Ottowa’da festival hazırlığı var...
“Blues” festivali için alan düzenlenirken, meydanın tam ortasında bir kuşun yuva yaptığını, dört yumurtanın üzerine oturduğunu gördüler...
Çalışmalar durduruldu...
Kuş bilimciler çağırıldı, killdeer cinsi bir göçmen kuş olduğu anlaşıldı... Bizim güvercinlerden biraz daha küçük, boynunda halkaları olan, siyah gözlü sevimli bir kuştu. Yuvasına yaklaşıldığında korku ile titriyordu...
Televizyonlar, gazeteler Killdeer ile ilgili haberler yapmaya başladılar... Herkes göçmen kuşu konuşuyordu... Şehir yönetimi, sivil toplum örgütleri, çevreciler toplantılar yapmaya başladılar...
Tartışma büyüdü...
Kimisi festival alanının değiştirilmesini, kimisi festivalden vazgeçilmesini istiyordu...
Ama kuşun yuvasının yıkılmasını isteyen hiç kimse yoktu...

*

Sonunda bilim adamları bir çözüm buldu:
Kuşun yuvası her seferinde bir metre kenara doğru yürütülecekti... İşlem başladı... Kuş havalanınca koşup yuvayı bir metre alan dışına doğru çektiler...
Ürküp bir daha gelmezse diye, yumurtadaki yavruları kurtarmak için kuluçka makinesi hazırlandı bu arada...
Göçmen kuş yuvasının yürüdüğünü henüz hissetmedi ya da doğacak bebeklerinden ayrılmamak için katlanıyor...
Yürütme işlemi ilerledi...
Sevgili Tarık Karslı orada, her gün olanları bize bildiriyor...
Siz bu yazıyı okurken, anne kuşun yuvası biraz daha kenara çekilmiş olacak...

*

Türkiye’nin bu günlerde kayıp küçük kızları aradığını düşündüm...
Leyla 4 yaşında, fotoğrafına bakarken bile bir sızı duyuyor insan, bunu anneler-babalar daha iyi bilir...
Eylül’ün ise dün cesedi bulundu...
Daha önce kaybolmuş yüzlerce çocuğun ne olduğunu ise kimse bilmiyor...
Hiçbir zaman sapıklık bu denli yaygın olmamıştı...

*

O göçmen kuş, yakında yumurtalardan çıkacak yavrularını yanına alarak, sıcak bölgelere göç edecek...
Geride bıraktığı ise bir halkın duyduğu gurur olacak...
Bir küçük kuş, bir koca ülkeyi onurlandırdı...

*

Böyle bir şeydir işte uygarlık...
Uğruna çırpındığımız ama halkımıza anlatamadığımız şey...

sozcu-banner-1