“Seçimin başladığı ilk saatten itibaren radyo yalnız DP’nin kazandığı haberlerini ve takiben rakamları, kasten tahrif ederek yaymıştır. Radyonun seçim gününde, seçim esnasında ve tasnif zamanında vatandaşı aldatmak için kullanıldığı, mahkeme hükmü ile ve diğer açık delillerle sabittir.” (İsmet İnönü, 27 Ekim 1957)

ulus-sm 1 Kasım 1957 tarihli Ulus Gazetesi


24 Haziran seçimlerine bir aydan az bir zaman kaldı. Cumhurbaşkanı adayları ve siyasi parti liderleri mitinglerine devam ediyor. Fakat medyanın iktidar tarafından kontrol edildiği bir ortamda muhalefet sesini duyurmakta zorlanıyor. Özellikle halkın vergileriyle ayakta duran TRT’nin taraflı yayınları tepki çekiyor. TRT, AKP’nin radyosu ve televizyonu gibi yayın yapıyor.

AKP iktidarının bu partizan TRT’si, 1950’lerde DP iktidarının partizan radyosuna şaşırtıcı derecede benziyor.

Her hafta yazıyorum! Maalesef tarihten ders almıyoruz. Ders almayınca da bizde “geçmiş” geçmek bilmiyor; sürekli tekrar edip duruyor.

SÖZDE DEMOKRAT

“Demokrasi” diye diye iktidara gelen DP, her geçen gün demokrasiden uzaklaştı. DP, 1953’ten itibaren muhalefeti susturdu. 1953’te bir kanunla CHP’nin tüm mallarına el koydu. 1953’te MP’yi dine dayalı bir cemiyet olduğu iddiasıyla kapattı. Muhalefet partilerinin mitinglerini ve kongrelerini engelledi. Milletvekillerini tutuklattı. 1954’te seçim kanununda yaptığı bir değişiklikle partilerin ittifak yapmalarını yasakladı. DP’ye oy vermeyen bazı illeri ilçeye çevirdi. 1954’te kabul ettiği bir yasayla, meslekte 25 yılını geçirmiş ve 60 yılını doldurmuş yargıçlar da dâhil, devlet memurlarını emekli etme yetkisini ele geçirdi. 1956’da 16 hâkimi emekliye sevk etti. 1954’te bir yasa ile öğretim üyelerini bakanlık emrine alıp görevden uzaklaştırma yetkisine sahip oldu. Böylece üniversite özerkliğini bitirdi. DP’yi eleştiren çok sayıda öğretim üyesini görevden aldı. Muhalefeti susturmak için 1956’da Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu çıkardı. Muhalefetin konuşmasını engelledi. Bunun üzerine 16 Ekim 1958’de Türkiye Köylü Partisi, Cumhuriyetçi Millet Partisi’yle birleşti. 24 Kasım 1958’de de Hürriyet Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi birleşti. Muhalefetin bu güç birliği karşısında Demokrat Parti de “Vatan Cephesi”ni kurdu. Menderes, muhalefet cephesine “Ehli Salip Cephesi” adını verdi.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ?

30 Mart 1951 tarihli DP programında hukuk devletinin kurulacağı, “basın özgürlüğünün” sağlanacağı belirtiliyordu. Ama daha sonra çıkarılan yasalarla basın özgürlüğüne darbe vuruldu. 1953’te çıkarılan bir yasa ile gazetecilerin tutuklanmasına izin verildi, para cezaları artırıldı. 1954’te birçok muhalif gazeteci tutuklandı. Metin Toker’in verdiği bilgiye göre 1950-1958 arasında DP döneminde toplam 811 gazeteci hüküm giydi ve bazı gazeteler de uzun sürelerle kapatıldı. (Metin Toker, Demokrasiden Darbeye, 1957-1960, 2. Baskı, s.193,194). Ayrıca yine bu döneminde tıpkı II. Abdülhamit dönemindeki gibi gazetelere sansür uygulandı; bazı gazetelerin bazı sayfaları boş çıktı.

16 Nisan 1960’da muhalif basını tamamen susturmak için 15 kişilik Tahkikat Komisyonu kuruldu. Komisyonun yetkilerini artırmak için “Salahiyet Kanunu” çıkarıldı. Komisyona “mahkeme” yetkileri verildi. Bu komisyon, meclis müzakerelerinin yayınını yasakladı. Bütün siyasi partilerin faaliyetlerini durdurdu.

DP iktidarı bunlarla yetinmedi, muhalefetin radyodan halka seslenmesini yasakladı. Devlet radyosunu “partizan radyo” haline getirdi.

CHP’NİN RADYO DÜZENLEMESİ

DP, 1946’da kurulduğunda muhalefetin de radyodan eşit olarak yararlanması gerektiğini savundu. Örneğin, 24 Temmuz 1947 tarihli DP beyannamesinde şöyle deniyordu: “Partiler arasında gözetilmesi icap eden eşitlik hakları gereğince, mesela radyodan muhalefetin de iktidar gibi faydalanması gerekir.” DP’nin değiştirilemez Genel Başkanı Adnan Menderes de 13 Haziran 1948’de aynen şöyle diyordu: “Seneler senesi CHP... millet parası ile çalışan radyoda bir taraflı olarak sürekli kendisini methetmek yolunda türlü gürültüler ve gösterişler yapagelmiştir.”

CHP, 1949’da seçim zamanları muhalefete radyodan yararlanma hakkı tanıdı. Ancak parti liderlerinin radyoda yapacağı konuşmaların önceden tarafsız bir heyet tarafından denetlenmesini istedi. DP buna itiraz etti. CHP iktidarı daha sonra bu kontrol şartını kaldırdı.

29 Mayıs 1949 tarihli ve 5392 sayılı kanunun 23. maddesine göre genel kongresini yapmış ve en az 10 il merkezinde örgütlenmiş veya TBMM’de en az 3 kişilik grubu bulunan veya en az 3 il merkezinde teşkilatı bulunan her siyasi partiye seçime 15 gün kala başlayıp seçimin 2 gün öncesine kadar devlet radyolarında parasız konuşma zamanı ayrıldı. Siyasi partilere 15’er dakikalık 4 konuşma hakkı tanındı. Konuşma metinleri 2 gün önceden Genel Müdürlüğe verilecekti. Buna ek olarak 16 Şubat 1950 tarihli ve 5545 sayılı Milletvekilleri Seçimi Kanunu’na göre ise en az 5 seçim çevresinde aday göstermiş her siyasi partiye 10 dakika radyoda propaganda hakkı verildi.  20’den fazla seçim çevresinde aday göstermiş siyasi partiler bu haktan günde iki defa yararlanabilecekti. Radyodaki konuşma sırası kura ile belirlenecekti. Ayrıca 5392 sayılı kanunla kabul edilen “konuşmaların kontrol şartı” da kaldırıldı. Bu sayede DP muhalefeti, 1950 seçimlerine giderken radyodan eşit olarak yararlandı. (Muammer Aksoy, Partizan Radyo ve DP, s. 51-54, 63-64.)

DP’NİN PARTİZAN RADYOSU

Adnan Menderes, 1952’de “Radyodan particiliği kaldırmak, radyoyu tam tarafsız yapmak istiyoruz” dedi. 1953’te “Radyo partizan neşriyat yapmayacaktır. Şahsen muhalefete teminat veriyorum” dedi. 1954’te “Radyoda DP konuşmayacak, başka partiler de CHP de konuşmayacak...” dedi. Menderes, radyodaki parti konuşmalarını “at koşturmak”, “horoz dövüştürmek” olarak adlandırıp radyonun tüm partilere kapatılacağını söyledi. Ancak öyle olmadı.

DP, 1950 seçimlerini kazanıp iktidar olunca radyoyu tüm partilere değil, muhalefete kapattı. DP, 1954’te seçim kanununda yaptığı bir değişiklikle muhalefet partilerinin radyodan yararlanma hakkını tamamen ortadan kaldırdı. Buna karşın iktidar partisine istediği zaman istediği kadar tek taraflı konuşma hakkı tanıdı. (30 Haziran 1954 tarihli ve 6428 Sayılı Kanun.)

DP, özellikle 1957 seçimlerinde güç kaybettiğinde iktidarda kalabilmek için radyoya sarıldı.

Menderes’in ve DP’lilerin konuşmaları radyodan tekrar tekrar yayımlandı. Buna karşın muhalefet partilerine bir dakika bile süre verilmedi. DP, seçim öncesi propaganda yasağı günlerinde bile -yasalara aykırı olarak- radyodan propaganda yaptı. “Radyo Gazetesi” adlı programda CHP’ye iftiralar atıldı. İsmet Paşa’ya ağır hakaretler edildi. CHP, “Memleketin istiklal ve bütünlüğünü yıkmak istemekle”, ülkeyi “anarşiye sürüklemekle” suçlandı.

Müzik programlarının arasına bile parti propagandası karıştırıldı. Parti propagandası için radyo programlarının saatleri değiştirildi, bazı programlar yayından kaldırıldı.

1958’den itibaren Vatan Cephesi’ne katılanların isimleri her gün radyodan okundu. Vatan Cephesi’ne katılmayan herkes, yani milletin yarıdan fazlası “ehli salip”, “hıyanet cephesi”, “nifakçılar”, “fitneciler”, “fesatçılar”, “bozguncular”, “müfteriler” olarak adlandırılıp aşağılandı. Çocukların, hatta ölülerin adları bile Vatan Cephesi’ne geçenlerin adları arasında sayıldı. Böylece DP, radyo ile toplumu adeta ortadan ikiye böldü.

DP, radyodan muhalefete her türlü iftirayı atıp her türlü hakareti ederken muhalefete “cevap hakkı” da vermedi.

CHP, 1954 Seçim Beyannamesi’nde tüm partilere radyoda eşit propaganda vaat etti. 26 Şubat 1960’da CHP Parti Meclisi kararıyla 100’den fazla CHP’li, DP’nin “partizan radyosu” için 1960 bütçesine konan 5.675.000 liralık ödeneğin kaldırılmasını, devlet radyosu gerçekten tarafsızlığa kavuşana kadar “partizan radyo” için 1 lira ödenek konmasını teklif etti.  (Aksoy, s. 166, 167.)

17 Kasım 1958’de İsmet İnönü, DP’yi şöyle uyardı: “Bir resmi müessese olan radyonun vatandaşa sövme aleti olarak kullanılması emsali görülmeyen bir gaflet ve delalettir. Bunu yapanlar, bugün vatandaş önünde hüküm giymişlerdir. Yarın hâkim önünde hesap vereceklerdir.” 

DP’NİN GÜLÜNÇ GEREKÇELERİ

DP, partizan radyo uygulamasını hiçbir zaman açıklayamadı. Hep mantıksız ve hatta gülünç gerekçeler ileri sürdü. O gerekçelerden bazıları şöyle:

Muhalefet radyodan iktidara küfredermiş! Çünkü DP’lilere göre muhalefetin iktidarı eleştirmesi “küfürdü”, “fitneydi”, “fesattı”. 1951’de Menderes şöyle diyor: “Hükümet icraatını kötülemelerine ve hükümete sövmeye asla izin vermeyeceğiz.”

Devleti yöneten hükümetin icraatlarının radyodan halka duyurulması parti propagandası olarak görülemezmiş! Menderes, 1954’te şöyle diyor: “Hükümet parti değildir. Hükümet bir partinin içinden çıkar. Fakat hükümet olduktan sonra, o büsbütün başka bir yapı haline gelir!” Yani DP, parti olarak değil, hükümet olarak radyoyu kullanıyormuş!

Demokratik bir ülkede muhalefetin radyodan yararlanmasına gerek yokmuş! Hükümetin yaptıklarını anlatması yeterliymiş! Radyodan önce de demokrasi varmış!

Radyodan yararlanma hakkı önemsizmiş! Menderes, 1954’te şöyle diyor: “Şimdi bu radyodan kaldırdığımız konuşma hakkı nasıl bir haktır? Dört senede bir kullanılacak bir hak! Çıkacak orada iki laf söyleyecek ... Sadece radyoda 10 dakika konuşmakla bütün işler olup bitecek, buna imkân yoktur.”

Geçmişte CHP de muhalefete radyoda hak tanımamış! (Bunun doğru olmadığını biraz önce okudunuz.)

Muhalefet konuşmasını bilmediği için mikrofon başına bırakılamazmış! Menderes, 1954’te şöyle diyor: “Bu tedbire niçin lüzum görüldüğünü soruyorlar. Biz iyi konuştuk diyorlar. O kadar kötü konuştular ki... Bir devlet radyosunda böyle konuşulmaz... Radyoda konuşmanın adabını öğrenelim, ondan sonra hak isteyelim. Bugün muhalefet partileri işte bu sebepten devlet radyosunu kullanmaktan mahrumdurlar.” (Aksoy, s. 55.)

Dahası var: DP, partizan radyosu ile seçimlere doğrudan müdahale etti. 1954 ve 1957 seçimlerinde herkesin gözünün içine bakarak “radyo hilesi” yaptı.

DP'NİN SEÇİMLERDEKİ RADYO HİLELERİ


DP, 1954 seçim sürecinde kanuna aykırı olarak propaganda saatleri dışında da radyoyu kullandı. DP’nin bu kanunsuz tutumuna CHP itiraz etti. CHP’nin itirazı, 29 Nisan 1954’te Ankara İl Seçim Kurulu tarafından reddedildi. Ancak Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 1 Mayıs 1954’te CHP’yi haklı bulup İl Seçim Kurulu kararını bozdu. Bunun üzerine DP, YSK’yı etkisiz hale getirmek için iki tedbir aldı: 1) 6422 sayılı kanunu çıkardı. Bu kanunla -anayasaya aykırı olarak- YSK üyelerinin bir kısmının hâkimlik görevine son verildi. Böylece YSK etkisiz hale getirilip seçim güvenliği ortadan kaldırıldı. 2) Seçim Kanunu’nun 46. maddesini değiştirip, “hükümet icraatı” adı altında radyodan tek taraflı propaganda yapmanın yolunu açtı.

04radyo

DP, 27 Ekim 1957 seçimlerinde, Seçim Kanunu’nun 134. maddesine tamamen aykırı olarak seçim günü oy verme işlemi sürerken, 14.30’dan 17.05’e kadar devam eden radyo yayınlarıyla seçime müdahale etti. Partizan radyo, seçimler daha bitmeden seçimleri DP’nin kazandığını belirtilerek seçmenleri etkilemeye çalıştı.

İsmet İnönü, seçim günü, saat 13.00’ta Fatin Rüştü Zorlu’yu arayarak Seçim Kanununun 134. maddesine aykırı olarak seçim bitmeden seçim sonuçlarını radyodan ilan etmemelerini istedi. Bunun kanunsuz olacağını söyledi. Ancak Zorlu, “YSK’ya başvurun!” diyerek İnönü’nün isteğini reddetti. YSK’nın 27 Ekim 1957 tarihli ve 178/173 sayılı -radyonun kanuna aykırı yayınları derhal durdurması- kararına rağmen, Devlet Bakanı Fatin Rüştü Zorlu “Radyo yayınları kanuna aykırı değildir, devam edecektir” diyerek YSK kararını dinlemedi.

DP, seçim daha bitmeden partizan radyodan yaptırdığı kanunsuz yayınları, Diyarbakır, Konya, Ermenek, İstanbul, Çanakkale gibi illerde belediye hoparlörleriyle ve seçim sandıkları karşısına koyduğu vericilerle de tekrar tekrar ilan ederek seçmenleri etkilemeye çalıştı. Partizan radyo, Malatya ve Kars’ta CHP önde olmasına karşın tam tersine DP’yi önde gösterdi. Bazı illerde ise DP hatipleri, “Radyodan yapılacak yayınları dinlemeden oy kullanmayın” diyerek seçmenleri etkilemeyi denedi. Partizan radyo, açılmamış sandıklar olduğu halde, seçimin bittiğini, DP’nin kazandığını iddia etti. (Aksoy, s. 118-135)

DP’nin bu “radyo hilesi” size de tanıdık gelmedi mi?

RADYO DİNLEMEYENLER DERNEĞİ


Halkın vergileriyle yayın yapan, buna karşın sabah akşam DP’li olmayanlara hakaretler yağdıran partizan radyo, toplumun büyük bir çoğunluğunun nefretini kazandı. Kendi vergileriyle kendisine küfredilmesini hazmedemeyen birkaç kişi, sadece radyolarını kapatmakla yetinmedi, 1958’de “Radyo İstasyonlarından Ajans Haberlerini ve Partizan Neşriyatı Dinlemeyenler Derneği”ni kurdu. Dernek, radyonun partizanca yayınlarından asabı bozulanları tedavi ettirecekti. Ancak DP hükümeti, partizan radyoyu dinlememeyi de suç sayarak derneği kapattı.

04partizan

Doç. Dr. Muammer Aksoy, “Partizan Radyo ve DP” adlı önemli çalışmasında şöyle diyor: “Millet radyosunu DP radyosu haline getirenler ve bu yetmiyormuş gibi muhalif vatandaş veya teşkilatlara küfredenler, günü gelince elbette ki adalet önünde hesap vereceklerdir... İşlenen suçlar yapanların yanına kâr kalırsa, ne hukuk, ne de devlet nizamından bahsedilebilir.”  (Aksoy, s. IX).

Bizde “geçmiş” geçmiyor be arkadaş! Baksana! DP’nin partizan radyosunun yerinde bugün AKP’nin partizan TRT’si var.  Yazık bu ülkeye! Yazık bu millete!

sozcu-banner-1