Türk bankalarında (İslami olanlar dâhil)  216 milyar dolar DTH “Döviz Tevdiat Hesabı” var. Bunun bir kısmı gerçek, bir kısmı tüzel kişilere ait. Diğer bir tasnifle, bu 216 milyar dolarlık mevduatın sahiplerinin bir kısmı Türkiye’de yerleşikken, bir kısmının ikametgâhı yurt dışındadır. Dikkatinizi, bugün irdeleyeceğim konunun esasından uzaklaştırmamak için bu 216 milyar dolarlık DTH’nin detayına girmeyeceğim.

Mevduat “vedia” dan gelir. Emin bir kimseye (bir kuruma, mesela bankaya) tevdi edilmiş, “sakla bunu, aman başına bir şey gelmesin” diye emanet edilmiş kıymetli bir şeydir. Ancak bu 216 milyar dolar DTH, bankaların “döviz varlığı” değil “döviz borcu” dur. Yani bankalarda 216 milyar dolar kuzu kuzu yatmamaktadır. Bankaların daha geniş kapsamıyla Türkiye’nin (Merkez Bankası + Bankalar + şirketler + kişilerin) “döviz varlığı/rezervi” taş çatlasın 100 milyar doları geçmez. Gerisi döviz değil, dövizli alacaktır.

FAİZSİZ MEVDUAT OLABİLİR AMA FAİZSİZ KREDİ OLMAZ

DTH kabul eden bankalar, bu dövizlerden gelir sağlamak amacıyla bunların çoğunu “firmalara” faiz karşılığında borç verir. Yani elinden çıkarır. Çünkü bankanın öncelikle ödemesi gereken memur maaşları ve sair işletme giderleri vardır.

İkincisi, kredi olarak verilen paraların bir kısmı geri gelmez. Bunun için bir “iç sigorta” kurulması gerekir. Ödünçlerden alınan faizin bir kısmı işte bu sigortanın primidir.

Üçüncüsü, mevduat sahipleri az da olsa paralarının bir faiz getirmesini bekler. (Gerçi bugünlerde Avrupa’da böyle bir beklenti yoktur. Ama uzun vadede olacaktır.) Dördüncüsü banka sahipleri temettü ister.

Hâsılı kelâm, tasarruf sahibinin yatırdığı mevduatın (ister döviz, ister TL olsun) kabaca %80’i banka tarafından firmalara, ya doları SWAP ile TL’ye dönüşüp, ya da döviz cinsinden ödünç verilir. Ödünç verilen para “buharlaşmaz”. Yurt dışına çıkmayan kısmı, bankacılık sistemi içinde “ticari mevduata” dönüşür. Onun da %80’i yine ödünç verilir.

BANKA PARASI

Yukarıda anlattığım zincirleme sürece “bankaların para yaratması” denir. Yani genelde sanıldığı gibi parayı sadece Merkez Bankası basmaz (yaratmaz). Bankalar da “basar/yaratır”. Hatta gerçek ve tüzel kişiler de (senet imzalayarak veya söz vererek) para basar/yaratır.

Şimdi geldik Türkiye gerçeğine: Türkiye “çift paralı” bir ülkedir. Yani bu ülkede vergi ödeme dışında, alışverişte, tasarrufta, maliyet hesaplamada, fiyatlandırmada, akçeli sözleşmelerde TL ile birlikte ve hatta çoğunlukla döviz kullanılmaktadır. Bu yüzden Türk bankaları “döviz tevdiatı” kabul eder olmuştur. Ama “tek paralı” mesela Avrupa veya Amerika’da hane halkının “Döviz Tevdiat Hesabı” yoktur.

Bu yüzden Avrupa bankaları sadece Euro yaratabilir ama dolar veya Japon Yen’i yaratamaz. Hâlbuki Türk bankaları “Döviz Tevdiat Hesabı” açabildiği için dolar veya Euro yaratabilmektedir.

Pek tabii yaratılan bu dövizler nakit değil kayıttır. Birçok kimsenin aklını kurcalayan “ülkeye giren net dövizden fazla DTH artışı nasıl olabiliyor?” sorusuna benim bulabildiğim cevap budur. Bir panik yaşanmadığı sürece, Türk bankaları döviz yaratmaya devam edecektir.

Son söz: Bilmenin sakıncası, bilmemekten azdır.