CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’de yaşananların “parti içi demokrasi” olduğunu söylemiş.

Tamamı kendisi tarafından belirlenen MYK üyelerinin belirlediği tek bir adayın PM’de oylatılması mı demokrasi? Başka bir aday getirildiğinde PM’de daha yüksek oy almayacağı ne malum?

İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu “Maltepe, Bakırköy, Ataşehir belediye başkanları yeniden aday yapılıyor da Kadıköy neden yapılmıyor” diye özetleyebileceğimiz bir eleştiri ile istifa etmişti.

Kadıköy’ün mevcut başkanı devam etsin diye yapmamıştı bu çıkışı. Amacı İstanbul teşkilatının en üst yöneticisi olarak Maltepe, Bakırköy ve Ataşehir başkanlarının yeniden aday yapılmasını engellemekti.

“Parti içi demokrasi” ve “özgür tartışma”, Kılıçdaroğlu ve yönetim ekibinin, Kaftancıoğlu’nun o sorusuna, sadece Kaftancıoğlu’nu değil, bütün CHP tabanını aydınlatacak bir cevap vermesini gerektirirdi.

Aranızda Kılıçdaroğlu’nun mevcut başkanların devam edip etmemesi konusunda somut, net, şeffaf gerekçeler ortaya koyduğunu duyan var mı?

Mesela “yolsuzluk yaptı devam etmemeli” gibi.

Mesela “şu yaratıcı projeleriyle sosyal demokrat belediyeciliğe çağ atlattı, devam etmeli” gibi.

Mesela, “Bakırköy şunu yaptı da Avcılar ve Karşıyaka yap(a)madı” gibi

Memnuniyet anketlerinde en geride çıkıp da yeniden aday gösterilen belediye başkanları demokrasi ile nasıl izah ediliyor çok merak ediyorum?

“Özgür tartışma”dan çıkan propaganda malzemeleri


Kılıçdaroğlu’na göre partide kaos yok özgür tartışma var.

Mesela İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu’nun rest kokan istifasını bir süre sonra geri alması, TBMM Grup Başkanvekili Engin Altay’ın o istifayı “şımarıklık” diye nitelemesi, Kaftancıoğlu’nun görevde kalamayacağını söylemesi nasıl bir özgür tartışma?

Ulu önder Atatürk’ün kurduğu partide, en büyük kentin teşkilat başkanının istifa edip 10 saat sonra “vazgeçtim” demesi nasıl bir özgürlük?

Çocuk oyuncağı mı bu?

Kamuoyu bunu nasıl algıladı hiç düşünüldü mü?

Kılıçdaroğlu, İzmir adayı Tunç Soyer’in Babası üzerinden yıpratılmak istendiğini söylüyor.

Tunç Soyer’in babası ile ilgili detay nereden çıktı dersiniz?

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ülkücü hareketin, özellikle de İzmir’deki milliyetçi kesimin en önemli isimlerinden Musavvat Dervişoğlu, “Soyer’in adaylığından asla rahatsız değilim” cümlesini kurarken, Soyer için “Babası Türkeş için idam istemiş, İYİ partililer oy vermez” teorisini kim ortaya atıp yaydı?

Peki ya Kılıçdaroğlu yıllardır aklında olan ve PM’den büyük destek alan Soyer’i en başından açıklasaydı, Soyer bu manipülasyonların hedefi olur muydu?

MYK’nın Kadıköy için aday gösterdiği Şerdil Dara Odabaşı’nın başına gelenlere ne demeli?

(Oylama sonuçlarını bir kenara bırakıyorum. Hukukçular karar verip bir çıkış bulacaktır.)

Ancak, ailesi dört kuşaktır CHP’liyken (Odabaşızade Mahmut Efendi 2. Meclis’te, Abdurrahman Odabaşı 1958’de TBMM’de CHP vekiliydi. Mehmet Emin Odabaşı ve Abdulkadir Odabaşı Siverek’te CHP’den belediye başkanlığı yapmıştı) yıllardır CHP İstanbul teşkilatının bir çok kademesinde görev almış bir ismin, partili rakipleri tarafından HDP’li diye takdim edilmesi nasıl açıklanabilir?

Peki sırf Urfalı diye “Beyaz Türklerin yaşadığı Kadıköy’e neden bir Kürt aday gösteriyorsunuz” propagandasını başlatan kimdi?

Ya FETÖ’cü asker polislerin Lice’deki esrarengiz operasyonlarına tepki için 2013’te paylaştığı sosyal medya mesajının 2015’te yaşanan hendek terörüne destek gibi sunulmasına kim önayak oldu?

Başka adaylarla ilgili örnekler de var.

Bu malzemelerin bir çoğu, Kılıçdaroğlu’nun “özgür tartışma” dediği aday kavgalarında açıktan ya da el altından servis edildi.

AK Parti’nin propaganda organları altın tepside sunulan bu malzemeleri kaçırır mı hiç? Dört elle sarıldılar.

Siyasi ve ekonomik koşullar muhalefetin lehine


Aday belirlerken bir siyasi partinin önünde iki yol vardır.

İlki “tam demokrasi”dir. Ön seçim yapılır, üyelerin önüne sandık konulur, herkes boyunun ölçüsünü alır.

İkincisi tam bir disiplin içinde “lider kararı”dır. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “AK Parti Genel Başkanı” sıfatıyla yaptığı gibi.

Anketler, temayül yoklamaları, kentlerin nabzı kimi en güçlü gösteriyorsa, lider onu aday gösterir ve tartışma kapanır.

CHP’nin aday belirleme yöntemi ne birincisi, ne ikincisi oldu. İkisini sentezlemeye çalışan bir çaba, işi iyice içinden çıkılmaz hale getirdi. Buna bir de İYİ Parti ile ittifakın neden olduğu çıkmazlar eklenince bu olumsuz fotoğraf ortaya çıktı.

Oysa iktidar yorgun ve yıpranmış.

Ekonomik sorunlar vatandaşın cebine dokunmaya başlamış.

Özgürlükler konusunda bunaltıcı bir atmosfer var.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bile dünkü manifesto töreninde yakındığı yanlışların çoğu, Milli Görüş’ün ve AK Parti’nin yerelde iktidarda olduğu son 25 yılda yapılmış.

Kısacası, ülkenin siyasal ve ekonomik koşulları, muhalefetin yerel seçimleri kazanması, büyük kentleri alması için büyük fırsat sunuyor.

Buna karşın Kılıçdaroğlu İzmir için bile “Tunç bey İzmir’i alacak” ifadesini kullanıyor.

Sanırım yazıyı, İzmir’in CHP’nin kalesi olduğunu anımsatarak bitirmekte fayda var.