapatmak için tehditler aldığını iddia eden aynı savcıya ateş püskürüp, yalanlıyor.

Ancak Erdoğan, bir olayı yalanlıyorsa o olmuş demektir. “İmralı’yla görüştüğümüzü söyleyenler alçak, namussuzdur söyleminde olduğu gibi”.
İş adamı Ağaoğlu’na gelince; savcı Öz’le ilgili iddiaları doğru değilse savcıya iftira atmış, suç işlemiştir. Yok, eğer Ağaoğlu, kendisi hakkında yolsuzluk soruşturması yapan savcıya Dubai gezisi için 78 bin TL’lik bir ödeme yaptığını kanıtlıyorsa (bunu babasının hayrına yapmamış) rüşvetin itirafı olmuştur ki bu daha ağır bir suçtur.

Ordu ve yargının çökertilmesinin ihtilatları sonucu, ordunun ipi cemaat kumpasıyla çekildi diyor.
Oysa kumpasın Erdoğan ve Gülen’in “ortaklığıyla” kurulduğunu sağır sultan biliyor.
Bu durumda yargı reformu diye getirdikleri (bu günkü HSYK’yı doğuran) referanduma evet fetvasını veren Pensilvanya’ya şükranlarını sunanlar bu kumpasın tam göbeğindedir.
Ne istedilerse verdim deyip, kendilerinin atayıp oluşturdukları “devlet içinde devletin” (paralel devlet) şimdi tu kaka olmasının sebebi hikmetini cümle alem biliyor.
Eğer bu paralel devlet hırsızlıkları ortaya çıkartmasaydı Başbakan yine bu paralel devletten şikayetçi olacak mıydı?
Hırsızlıkları soruşturan savcılar sürülüyor, 2500 deneyimli, uzmanlaşmış polis şefi (hizmetin dumura uğraması uğruna) görevden alınıyor.
Onların yerine atanan polisler, “savcı emrini yerine getirmezlerse savcıların”, “getirirse Başbakan’ın” hışmına uğrayacaklar.
Başbakan laik Cumhuriyetçi askerden kuşkulandığı için kendi meşreplerinde ağır silahlarla donatılmış bir polis ordusu yaratıyor. Şimdi de hırsızlıkları meydana çıkarmasın diye “kendi yarattığı destancıları!” kendi elleriyle boğuyor.
Türkiye hırsızların değil, hırsızları yakalayanların suçlu olduğu bir ülke oluyor.


AKP yaptıkça batıyor
battıkça yapıyor

Yolsuzluk soruşturmalarından kurtulmak için devlet alabora ediliyor. Kendi oluşturdukları HSYK’yı yok etmek, Adalet Bakanı’nı kurum üzerinde hakimi mutlak kılmak için (anayasadan döneceğini bile bile) bir yasa hazırlıyorlar. Anayasadan iptali en az bir sene sürer. O zamana kadar atı alanın Üsküdar’ı geçmesini sağlarız, hinliğini tezgahlıyorlar.
Böyle bir iktidar ve devleti, rezaletin bu denlisini tarih yazmıyor. Yolsuzlukların meydana çıkmaması için “Roma’yı bile yakarım” cinneti yaşanıyor.
Türk halkı, tüm hukuk Prof.ları, tüm barolar, “yolsuzlukları örtbas etmek için suçu dış güçler ve paralel devlete atarak, milleti aptal yerine koyuyor, anayasal organları yerle bir ediyorsunuz” diye gök kubbeyi bunların başına indirmiyor.
Vatanı PKK’ya peşkeş çekiyor, bu(%50 halkın) milli iradenin kararıdır diyor.
Yüz milyarları bulan rüşvet ve hırsızlıklar için “tüm bunların %50 halkın onayıyla yapıldığını” beyan buyuruyor. Yani halkı yolsuzluklara ortak ediyor. Halk da bunu paşa paşa yutuyor.
Başsavcı Turan Çolakkadı, Yassı Ada ihtilal mahkemesi savcısı Egesel’e rahmet okutacak bir şekilde, yolsuzluk dosyasını okus pokus yapıyor. Bilal Erdoğan’ı himayesine alıyor. Savcı Akkaş’ın başlattığı tahkikatın aynen devam edeceğini beyan etmesine karşın bu güne kadar yaprak kımıldamıyor.
Ulusal bir bunalım yaşanıyor.

* * * * *

İnsanlar haykırıyor:
Güneydoğu’yu Kürdistan yaptılar.
Milli ordunun kolunu kanadını kırdılar.
Adaleti öldürdü, yargıyı katlettiler.
Türk kimliği, TC’yi musalla taşına yatırdılar.
Atatürk anıtlarına çelenk koymayı yasakladılar.
Güneyde sınırlarımızı El Kaide ve PKK egemenliğine tevdi ettiler. Kuzey Suriye’de korsan bir Kürt devletinin kurulmasına çanak tuttular.
Ülkeyi tıpkı Osmanlının son dönemi gibi ölümcül hasta haline getirdiler.
Türkiye’yi rüşvet ve yolsuzluklar ülkesi yaptılar.
“Bana ve oğluma dokunan tüm polis teşkilatını berhava eder, savcıların hayatlarını söndürürüm” diyen bir lider yarattılar.
Bunların sadece biri bile başka ülkede yaşansa yer yerinden oynardı.
Türk halkının uyanması için daha nelerin yaşanması gerekiyor?
Atatürk “bir millet uyanıyor” sloganı ile milleti şahlandırıp, ülkeyi kurtarıyor.
Türkiye’yi ancak ikinci bir şahlanış kurtarır.