Önce bayramınızı kutlamak isterim. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 11. Büyükelçiler Toplantısı’nda yaptığı konuşmada “Yeniden Asya” (Asia Anew) adını verdikleri bir dış politika açılımı başlatıldığını ilan etti. Aslında “Yeniden Asya” bir “açılım” değil yeni bir “strateji” dir. Çünkü açılım, kronikleşen bir sorunu halletmek için, o güne kadar kapalı tutulan bir çözüm yolunu denemeye karar vermektir. Mesela “Dolmabahçe Mutabakatı”nın imzalanmasına kadar giden Kürt Açılımı gibi “ulus devlet” kavramına karşı bir yeni politika izlemektir. Halbuki Türkiye, Orta Asya ülkelerine karşı, özellikle Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra (komünizm bulaşma tehlikesi ortadan kalktığı için) tam açılmıştır. Uzak doğu Asya ülkeleri ile de aramızda kapalı hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla Yeniden Asya, bir açılım projesi olamaz. Olsa olsa, izlenecek yeni bir dış politikada stratejisi olabilir. Strateji bilindiği gibi “strata” yani anayol sözcüğünden türetilmiştir. Her stratejinin mutlaka bir stratejik hedefi vardır.

TÜRKİYE’NİN HEDEFİ AVRUPA BİRLİĞİNE TAM ÜYELİKTİR

Dışişleri Bakanı “Yeniden Asya” adını verdikleri yeni dış politikayı, TV’lerden canlı yayımlanan konuşmasında yurttaşlara ve dünya âleme ilân etti. Sonra da “Şimdi Batılı dostlarımız gelecek ‘Ne oluyor, dış politikanızda eksen kayması mı var, Türkiye sırtını Batı’ya dönüp, yüzünü başka yöne mi döndü’ diye sitem edecekler” diye bir endişesini beyan etti.  Sonunda, endişeye mahal yok deyip söze şöyle devam etti: “Siz oraya gidince ekseniniz kaymıyor da biz gidince bizim eksenimiz niye kaymış olsun? Biz eksenin tam ortasındayız” dedi. Gazetelerde okuduğumuza göre, büyükelçilere sarayında bir yemek veren Cumhurbaşkanı da Türkiye’nin hedefi Avrupa Birliği’ne tam üye olmaktır demiş. Bu durumda yanlış anlaşılmaya çok müsait “Yeniden Asya” açılımının anlam ve amacı ne? Avrupa Birliği, Türkiye’ye “Asya ile ilişkilerini geliştirmeyin” dedi de, biz tersini mi dayatıyoruz? Eğer böyle bir zıtlaşma yoksa ki, zaten olamaz; bizim Yeniden Asya sloganımızı, AB’nin “Türkiye AB’den uzaklaşıyor” şeklinde anlamasına şaşmamak gerekir.

TÜRKİYE AB’YE TAM ÜYE OLAMAZ

Evet olamaz. Çünkü AB, bunu istemiyor. İstememesi de normaldir. Kaldı ki; Türkiye’nin AB’ye tam üye olması da şart değildir. Yani, Türkiye’nin AB üyeliği bir “beka” sorunu değildir. Tam üye olsaydı iyi olurdu kanısındayım. Ama olmuyor diye kararlar bağlayacak ta değilim. Türkiye’nin gerçekleşebilir stratejik hedefi, AB ile iktisadi ilişkilerini geliştirmektir. Zaten AB’nin özü de iktisadidir. Türkiye ile AB ekonomileri birbirini tamamlayıcı özelliktedir. Asya ülkeleriyle değildir. Nitekim dış ticaret rakamlarında bu husus apaçık gözükmektedir. Türkiye AB ile “sıfır cari açıklı” bir dış ticaret dengesi kurabilir.  Ama ne Türkmenistan, ne Kırgızistan; ne de uzak doğulu Çin, Kore, Japonya veya Endonezya ile böyle bir dengeyi sağlayamaz.

Son söz: Zorla üyelik olmaz.