Bülent Ecevit, Cumhuriyet döneminin önemli bir şahsiyetidir. Seçmenin yüzde 70’i sağcıdır, ağzıyla kuş tutsa sol bir siyasetçi iktidara gelemez denen bu ülkede, halkın oyuyla, koalisyon ortağı olarak da olsa, üç kez başbakan olmuş solcu bir siyasetçidir.
Solculuk-sağcılık nedir, ne değildir muhabbeti bu yazının amaç ve kapsamı dışındadır.
Ancak Bülent Ecevit’in “serbest piyasa ekonomisine” hiç güvenmediği kesindir. Bu kıstasa göre Ecevit net bir şekilde solcudur. Ecevit, iktidarda olduğu sürece ve özellikle ilk dönemde, fiyat mekanizmasının işleyişine müdahale ederek kıtlık ve krizlere sebep olmuştur. Ecevit’in hayali, aracıları ortadan kaldırıp, özellikle gıda maddelerinde “üreticiden, tüketiciye doğrudan satış” yapan bir sistem inşa etmekti.
“Con Ahmet’in yakıtsız çalışan makinesi” gibi iktisadın termodinamik yasalarıyla çeliştiği için, bu tasarım hayata geçirilemedi. Ama halk ve halkçı gazeteciler bu projeyi çok beğenmişti.

BAKAN ALBAYRAK’IN YENİ HAL YASASI

Enflasyonla topyekün mücadeleye kendini adamış olan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, perşembe günü yaptığı bir konuşmada “Yeni hal yasası çıkınca komisyonculuk ve stokçuluk tarihe karışacak, ürünler tarladan tüketiciye daha uygun fiyatlarla gelecek” demiştir. Sağ siyasetçi Bakan Albayrak’ın bu sözleri bana solcu Ecevit’in konuşmalarını hatırlattı. Bunda da bir hikmet var dedim. Bakan Albayrak şu çarpıcı sözlerle devam etmiş:
“Yasal düzenlemenin yanında, belki de dünyada örneği olmayacak (olmayan değil, olmayacak) bir modeli çalışıyoruz. Çok başarılı bir modelle, tarladan çatala kadar çok güçlü bir ekosistem oluşturarak, hem ürün kalitesi, hem maliyeti, hem zamanlaması, hem de israfı noktasında kritik bir ekosistem oluşturacağız.”
Bakan “Yeni hal yasası yürürlüğe girince, inşallah komisyonculuk tarihe karışacaktır” demiştir.

KOMİSYONCULAR VEYA KABZIMALLAR

Öncelikle şunu söyleyeyim. Ecevit’ten bu yana perakendecilik çok değişti. Türkiye’de 90.000 kadar bakkal yanında 25.000 süper market var. Modern perakendeciler, ister yaş, ister kuru gıda; ister et, ister balık olsun tedarik zincirinde “ithalat-üretim-fasonculuk-toptancılık” gibi alanlara da el atmış ve entegre hale gelmiştir. Halleri de içeren geleneksel “iş bölümlü”  tedarik zinciri halen varlığını sürdürmektedir. Bu yapılanmanın temel işlevi piyasa fiyatının oluşmasını sağlamaktır.
Ortada “çok satıcı ve çok alıcı” vardır. Bunlar “HÂL” gibi bir yerde buluşmalıdır ki,  “piyasa fiyatı” serbestçe ve doğru noktada, yani arz ve talebin eşitlendiği yerde teşekkül etsin.
Kabzımallar (komisyoncular) tüccar değildir ve olmamalıdır. Onlar üreticinin temsilcisidir. Sistemin ayrılamaz bir parçasıdır. Antalyalı, İzmirli veya Adanalı üreticinin kendi malını İstanbul’a kendisinin getirmesi ve burada manavlara kendisinin satması gayri iktisadidir. Zaten imkânsızdır.
Haller ıslah edilebilir, IT hizmeti ve online işlemler yaygınlaştırılabilir, mafyalaşmış çeteler varsa temizlenebilir ama “komisyonculuk ve stokçuluk (?)” ortadan kalkamaz. Zorla kaldırılmak istenirse ortaya katı devletçi, verimsiz ve halkın vergileriyle varlığını sürdüren asalak bir yapı çıkar. Her şey daha pahalı hale gelir. Paralel piyasalar oluşur.
Son söz: Dünyada görülmemiş bir şey aslında yoktur.