KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Hay ben böyle müftüye


Her tarafımız sahtekarlarla sarılı.
Pek çok kişi yalan söylemekten kaçınmıyor.
Kendinden başka herkesi aptal zanneden milyonlar var.
Kibir almış başını gitmiş.
Riyakarlık had safhada.
Nereyi tutmaya kalksanız elinizde kalıyor.
Her yer tel tel dökülüyor.
Niye mi yazdım bunları?
Alanya Müftülüğü’nün akla ziyan açıklamasından ve sonra da hiçbir şey olmamış gibi geri adım atmasına canım sıkıldı da ondan yazdım.
Kayserispor maçından sonra Alanya’ya gitmek için bindikleri minibüsün devrilmesi sonucu ne yazık ki bir futbolcu ölmüş 6 futbolcu da yaralanmıştı.
Ölen futbolcu bir yabancı.
Adı Josef Sural.
Ülkemize taaa Çekya’dan gelmişti.
Alanya’da çok sevilen bir futbolcuydu ve cenazesi ülkesine gönderilmeden önce bir tören düzenlendi.
Burada pek çok kişi Josef Sural için dua etti, onu öteki dünyaya hayırlarla uğurladı.
İşte halkın bu duaları Alanya Müftülüğü’nü öfkelendirdi.
Hemen bir açıklama yayınladı Alanya Müftüsü.
Açıklamada, Kuran’dan ve dini kitaplardan alıntılar yapılarak “Bir kimse hayattayken iman etmeyip küfür üzere öldükten sonra başkalarının onun için yapacağı dualar geçersiz olur ve ona herhangi bir faydası dokunmaz” denildi.
Alanyalı sporseverler bu açıklamaya büyük tepki gösterdi.
Bunun üzerine müftülük ilk açıklamasını iptal etmedi ama ikinci bir açıklama yaparak kendince durumu kurtardı.
Bu ikinci açıklamada da şöyle denildi; “Müftülüğümüzün; halkımızın sevdiği ve değer verdiği bir kişiyle ilgili olumsuz bir değerlendirmede bulunması asla söz konusu olamaz. Bu elim kazada vefat eden Alanyasporlu futbolcumuzun ailesine, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyoruz.”
İşte insanın tepesini attıran bu.
Yahu bir dik durun, lafınızı kendiniz çiğnemeyin popülizm uğruna.
Yabancı bir futbolcu için dua okunmasına fena halde içerleyip bir açıklama yayınlamışsınız.
Tepki gelince korkuya kapılıp “Sevilen biri için olumsuz bir değerlendirme yapmak aklımıza gelmez” diye niye açıklama yapıyorsunuz.
Aklınıza gelmeyeceğini söylüyorsunuz ama aklınıza gelmiş ki futbolseverler sevdikleri bir futbolcuyu uğurlarken üstünüze vazife edinip “Böyle şey olmaz” demişsiniz.
İşte “yeni Türkiye” diye övündükleri bu.
Ne haysiyet var, ne karakter, ne namus.
Her şey rüzgara göre.

BUNU YAZMAK GEREK

Bu cevvaliyeti gereken yerde göstersenize




Her yıl olduğu gibi bu 1 Mayıs’ta da “İlle de Taksim’e çıkacağız” diyen gruplarla polisler arasında itiş kakışlar yaşandı.
Bunların aslında bir yararı yok kimseye.
Ama hep olur.
Hatta bazen kendi kendime “Bu gruplar polislerle anlaşmalı mı, yoksa böylelikle iktidarın Taksim’i yasaklamasına ülke çapında bir haklılık payı yaratmaya mı çalışıyorlar?” diye de düşünürüm.
Her neyse, öfkeli ve iyi niyetli gruplar da olabilir bunlar, ne yapalım.
Bu yıl bir şey dikkatimi çekti, bunu sizlerle de paylaşmak isterim.
Beşiktaş’ta sadece 8 kişi üzerlerine parti yeleği giymişler “Taksim Hakkımızdır” yazılı bir pankartla yürüyüşe geçti.
Aslında kahramanca bir eylem bir anlamda, yüzlerce polisin olduğu bir yerde herkesin cesaret edebileceği bir eylem değil.
Nitekim polis anında yollarını kesti.
Derken etrafları sarıldı.
İnanın sayamadım ama 20’den fazla polis vardı bu 8 kişinin çevresinde.
Göstericilerin hepsi itile kakıla gözaltına alındı.
Vallahi bravo. 8 kişiye karşı destan yazan polise tüm Türkiye’den övgüler yağdırılabilir, İçişleri Bakanı da gururla “Geçit vermedik” diye kibir gösterisinde bulunabilir.
Bu komik manzarayı izlerken aklıma Ankara’da CHP Genel Başkanı’na yönelik linç girişimi geldi.
Orada da yüzlerce polis ve asker vardı.
Ama taşlı sopalı ve küfürler yağdıran linç girişimcilerine karşı ne kadar müşfiktiler.
Sonuç; İstanbul’da AKP’ye muhalif 8 gösterici 20 kişi ile sarılıp gözaltına alındı. Ankara’da ise AKP’den yana yüzlerce göstericiye bir çiçek vermedikleri kaldı.
Kemal Kılıçdaroğlu, linçten kurtulmak için bir buçuk saat bir evde adeta mahsur kalırken her nedense takviye çevik kuvvet bile göndermeyen İçişleri Bakanlığı, İstanbul’da ise 8 kişinin önünü kesebilmek için bir gece öncesinden binlerce polis göndermişti oysa.
Ne güzel ülkeyiz değil mi?

Bİ SORALIM BAKALIM

Linç girişimini araştırmaktan niye bu kadar korktular acaba?


Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da bir milyonu aşkın kişiyle miting yaparken, Ankara’da CHP Genel Başkanı korkunç bir linçten kurtuldu.
Belki amaç o kalabalığı galeyana getirmekti, yine olmadı, orasını henüz bilmiyoruz.
Ancak “her açıdan” çekilen bütün görüntülerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun örgütlü bir saldırı karşısında olduğu açıkça görülürken, İçişleri Bakanı, “Ne örgüt, ne provokasyon yok. Cenaze sırasında öfkelenen aile yakınlarının haklı tepkisidir yaşanan” açıklaması yapmıştı biliyorsunuz.
Oysa sadece görüntülerle değil daha sonraki gelişmelerle ve tanık ifadeleriyle de ortaya çıkmıştı bu saldırının önceden planlandığı.
Kimsenin kaçamayacağı bir gerçek şu ki; Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimi net bir terör eylemidir.
İktidarın bunu asla kabul etmemesi ve üstüne bir de “Asıl suçlu Kılıçdaroğlu’dur. Ne diye kalkıp da şehit cenazesine gidiyor?” demesi üzerine CHP, “O halde gelin Meclis’te bir araştırma komisyonu kuralım” önerisi getirdi.
Sonucu biliyorsunuz; AKP ve MHP’liler karşı oy verdiler ve komisyon kurulamadı.
AKP ve MHP’liler niye bu kadar korkuyor?
Benim teşhisim şu; O linç girişiminin bal gibi örgütlü bir terör eylemi olduğu biliniyor. Eğer Meclis araştırma komisyonu kurulursa eninde sonunda bu gerçek kanıtlanacak ve resmi belgelere geçecek. Oysa böyle bir araştırma yapılmazsa iktidar ortakları ellerindeki tetikçi medyayı kullanarak suçlunun CHP olduğunu söylemeye devam edebilecek.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Yine ortak manşet attılar: Biz çekilirsek F-35 projesi çöker


Yandaş tetikçi medyanın işi çok kolay biliyor musunuz?
Çalışmalarına, düşünmelerine, yaratıcı olmalarına hiç gerek yok.
Tepeden manşetler geliyor nasıl olsa.
Dünkü yandaş tetikçi gazetelerin ortak başlığı “Biz çekilirsek F-35 projesi çöker” şeklindeydi.
Amerika Rusya’dan S-400 almamız halinde teknoloji harikası F-35 uçaklarını vermeyeceğini söylüyor bir süredir.
Bu projede Türkiye’nin de katkısı var pek çok ülkenin olduğu gibi.
Amerika, bu çok gelişmiş uçağı bir anlamda bütün NATO ülkelerinin katılımıyla yapmış gibi göstermek ve tabii maliyeti de herkese yaymak istiyor.
Türkiye’nin bu projeye katkısı tam olarak nedir elbette bilmiyoruz.
Ama herhalde, “Türkiye çekilirse bu proje çöker” demek pek mantıklı olmasa gerek.
Muhtemelen tedarik zincirinde bozulma olacağı için projede bir aksama olacaktır ama ne olursa olsun projenin çökmesi, bitmesi mümkün değildir.
Ama olsun, bizim iktidar için bunun önemi yok.
Önemli olan AKP’ye oy verenlerin Amerika’ya kafa tuttuğumuzu sanmaları.
Bunu sağlamak için de yandaş tetikçi medya uzunca bir süredir tepeden gelen propaganda manşetlerini ortak olarak kullanmaktan çekinmiyor.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Zaten hizmet veren bir cami yeniden açılır mı?


Çamlıca’ya yapılan dev cami için yarın açılış yapılacakmış.
Neredeyse bir aydan fazladır hizmet veren caminin açılışını cuma namazında bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçekleştirecekmiş.
Aslında Erdoğan, caminin halka açıldığı ilk gece orada olacak ve açılışı kendisi yapacakmış ama resmi programları buna izin vermemiş.
Yarın cuma namazı saati Erdoğan vaktini bu camiye ayırmış.
Anlamadığım şu; cami açılışı törenle olur mu?
Burası bir ibadethane.
İbadethane için açılış töreni düzenlemek uygun mudur?
Diyelim ki bu olabilir, ama bu cami zaten hizmete açılmış.
Hatta öyle ki “inat namazı” bile kılındı burada ve her taraftan otobüslerle insanlar taşınarak 60 bin kişi namaz da camide toplandı.
O halde yarınki açılış aslında bir açılış değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapacağı bir dini şov olacaktır.