ANALİZ

Erdoğan’ın sözleri YSK’ya talimat gibidir


Pazartesi günü Yüksek Seçim Kurulu Türkiye’de siyasetin geleceğini belirleyecek çok önemli bir kararı vermek için toplanacak.
Kararın çıkması ne kadar sürer bu belli değil elbette.
Bir iki saat içinde de çıkabilir, iki ay sonra da açıklama yapılabilir.
Kişisel tahminim çok uzun sürmeyeceği.
Bana göre pazartesi günü her şey olup bitecek.
Sarkması benim için sürpriz olur.
Toplumdaki genel beklenti, YSK’nın İstanbul seçimlerini resmen Ekrem İmamoğlu’nun kazandığını açıklaması
yönünde.
Ama iktidar çok bastırıyor.
Seçimin tekrarlanmasını istiyor.
Aksi halde beş yıl boyunca “Şaibe olduğunu, CHP’nin seçimleri hile ile kazandığını” ilan edeceğini belirtiyor.
AKP’nin akla hayale sığmayan iddiaları ve “Birileri bir şeyler yaptı kesin” şeklindeki kanıtları, YSK tarafından nasıl değerlendirilecek, işte bu konuda tahmin yapmak kolay değil.
Çünkü “İstanbul halkının içi rahat değil. Arkadaşlarımız pek çok usulsüzlük saptamış” demesi dışında pek konuşmayan Erdoğan da sonunda devreye sert biçimde girdi.
Erdoğan’ın bir gazete yazarına sızdırılan konuşmasında “Seçimlerin yenilenmesi gerektiğini söylediği” ileri sürülüyor.
Bu yazı yayınlandıktan sonra herhangi bir yalanlama gelmedi.
Ne saraydan, ne sözcülerinden, ne de AKP’den hiç ses çıkmadı.
Pek çok internet sitesinde bu iddia yayınlandığına ve hiç tepki almadığına göre Erdoğan’a atfen söylenenlerin doğru olduğunu kabul etmek durumundayız.
Erdoğan iddiaya göre partililere şunları söylemiş;
“Bazı arkadaşlar seçimler yenilenirse, AK Parti’nin daha kötü oy alacağını veya kaybedeceğini düşünüyor ama ben buna katılmıyorum. 7 Haziran 2015 Seçimleri’ni hatırlayın. O süreçte, parti içinden birçok kişi de dahil, seçimin yenilenmesini istememiş, koalisyonla yola devam edilmesinin daha doğru olacağını dile getirmişti. Ama ben o gün de vatandaşın tepkisini görmüştüm. Yani seçim olursa tek başımıza iktidar olacağımız görünüyordu. Bugün de İstanbul’da aynı şeyi görüyorum. Seçim tekrarlanırsa seçimleri kazanacağımıza yüzde yüz inanıyorum.”
Ankara kulislerinde bir süre önce; “Erdoğan aslında İstanbul yenilgisini kabul etti ama başta damadı olmak üzere bazı AKP’liler yeniden seçim ısrarında” dedikoduları yayılmıştı.
Oysa şimdi anlaşılıyor ki seçimin tekrarını asıl isteyen kişi bizzat AKP Genel Başkanı Erdoğan.
Erdoğan’ın “Seçim tekrarı halinde yüzde yüz kazanırız” cümlesi, YSK’ya bir tür “talimattır” aslında.
YSK’nın bu kadar açık sözlere rağmen seçimi tekrarlatmaması bana göre düşünülemez bile.
Peki, Erdoğan yüzde yüz kazanma garantisini neye güvenerek söyleyebilmektedir?
Sanıyorum devletin tüm gücünü İstanbul’a yığacağını, vatandaşa akıl almaz vaatlerde bulunacağını, muhalefeti ise “terörle kol kola olmakla” suçlamasından bu kez sonuç alacağını düşünüyor.
Herhalde İstanbul’da seçim tekrarının bedelinin ağır olacağını da hesaplıyordur.
Gerçi bu bedeli hesaba katmadığını da söyleyebilirim, çünkü yandaş tetikçileri şimdiden “Seçim tekrarının bedeli ağır olsa da şaibeli olmasından daha iyidir” demeye başladılar bile.

ÖNERİ

Bütün vakıf ve dernekler kendilerine yapılan bağışçıları açıklasın


İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iktidara yakın birçok vakıf ve derneğe astronomik bağışlar veya yardımlar yaptığı iddia ediliyor.
Seçimlerden önce AKP tarafından hazırlanan bir rapora göre, bazı dinci vakıflara giden nakit paranın 850 milyon lirayı geçtiği belirtilmişti.
Belediyenin bunların dışında yine bu dinci vakıf ve derneklere bina, arsa tahsis ettiği gibi milyonlarca liralık mal ve hizmet de sunduğu bu raporda yazılmıştı.
Şimdi belediyede yönetim değişti.
Kamuoyu daha önce pek bilmediği bu tür bağış ve yardımların ortaya çıkarılmasını bekliyor.
Ekrem İmamoğlu, koltuğuna resmen oturmasına rağmen “seçim tekrarı” ihtimali kafasının üzerinde Demokles’in kılıcı gibi durduğu için şimdilik bu konuda çok atak davranmıyor.
Milyonlarca liralık yardım aldığı belirtilen vakıf ve dernekler de bu konuda hiçbir açıklama yapmıyor.
Sadece Erdoğan’ın damatlarından birinin başında olduğu Teknoloji Vakfı hakkında çıkan haberlere erişim yasağı getirtti.
Vakıf ve dernekler kamu yararına çalıştıklarına göre; her türlü faaliyetleri de şeffaf olmak zorunda. İBB’den bağış ve yardım aldıkları belirtilen vakıf ve dernekler gelir kaynaklarını kamuoyuna açıklasınlar.
Örneğin Okçular Vakfı’nın ne kadar parası var, bu paraları kimler bağışlamış hepimiz öğrenelim.
TÜRGEV, Ensar, Aziz Mahmud Hüdai vakıfları da bağışlanmış varlıklarını açıklasınlar.
Herhalde bir korkuları, endişeleri yoktur, olmamalıdır da.
Öyle değil mi?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Erdoğan patronlara ekonomi anlatıyor biri bile kalkıp “Ama bu yanlış” diyemiyor


Cumhurbaşkanı Erdoğan, her gün bir ya da iki büyük toplantıda mutlaka konuşuyor.
Tabii konuşunca ne kadar TV varsa mecburen canlı yayına geçiyor.
Erdoğan önceki gün önce TOBB’da konuştu.
Patronlara ekonomiyi anlattı.
Doların nasıl yükseldiğini, enflasyonun neden tutulamadığını, faizlerin niye bu kadar yüksek olduğunu anlattı.
Ekonominin çok kötü olduğunu “Toparlanma başladı” cümlesiyle itiraf eden Erdoğan, patronlara “Birilerinin can yakıcı dalgalanmalar yarattığını ama artık şifrelerini çözmeyi başardıklarını” söyledi.
Patronlara daha önce de söylediği gibi; “Herkes kendi iş yerinde bir kişiye daha iş verse işsizliği de çözeriz” dedi.
Erdoğan yurdun her yerinden toplatıp getirttiği muhtarlara da bu tür şeyler anlatıyor.
Muhtarların çoğu iyi eğitimli ve kültürlü olmadıkları için söylenenlere daha çabuk inanabilir.
Ama patronları aklım almıyor.
Doların nasıl yükseldiğini, enflasyonun nasıl arttığını, faizlerin niye çok yukarılarda olduğunu hepsi çok iyi biliyor.
Bunları, “birilerinin, bazılarının, kimilerinin” yapmadığının, “karanlık güçlerin saldırısı altında olmadığımızın” da hepsi farkında.
TOBB üyesi herkesin iş yerine en az bir kişi almasıyla işsizliğin çözülemeyeceğinin farkında bu patronlar.
Ama Erdoğan’ı tıpkı muhtarlar gibi dinliyorlar ve her söylediğini de alkışlıyorlar.
Sonra kendi aralarında konuşurken, “Valla bu iş nasıl gidecek bilmiyoruz, Türkiye uçuruma doğru sürükleniyor” demeyi biliyorlar ama.
Korkunun ecele faydası yok.
İş dünyası bal gibi bildiği gerçekleri yok sayarak daha ne kadar sürdürebilecek hayatını?
O gün geldiğinde elimden bir şey gelmez, bilsinler bunu da.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Şu kafaların kesildiği video neyin nesidir?


Birkaç gündür sosyal medyada korkunç bir video geziniyor.
Bakması çok zor.
Ben bir dakikasına tahammül ettim.
Görüntülerde üniformalı askerler var.
Kollarındaki bayrak nedeniyle bunların Türk askeri olduğunu düşünüyorsunuz.
Ayrıca Türkçe konuşuyorlar. Birine “Komutanım” diye hitap ediyorlar.
Yerde iki çıplak ceset var.
Askerlerden biri bu cesetlerden birinin kafasını kesiyor ve kameraya doğru göstererek “İntikamın alındı” diyor.
Bu video gerçek mi?
Üniformalı askerler gerçekten Türk askeri mi, yoksa Türk askeri kıyafeti giymiş teröristler mi?
Bu kişilerin ÖSO militanı olma ihtimali var mı?
Çünkü ÖSO militanlarının üniformalarını Türk Ordusu’ndan aldıkları biliniyor.
Bu militanlar bazen kollarına Türk Bayrağı, bazen de ÖSO simgeleri takıyorlar.
Genelkurmay bu video ile ilgili mutlaka açıklama yapmalı.
Çünkü görüntüler elden ele milyonlara ulaşıyor.
Kimsenin Türk Silahlı Kuvvetleri’ni böyle akıl dışı bir vahşet içinde göstermeye hakkı yoktur ve olamaz.

Bİ SORALIM BAKALIM

Damat Bey, “Her ay bir öncekinden daha iyi olacak” demişti


Aylık enflasyon oranları açıklandı dün.
Buna göre TÜFE’de nisan ayında bir önceki aya göre yüzde 1.69, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 4.00, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 19.50 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 19.39 artış gerçekleşti.
Yani enflasyon yükseliyor.
Aynı şekilde döviz fiyatları da tutulamıyor.
Faizler de doğal olarak yüksek düzeyde.
Oysa iktidarın harika çocuğu damat Berat Albayrak, ekonomide sorun olmadığını, dış güçlerin oyununun bozulduğunu ileri sürerek, “Her ay bir ay öncesinden daha iyi olacak” demişti.
Damat Bey bunu söylediğinden beri, her ay bir önceki aydan daha kötü oluyor.
Ama iktidar büyük bir pişkinlik içinde “kendilerinde hiçbir hatanın olmadığını” söylemeyi ve mağdur edebiyatı ile zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkmayı başarıyorlar.