Perşembe günkü SÖZCÜ’de “Bilgi Üniversitesi Can Holding’e satıldı” diye geniş bir haber vardı. Habere göre, üniversitenin sahibi olan “Laureate International Universities” adlı Amerikan şirketi, 90 milyon dolar karşılığında Bilgi Üniversitesi’ni Can Holding’e satmak üzere opsiyonlu bir anlaşma imzalamış. Haberin geri kalan bölümünde üniversitenin sahibi olarak gözüken “Bilgi Eğitim ve Kültür Vakfı”nın yaptığı kafa karıştıran bir açıklama yer alıyordu. Sözde üniversite satılmamış da, Can Holding’in sahibi Can Ailesi (Ağrılı petrolcü) Bilgi Eğitim ve Kültür Vakfı’nın destekçileri arasına katılmışmış. Vakfın yönetim kurulu, “Akademik ve idari kadrolarda bir değişiklik olmayacak” demiş. 1994 yılında kurulan üniversite bilime ve eğitime hizmet etmeye devam edecekmiş. Hatırladığımız kadarıyla bu Bilgi Üniversitesi’nin üçüncü el değiştirmesi oluyor.

ÖZEL YÜKSEK OKULLAR YASAKLANDI

Şunu hemen söylemek istiyorum. Ben özel girişimden yana bir iktisatçıyım. Özel girişimciler, sadece sanayi ve ticaretle meşgul olmak zorunda değildir. Hastane, dershane veya orta öğrenim okulları kurabildikleri gibi, yüksek öğrenim kurumları da (üniversite) kurabilirler. Bu işletmelerini de istedikleri zaman istedikleri kişilere satabilirler. Bunda bir yanlışlık yoktur. Zaten 1965 yılında çıkan bir kanunla kişilere bu serbestlik verilmiş, akabinde ticaret, eczacılık, mühendislik, mimarlık eğitimi veren çok sayıda “yüksek okul” kurulmuştu. Ancak kamuoyunda “Bu okullar doğru dürüst eğitim vermiyor, para karşılığında diploma satıyor” diye bir kanaat oluşmuştu. Bu okulların eğitim kalitesini yükseltici önlemler almak yerine, diploma rantını korumak isteyenlerin de baskısıyla 12 Ocak 1971’de bunlar devletleştirildi.

VAKIF ÜNİVERSİTELERİ KURULUYOR

1980 Askeri Darbesi’nden sonra, yüksek öğrenimi düzenlemek üzere, müthiş bir insan olan ve çok karmaşık finansal modeller geliştirebilen İhsan Doğramacı 2547 sayılı Yasa’yla Yüksek Öğretim Kurumu’nu (YÖK) hayata geçirdi. Bu yasada devletin yanında, vakıflara da üniversite kurma izni verildi. Doğramacı bunu Bilkent’i kurmak için düşünmüştü.  Nitekim ilk vakıf üniversitesi 1984’de Ankara’da kendisinin kurduğu Bilkent’tir. İkinci girişim, İhsan Doğramacı’nın çocukluk arkadaşı Vehbi Koç’tan geldi. 1993’de V. Koç Vakfı, Koç Üniversitesi’ni kurdu. Bunu Sabancı ve diğerleri izledi.

GİRİŞİMCİLER ÇOK KÂRLI ÜNİVERSİTE MODELİNİ BULUYOR

Derken, kârın kokusunu kilometrelerce uzaktan alan gözü kara girişimciler, üniversite kurup işletmenin çok kârlı olabileceği bir model keşfettiler. Her ne kadar vakıfların üniversite kurması serbest olsa da “kâr amacı güden ticari üniversite” kurmak yasaktı. Ne gam. Bu ülkede, değil çalınacak minareye önceden kılıf diken, çalınmış minareye sonradan kılıf dikebilecek hukukçu ve maliyeciler vardı. Onlar kolları sıvadılar; “vakıf üniversitesi” kimliği altında altın yumurtlayan tavuklar dizayn ettiler. Tekrar ediyorum: En kısa zamanda iş adamlarına “özel üniversite” kurma özgürlüğü verilmeli, vakıf kurumunun ırzına geçilmesine son verilmelidir.

Son söz: Gereksiz yasak, gereksiz sahtekarlık doğurur.