Erdal Beşikçioğlu’nun hoşuna gidiyor mudur bilemem ama sanırım uzunca bir süre daha onu “Behzat Ç.” olarak anmaya devam edeceğiz.

Belki de bir aktör için onurdur bilemem ama Behzat Ç. dizisi ülke televizyonlarında yayınlanmış en son özgür iş olarak kalacağa benziyor.

Geçen hafta perşembe akşamı Etiler Tatbikat Sahnesi’nde Erdal Beşikçioğlu’nu ilk kez sahnede izledim ve ne yalan söyleyeyim Behzat Ç. ile yeniden karşılaşmış gibi hissettim kendimi.

Beşikçioğlu, Nikolay Vasilyeviç Gogol’un efsanevi tiyatro eseri “Bir Delinin Hatıra Defteri”ni muhteşem bir peformansla seyirciyle buluşturuyor.

Dizilerden kazandığını tiyatroya harcayan az sayıdaki insandan biri olan Beşikçioğlu, yedi yıldır Ankara’da sahnelediğini oyununu bir süre İstanbul’da Etiler’de Melodi Pasajı içine kurduğu Tatbikat Sahnesi’nde İstanbullu izleyici ile buluşturacak.

Oyunun ‘İstanbul Galası’na davetli bir avuç şanslı insandan biriydim. Ve bu hiç yaşlanmayan metnin nasıl bir kez daha bu kez Beşikçioğlu’nun bedeninde gençleştiğine tanık olduk.

Beşikçioğlu adeta canını, kanını, terini katıyor.

Popriçin karakterine öyle bir giriyor ki, oyun bitip kendisi rolden çıktığında siz bir süre daha Popriçin ile İspanya Kralı olarak yaşamaya devam ediyorsunuz.

Yönetmen Cem Emüler’in oyunu bir vinçte oynatma fikri ilk bakışta şahane görünse de pratikte bazı sıkıntıları var.

Mesela bazı yerlerde vinç motoru sesi Beşikçioğlu’nun sesinin duyulmasını engelliyor.

rahsan-gulsan-sli

Yuvarlak oturma pozisyonu yüzünden de vinç başka tarafa dönünce sanatçının yüzünü göremediğiniz için oyunda önemli kayıp yaşıyorsunuz.

Beşikçioğlu vincin üzerinde atletik olarak da saygı duyulası bir performans sergiliyor.

Eğer tiyatro seven biriyseniz muhakkak, kesinlikle, ısrarla görmelisiniz!

Ama yok televizyondan Erdal Beşikçioğlu hayranıysanız sizin için çok daha güzel eğlenceler mevcut.

 Yalnız Cumhurbaşkanımıza sarılmazsak :)


Ankara’daki ‘Rize Günleri’ etkinliğinde ilginç bir olay yaşanmış.

Recep Tayyip Erdoğan’ın kartondan bir fotoğrafı konulmuş ve halk bu maketle fotoğraf çektirmeye başlamış.

Görüntüler gerçekten hayli ilginçti.

Önce bakanlar fotoğraf çektiriyor karton maketle. Bu hafiften bir dumur yaratıyor bende.

Herhalde ‘başlarına bir şey gelmesin diye çektirdiler’ diye geçiriyorum içimden.

E onların da işi zor bir yerde.

Sonra halk başlıyor ufaktan...

İlk fotoğraf çektirenler hafiften mesafeli.

rahsan-gulsan-sli-3

Ama sonra biz Türklerin samimiyet duygusu devreye giriyor ve omuza el atmalar başlıyor.

Allah’tan korumalar giriyor devreye de Cumhurbaşkanı’nın kağıttan maketinin manevi kişiliğini koruyorlar.

Ülke derin bir nefes alıyor.

O noktadan sonra acıklı hale geliyor işler.

Cumhurun, cumhurun başının kartondan maketine sarılıp fotoğraf çektirmesi, korumaların daha önce defalarca tatbikatını yapmış olduklarını düşündüğüm manevrayla engelleniyor.

Böylece rejim büyük bir tehdidi daha bertaraf etmiş oluyor.

Ülke rahat bir nefes alıyor.

Sevişmeyi öğrendi diye öldürdüm!


Hürriyet Gazetesi’nden İpek Özbey sarsıcı bir habere imza atmış.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Dr. Şengül Tosun Altınöz’ün araştırmasını yayınlamış.

Altınöz eşlerini öldüren veya yaralayan 41 kişi ile görüşmüş.

“Şiddet göstermende kadının bir kabahati var mı” sorusuna verilen cevaplar ülkede kadına şiddetin nasıl sebep uydurularak işlendiğinin kanıtı gibi:

rahsan-gulsan-sli-2

  • Ahlaksızlaştılar.

  • Sevişmeyi öğrendiler.

  • Kadınlar bozuldu.

  • Hakları fazla.

  • Özgür olmak istiyorlar.

  • Açık saçıklığı öğrendiler arsızlar...


Liste bu saçmalıkta devam ediyor.

Acı olan, adaletimiz bu sebeplerle öldürülen kadınların katillerini koruyor.

Bana da bu ağır geliyor en çok...