12 Eylül 1980’de Silahlı Kuvvetler, emir komuta zinciri içinde hareket ettiği için kansız bir “devlet darbesi” (Coup d’Etat) yapıp ülke yönetimine el koymuştu. Bu meyanda İstanbul Belediye Başkanlığı’na Abdullah Tırtıl adında emekli bir korgeneral getirildi. Tırtıl Paşa, “durumdan vazife çıkarıp” enflasyonun yüzde 100’e vurduğu bir dönemde pahalılıkla mücadeleye başladı. Derken şimdi adı Ramazan olan şeker bayramı geldi çattı.  Malum, şeker bayramında tatlı yenir. Tatlılarının paşası da “fıstıklı baklava” dır. Tırtıl Paşa, halka ucuz baklava yedirmek istediği için baklava fiyatına narh koydu. Rivayete göre o günün baklavacıları, “Bu fiyata değil fıstıklı, cevizli baklava bile yapılıp satılamaz” demişler. Ancak halkı da baklavasız bırakmamak için maliyeti düşük ve ağır çeken “fındıklı ve sütlü” baklava türü geliştirmişler.  Bu baklavaya da “Sütlü Nuriye” adını takmışlar. “mışlar” diyorum, çünkü bir başka rivayete göre “Sütlü Nuriye” İstanbul’da baklavaya narh konmadan önce Gaziantep’te yapılıp, yenilen bir tatlı türüymüş.

BAKLAVACILAR UYARIYOR

BAKTER (Baklavacılar ve Tatlı Üreticileri Derneği) başkanı geçen pazar günü yapılan “Baklava Festivali”nde şöyle konuşmuş: “Bu yıl (2019) Antep fıstığında rekolte çok düşük, stokçulara fırsat vermemek için devletin önlem almasını istiyoruz. İki sene önce yaşanan spekülatif fiyat artışlarını önlemek ve vatandaşa ucuz baklava yedirmek için devlet sıkı denetim yapmalı.” Tırtıl Paşa, baklavaya narh koymuştu. Baklavacılar derneği başkanı da fıstığa narh konmasını istiyor. Sadece fıstığa değil, cevize ve (eskiden ucuz olan ama pahalı dolarla ihraç edildiği için yurtiçi fiyatları da artan) fındığı da narh koymak gerekir. Pek tabii devlet baklavanın girdilerine narh koyarsa, baklavanın perakende fiyatına da narh koymaktan geri durmaz herhalde. Yoksa fıstık fiyatını bastırıp, baklava fiyatını serbest bırakırsa, yine vatandaş ucuza baklava yiyemez. Olsa olsa baklavacıların kârını artırmış olur.

LEBLEBİYE NARH KOYMAK

250 yıl önce milletlerin zenginliğinin sebebini araştıran Adam Smith, bunun ancak “fiyatların serbestçe oluşması” sayesinde gerçekleştiğini gözlemlemiş ve ekonomiyi en iyi “fiyat mekanizması” (görünmez el) yönetir demiştir. Her ne kadar İslam, serbest piyasa ekonomisine dayanır dense de “narh” (official price fixing) İslami iktisadın “icabında” şartıyla caiz gördüğü yaygın bir uygulamadır. Osmanlı’da bu iş “leblebiye narh koymaya” kadar gitmiştir. Başta solcular olmak üzere, laik veya dindar tüm halkımız narhı çok sever. Devletin icabında (bu icap şartı son derece esnektir) fiyatlara narh koyarak halkı (dar ve sabit gelirlileri) korumasını ister. Serbest piyasa ekonomisinden yana olanlarımızın bile kafasının gerisinde narh yatar. Doğrudur; serbest fiyatın da sakıncaları vardır. Ama bunu da ancak “görünmez el” giderir.

Son söz: Fiyat sabitlemek, geminin dümenini kilitlemektir.