İlk modeli kaplumbağaya benzeyen ve bizim bir zamanlar “vos-vos” dediğimiz, Almanların ise kısaca “VW” (Fa-Ve) diye okuyup isimlendirdiği Volkswagen, 10 milyon adedi aşan üretimiyle dünyanın en büyük otomobil üreticisidir. Bu unvanı Japon Toyota ile birlikte taşır. Bazı yıllar biri, bazı yıllar diğeri birinci olur. VW Türkiye’de de Renault ve Fiat’ın ardından  en çok satan araba markasıdır. Krizden önceki 2017 yılında, Renault 130 bin, Fiat 120 bin, VW ise 117 bin araba satmıştır. Ancak VW’nin Türkiye’de sattığı arabaların tümü ithaldir. İthal otomobil satışlarında VW açık ara birincidir. Mesela Türkiye ikincisi Fiat’ın iç piyasada sattığı 120 bin aracın sadece 9 bini ithal, 111 bini yerli üretimdir. Bu tamamen yasal ve ekonomik ama biraz “tuhaf” bir tablodur. Bu çarpık tablo, kamuoyunda “VW Türkiye’de üretim yapmalıdır” kanaatinin yayılmasına sebep olmuştur. Bu arzu yüzünden gazetelerde sık, sık “VW Türkiye’de fabrika kuruyor” haberi çıkar.

YERLİ VE MİLLİ OTOMOBİL

Türkiye 1960’lardan kalan bir hasretle, “yerli ve milli” bir otomobil üretmek gibi gayri iktisadi bir projeyi hayata geçirmeye çalışmaktadır. Birkaç yıl önce İsveçli Saab’ın, sözde tanınmasın diye üstü alacalı boyanmış başarısız bir arabasını getirip “İşte yerli ve milli otomobil!” diye fotoğraflarını bile yayımlattılar. Saab’a ödenen know-how bedeli ile birlikte bu abuk sabuk şov, Türkiye’ye en az 40 milyon Euro’ya mal oldu. Bu akla ziyan proje akim kalınca “5 Babayiğit” ile yerli ve milli otomobil yapma macerası başladı. Benim sezgisel değerlendirmeme göre, bu girişim de çölde kaybolmuştur. Ancak, devletin “İtibardan tasarruf olmaz” gerekçesiyle israf edilecek parası çoktur. Yani yola devam edilmektedir. Nitekim geçen hafta gazetelerde bilgisayar ekranına bakan insan resimleri “İşte yerli ve milli otomobil!” alt başlığıyla yayınlandı. İnşallah çok daha fazla kaynak tüketmeden bu macera biter.

BEN VOLKSWAGEN’İN YATIRIM YÖNETİCİSİ OLSAM

Söz mevki getirmez. Ben VW’nin Türkiye yatırımından sorumlu yöneticisi olsam, Türk yetkililere, önce “Yerli ve milli otomobil projesinin stratejik planını, özellikle bu projeye tanınacak imtiyazları bize bir anlatın hele” derim. Mesela, kamunun satın alacağı arabalarda yerli ve milli markanın bir önceliği, hatta alım zorunluluğu olacak mı? Bu arabanın ihracatı ne şekilde desteklenecek? Bu fabrika zarar ederse -ki muhakkak edecektir- bunu Türk devleti ne kadar süre taşıyacaktır? Kısaca Türkiye’de halen faaliyette bulunan veya yeni gelecek otomobil üreticileri “yerli ve milli” araba ile adil şartlarla rekabet edebilecek midir? En sonunda da şunu öneririm: Gelin sizin proje ile bizim yatırımı evlendirelim. Bakın göreceksiniz nasıl nur topu gibi bir “yerli” ama “milli” olmayan melez bir otomobilimiz doğacak.

Son söz: Olamayacakları ele, geriye olacak kalır.