Başlık, kelime kelime günümüz Türkçesine çevrilirse “Fantezi çok, para yok” olur. Çeviri, günümüz şartlarına uyarlanırsa şöyle denebilir:  “Çılgın proje bol, finansman kıt”. Bundan 15 yıl önce, merhum (!) Osmanlı Bankası’nın Karaköy’deki muhteşem merkez binasında, bu isimde bir karikatür sergisi açılmıştı. Sergi, 1874-1954 arasında, ekonomiyle ilgili karikatürlerden oluşuyordu. Karikatür “çizgiyle yazılan şiir” demektir. Yani, az kelimeyle, çok şeyi vurucu bir şekilde anlatmaktır. Sergiyi ben de gezmiş ve Hürriyet’te intibalarımı anlatmıştım. Beni o gün şaşırtan şey Osmanlı’nın iktisat anlayışının, 2000’li yıllardaki iktisat anlayışımıza ne kadar benzediği olmuştu. En çok hoşuma giden tarafı da 125 yıl önceki karikatüristlerin “Fantasya kıtır, fülüs mafiş” gibi harika bir “son söz”  yaratmış olmalarıydı. Bu kadar şiirselini ben bile (!) yazamam demiştim.

EY İSTİKRAR GELDİYSEN, KAFAMA ÜÇ KEZ VUR

Ekonomide istikrarın, olmazsa olmaz şartı “yatırım-tasarruf” denkliğidir. Bu denklik yoksa finansman açığı dış borçla kapatılır. Dış borç almak, yeterli tasarruf yapamama (daha doğrusu gelirinden fazla tüketme) illetinin ilacı gibi düşünülür. Hâlbuki bu, bir ilaç değil, hastalık ve bağımlılık yapan bir uyuşturucudur. Bir ekonomi, bir kez dış borçla dengeye gelmeye başlarsa “bünyesi” buna alışır. Yani dışarıdan borçlanma “yapısallaşır”. Hani piyasada ne dediği bilinmeyenlerin dilinden düşmeyen “yapısal reform” diye bir nakarat var ya, işte o yapısal reformların bir numaralısının amacı “yatırım-tasarruf” denkliğini sağlamaktır. Bir gün Türkiye’de yapısal reformlar yapılacaksa (ki yapılmayacaktır) ilkinin hedefi bu olmalıdır.

ÇILGIN YATIRIM, AKILLI PARAYI KAÇIRIR

Daha önce de yazdım, bir kez daha tekrar edeyim. Türkiye’de Batı standartlarında (bağımsız yargısı, denetleyici meclisi, hür basını ve hür üniversitesi olan) bir demokrasi yoktur. Ama asgari şartları sağlayan bir demokrasi vardır. Mevcut iktidarı, halk seçmiştir. Onun sorumluluğunu bölüşmeyi kabul etmiştir. Mızıkçılık yapamaz. Bu demokratik iktidarın ekonomi politikası “çılgın yatırımları” dış borçla yapmaktır. Bu sebeple döviz, faiz ve enflasyon patlamışsa; kim, kimi, kime şikâyet edecektir? Büyük devlet adamımız Süleyman Demirel “Demokrasilerde çare tükenmez” demişti. Demokrasiyle gelen çare, düğün bayramdır.

RAHİP BRUNSON’U “İSTENMEYEN ŞAHIS” İLAN EDELİM

Çözüm çorbasında benim de tuzum olsun diye bir öneride bulunmak istiyorum. Bize göre muzır, ABD’ye göre iyi niyetli faaliyette bulunan Rahip Brunson’u, hükümetimiz “istenmeyen şahıs” ilan etsin. Kendisine ülkemizi terk etmesi için 7 gün mühlet verilsin. Bu süre içinde gitmezse, zorla yurt dışına gönderilsin. Türkiye’ye bir daha geri gelmesi yasaklansın. Casusları yargılamak yerine “istenmeyen şahıs” ilan edip, ülke dışına çıkarmak, Batılı büyük devletlerin sıkça uyguladığı bir “belayı def” yöntemidir. Bunun taviz vermekle bir ilgisi yoktur.

Son söz: Papaza kızıp, ekonomi bozulmaz

plusbanner2x