Vergicilikte “Marifet, kazı en az bağırtarak, en çok tüyü yolmaktır” diye bir üstat sözü vardır. Sürdürülemez cari açık; ihracatın artması ama daha ziyade ithalatın azalması sayesinde kapandı. Lakin bunun sonucu olarak, dolaylı vergi tahsilâtı ciddi miktarda düştü.

AKP’nin, cari açığı finanse etmek dışarıdan borçlanma pahasına düşürdüğü “bütçe açığı ve iç borç” yükseldi. Yeni vergiler salmak yani kazlardan daha fazla tüy yolmak vacip oldu. Tabii kazlar da cıyak cıyak bağırmaya başladı. Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFET) ve yüksek itibarlı TÜSİAD yetkilileri toplantı yapıp “Vergiyi değil, üretimi artırın” diye hükümete, medya üzerinden haber salmışlar.

Ben de sanki hükümetmişim gibi önce “Emriniz olur” dedim. Sonra acaba ne öneriyor bu âkil iş insanları diye söylediklerini dikkatle okudum. Eğer amaçlarının “Vergi istemeyin bizden, buz gibi soğuruz sizden” demek olduğunu bilmesem, topu taca atmışlar, mugalâta (karşısındaki yanıltmak için söylenen doğruya benzer yanlış ifadeler) yapmışlar derdim.

BİR KELİME DUYDUM, DÜNYAM DEĞİŞTİ

Duru gözlemci arkadaşım Arman Onaran, “Moda, insanların farklılaşmak için birbirlerine benzemesidir” derdi. İnsan beyni dişidir. Siyaset veya fikir önderlerinin beyinleri ise erkektir. Önderler, konuşma ve yazılarıyla etrafa yaydıkları fikir spermleriyle dişi beyinleri ilkah eder. Onun için çok konuşana “Kafa ütüleme” denir. Normal insanlar bir süre sonra önderlerin genlerini taşıyan “fikir bebekleri” doğurarak farklılaştım sanır.

Bebeklerini herkese gösterip, “Benim bebeğim bir başka” der. SEDEFET ve TÜSİAD yetkilileri “Ekonomik ve Dijital Gelişmeler Işığında Sektörel Rekabetçilik” üzerine fikir imal etmişler. Çünkü “dijital” modadır ve bu sözcüğü kullanan kişiye saygı duyulur.

Bir başka âkil iş insanı da Batı’nın, Doğu’ya karşı yitirdiği rekabet gücünü “dijitalleşmeye” yatırım yaparak kazanmaya çalıştığını söylemiş. Ama Doğu da (Çin vs) bu perspektifi içselleştiriyormuş. E, ne oldu şimdi? Çin’in yine rekabet üstünlüğü var. Ancak farklı alanlarda “unicorn” (!!!) ülkeler çıkmış. Al sana bir moda sözcük daha.

TÜRKİYE TEHLİKELİ BİR TUZAĞA ÇEKİLİYOR (?)

Derneğin iktisatçısı da şöyle buyurmuş. “Türkiye V şeklinde mi krizden çıkacak, yoksa düşük büyüme patikasına mı takılı kalacak? Türkiye burada çok tehlikeli bir tuzağa çekiliyor. (Kim çekiyor? Muhalefet mi? Amerika mı? AB mi? Reis buna izin vermez. Merak etmeyin.) Türkiye’nin dijital dönüşüm için ciddi yatırım yapması gerek. Yeni kaynak yaratma potansiyelimiz sınırlı, daha fazla dış borç almak da kırılganlık yaratıyor. Kırılganlığı azaltmak için, eski borçların ödenmesi gerek”.

Emriniz olur hocam. Türkiye’nin “tehlikeli tuzaktan” kurtulması için, ne önerdi iktisatçımız şimdi? “Kırılganlık artsa da dijitalleşme için dış borç alalım” mı dedi. Evet, öyle dedi. Hayır, demedi.

Son söz: Eleştiriden korkan, somut öneride bulunamaz.