ANALİZ

Beka, Erdoğan’ın bekası


Artık tam bir hafta var.
Gelecek pazartesi bu sayfada büyük olasılıkla seçim sonuçlarına ilişkin ilk değerlendirmeleri okuyor olacaksınız.
Bu yerel seçimlerde kampanyalar hiç şık geçmiyor.
İktidar bloku sanki ölümüne bir savaş veriyormuş havasında.
Erdoğan ve yandaşları, kendilerinden olmayan herkesi hain, terörist, bölücü olarak tanımlıyor.
İktidar bloku nasıl ve neden olduğu kamuoyundan saklanan “beka sorununu” gündeme oturtmaya çalışıyor.
Peki, Türkiye’nin gerçekten bir beka sorunu var mı?
Türkiye işgal mi edilecek?
Türkiye’den toprak mı alınacak?
Türkiye’ye bir saldırı mı yapılacak?
Hayır hiçbiri olmayacak.
Ama bir “beka sorunu” olduğu da gerçek, o da ülkenin bekası değil Erdoğan’ın bekasıdır.
Herhalde herkesin dikkatini çekiyordur.
Türkiye’de sanki yerel seçim değil de bir referandum yapılıyor.
Ekranlarda, meydanlarda, duvarlarda, direklerde, dev panolarda sadece bir kişi var.
Dağ taş Erdoğan’la dolduruldu.
Yerel adayların adı bile ya yok, ya da çok az görülüyor.
Parti amblemleri ve bayraklar da çok az.
Erdoğan’ın elini göğsüne koymuş fotoğrafı beyinlere kazınmak isteniyor.
Şurası çok açık ki Erdoğan’ın asıl amacı belediye başkanlıklarını kazanmak değil.
Erdoğan, partisine verilecek toplam oyun yüzde 45 ve üzerinde çıkması için çırpınıyor.
Yerel seçimlerde ülkeyi değil, bulunduğumuz kenti yönetecek olanları seçiyoruz.
Bu seçimin sonunda merkezi otoritenin değiştirilmesi mümkün değil.
Ancak Erdoğan 10 ay önce yapılmış ve zihinlerde pek de kabullenilmemiş bir seçim sonucunda yüzde 51.5 oyla cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu.
Bu kadar kısa bir süre sonra oyunun yüzde 45’in altına düşmesinin bir tür güvensizlik oyu olacağını ve kısa süre sonra ülkeyi yönetmesinin zorlaşacağını biliyor.
Bu nedenle partisini bir kenara koyup vatandaşa “Sakın yanılmayın, aslında beni seçeceksiniz, bana desteğinizi göstereceksiniz” diyor.
Çünkü biliyor ki, bu seçimde AKP oylarında ciddi bir azalma olacak. Pek çok AKP’li de “Bu nasıl olsa yerel seçim, reise bir şey olmaz” diye düşünerek belki de sandığa gitmeyecek.
Erdoğan’ı korkutan bu.
AKP Genel Başkanı, yerel seçimleri kazasız atlatıp ondan sonraki 4 yılı sorunsuz yaşamak istiyor.
Bunu sağlayabilmek için de son seçimde aldığı oyların çok az eksiği ile yine arkasında olmasını sağlamaya çalışıyor.
Yerel söylemlerle bunun başarılmasının zor olduğunu görüyor.
Ekonomik sıkıntılar nedeniyle hizmetlerin anlatılması, projelerin anlatılması ve halkın ikna edilmesi de artık pek mümkün değil.
O halde “damardan” girmek, ülkenin büyük tehdit altında olduğunu söylemek, beka sorunundan söz etmek, terörün ve işbirlikçilerinin ülkeyi satacaklarını anlatmak kendince en akıllı yöntem oluyor.
Kısacası “beka sorunu” ülkemizin değil bizzat Erdoğan’ın kendi beka sorunudur.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Metroyu yönetenler, hafta sonları metroya binsinler


İstanbul trafiğinin yükünü büyük oranda yüklenen metro için yine bir eleştirim olacak.
Metro hafta içi günlerinde 8 vagonlu trenlerle hizmet veriyor.
Hafta sonlarında ise 4 vagonlu trenler hizmette.
Şimdi önerim şu; Bu kararı alan metro yöneticileri, şoförlü makam araçlarından inip de bir zahmet hafta sonlarında metroya binsinler.
İstanbul gibi megapolde artık hafta sonu ya da iş günü hiç fark etmiyor.
Hatta hafta içi sabah ve akşam saatlerde yaşanan büyük yoğunluk, hafta sonları neredeyse günün her saatinde görülüyor.
O halde hafta sonu metro vagonlarını yarı yarıya azaltmak neden?
Üstelik hafta sonları pek çok ailenin topluca dışarı çıktığı, eğlenmeye ve gezmeye gittiği günler.
Vagon azaltarak bunca insana eziyet etmenin bir alemi yok.
Bu arada metro istasyonlarındaki “Sayın yolcularımız, hafta içi tüm trenlerimiz 8 vagonludur, lütfen kırmızı bölgeye doğru yürüyünüz” şeklindeki tuhaf anonsu hala ısrarla yayınlıyorlar.
“Trenlerimize kırmızı bölgelerden de binebilirsiniz” denmek yerine hâlâ bu bozuk cümleyi kullanmaları beni çok sinir ediyor.

ŞAŞIRDIM

Damadın lafını dinleyen çok zarar etti


Aslında ekonomiye bakan damat, aynı kayınpederi gibi konuşuyor.
Erdoğan da genel seçimlerden önce; “Şu seçimde bana desteğinizi verin, görün bakın o zaman dolarmış, faizmiş ne oluyor” demişti.
Onu dediği sırada dolar 3.5 lira dolaylarındaydı.
Üç ay içinde 7 liraları bile gördü.
“Dolarınızı satın” kampanyasına uyan AKP’liler neye uğradıklarını şaşırmışlardı.
Şimdi sahnede Damat Bey var.
Kibirden çatlayacak bir üslupla, “Dolar artacakmış diye bekleyenler çok bekler” diye konuşmuştu.
Hem de sadece bir iki gün önce.
Ama o da ne, dolar bir anda yüzde 4.5 değer kazandı paramıza karşı.
Seçimden sonra ne olur ben bilemem tabii.  Ekonomistler konuşmak bile istemiyor bu konuda.

BUNU YAZMAK GEREK

AKP’nin kapatılma davasında kim nasıl oy kullanmıştı?


Dünkü pazar yazımda işin içine biraz da espri katarak “İster misiniz CHP’yi laikliğe aykırı davranmaktan kapatsın?” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
Yazımda AKP’nin aleyhine açılan kapatma davasından bir oyla kurtulduğunu da belirtmiştim.
Bu olayı anlatırken Anayasa Mahkemesi üyelerinin hangilerinin nasıl oy kullandığını ise yazmamış, sadece “Genelkurmay’dan gelen üyenin oyu ile AKP kurtulmuştu” demiştim. Emekli Deniz Tabip Kıdemli Albay Op. Dr. Aytekin Ertuğrul bir mesaj göndermiş. O tarihteki Anayasa Mahkemesi üyelerinin yapısıyla ve hangi yönde oy kullandıkları yönünde bilgi veriyor.
Şöyle demiş emekli Albay Ertuğrul; Anayasa Mahkemesi’ne Genelkurmay’dan üye girmez. İki üye girerdi o da eskidendi. Biri Askeri Yargıtay, biri de Askeri Yüksek İdare Mahkemesi genel kurullarında üç aday belirlenir. Cumhurbaşkanı da birini üye seçerdi. İşte o üyelerden biri de Deniz Hakim Kd. Alb. Serdar Özgüldür’dür. Kapatmaya yetmeyen 4 oydan biri ondan gelmiştir. Size tüm Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerini ve oylarını yazayım, gazetenizde yer verin, herkes gerçeği görsün;
Başkan Haşım Kılıç: Davanın tümüyle reddi.
Osman Paksüt: AKP laikliğin odağı olmuştur. Kapatılmalıdır.
Fulya Kantarcıoğlu: AKP laikliğin odağı olmuştur. Kapatılmalıdır.
Mehmet Erten: AKP laikliğin odağı olmuştur. Kapatılmalıdır.
Necmi Özler: AKP laikliğin odağı olmuştur. Kapatılmalıdır (Askeri Yargıtay’dan gelen üye)
Şevket Apalak: AKP laikliğin odağı olmuştur. Kapatılmalıdır
Zehra Ayla Pektaş: AKP laikliğin odağı olmuştur. Kapatılmalıdır.
Sacit Adalı: AKP laikliğin odağı olmuştur ama kapatılmamalı, 1/2 oranında Hazine yardımından mahrum bırakılmalıdır.
Ahmet Akyalçın: AKP laikliğin odağı olmuştur ama kapatılmamalı, 1/2 oranında Hazine yardımından mahrum bırakılmalıdır.
(AYİM’den gelen Denizci İstihkam Subayı kökenli Hakim) Serdar Özgüldür: AKP laikliğin odağı olmuştur ama kapatılmamalı, 1/2 oranında Hazine yardımından mahrum bırakılmalıdır.
Ferruh Kaleli: AKP laikliğin odağı olmuştur ama kapatılmamalı, 1/2 Hazine yardımından mahrum bırakılmalıdır.
NOT: O tarihte Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesi vardı. Parti kapatılması için 7 oy gerekiyordu.